Cross me traducir turco
1,226 traducción paralela
- Why'd you double-cross me, Peterson?
- Niye beni atlattın Peterson?
Don't ever cross me.
Bana engel olma.
You double cross me?
Beni kandıracağını mı sanıyorsun?
Cross me again, Griffy-boy... and even Mr. Rogers here won't be able to save your ass.
Bir daha karşıma çıkarsan... şu soytarı bile seni elimden kurtaramaz.
You cross me once and your life ends. Understand?
Ama bir daha bana karşı koyarsan işin biter, anladın mı?
Uh, just one thing... don't cross me, Quark.
Şunu unutma... Bana kazık atma. Quark.
Don't ever cross me.
Bana... asla kazık atma.
The cross makes me think of death, but the ivy is life.
Haç bana ölümü hatırlatır, sarmaşıksa yaşamı ;
Are you cross with me?
- Kes şunu, lütfen! - Küs müsün bana?
I'll tell you something too that's starting to annoy me about UFO's the fact that they cross galaxies or universes to visit us and always end up in places like Fyffe fucking Alabama.
Size UFO'lar hakkında beni kızdırmaya başlayan bir şey daha söyleyeyim : "Bizi ziyaret etmek için galaksiler ve evrenler aşıp geliyorlar. Ve her zaman Fyffe gibi siktirik bir kasabayı yok edebilirler."
There was a stool, I remember, then they nailed me to the cross.
Hiç unutmam, bir sandalye vardı. Çaprazlamasına çivilediler beni.
Any bar, any cross, any impediment will be medicinable to me.
Her türlü set, ket ve engel bana ilaç gibi gelir.
They gave me the police combat cross "for his act of self-defence... one of extraordinary heroism, saving the lives of other officers."
Bana madalya verdiler nefs-i müdaafada bulunurken müthiş bir kahramanlık göstererek diğer polislerin de hayatını kurtardı.
I talked to Father Cavanaugh. He got me into Holy Cross.
Onunla konuştum, beni Kutsal Haç'a o soktu.
She says, "Don't tell me it didn't cross your mind, because I'll call you a liar."
"Bana, aklından geçmediğini söyleme, sana yalancı derim." dedi.
Show me this cross.
Bu haçın nerede olduğunu söyler misin?
He shot me through the back. Go, Potts! Cross that river!
Hadi Potts, şu nehri geçelim.Başarabiliriz. Hadi Potts, neredeyse geldik.
Cross my fingers for me.
Parmaklarımı çapraz yapsana.
I had just made my third straight cross, I was picking up the dice, something brushed against me, and my God, I've been wigged!
Tam da üçüncü kenti yapmıştım, zarı almak için karşıya eğilirken bir şey bana çarptı ve bir baktım, aman Allah'ım soyulmuşum.
Cross me for Pacific time.
Geç oldu.
Cross your fingers for me.
Bana şans dileyin.
You don't think he can cross it out and write it better... so you can see it's for me, that we're friends?
Sence bunu karalayıp daha iyisini yazar mı... böylece bana ait olduğu görünse, yani arkadaş olduğumuz?
Type and cross for 10 units, get me 4 units of O-negative, stat.
10 ünite uygun kan bulun. 4 ünite O negatif derhal gelsin.
Let me run a cross-tabulation analysis.
Bir çapraz sınıflandırma yapayım.
Help me with my cross.
Haçımı takmama yardım etsene.
And... if you're going to cross-examine me all the time, that seems very much like jealousy, and I don't believe in that.
Ve eğer beni daha fazla çapraz sorguya çekeceksen bu kıskançlık göstergesi oluyor ve ben buna inanmıyorum.
Is this the line you didn't want me to cross?
Geçmemi istemediğin çizgi bu muydu?
Get me a blood on pressure bag, cross and type for 6 and an intubation tray.
Basınç torbasında 6 ünite kan ve tüp tepsisi getirin.
It looks like you and your cross-legged "let's talk," gift-expecting ordering-the-most-expensive-thing - on-the-menu, "what about me?" bimbo sapiens are about to be made obsolete.
Öyle görünüyor ki ; Sen ve senin çarpık bacaklı "biraz konuşalımcı", "hamile kalabilen" "menudeki en pahalı şeyi sipariş eden", "bana ne olacak diyen" sürtük türünün modası geçiyor.
Did you see the look he gave me? Don't double-cross this guy.
Gördün mü bana nasıl baktı?
I'll cross it though it blast me.
Çarpsa da ben keseceğim yolunu.
Let me cross myself.
Kendimi kutsamama izin verin.
Don't be cross with me.
Bana kızma.
Miss Woodhouse found me very cross and fatigued yesterday.
Bayan Woodhouse dün beni oldukça aksi ve yorgun bir şekilde buldu.
If you give me a chance... I promise you, when we cross beneath the swords and boughs... it will be for love.
Bana bir şans verirsen sana söz veriyorum, kılıçların ve ağaç dallarının altından aşk için geçeceksin.
I may have to wait until the Red Cross tells me it's safe to go back.
Güvenli olduğunu hissedene kadar eve gitmyeceğim.
From now on, nothing you say can make me cross with you.
Şu andan itibaren söyleyeceğiniz hiçbir şey size darılmamı sağlayamaz. Böyle olacağını tahmin etmeliydim.
Because my mom won't let me cross the street.
Çünkü annem yolun karşısına geçmeme izin vermez.
When you came to me a month ago and said you had a way to cross the transwarp threshold, I thought it was more of a fantasy than a theory.
Bana bir ay önce geldiğinizde, transwarp eşiğini geçebilecek yolu bildiğinizi söyleseydiniz, bunun teoriden daha çok fantezi olduğunu düşünürdüm.
I'm riding my bike cross-country, and, uh... it gave out on me, and...
Motosikletimle ülkeyi geziyorum... fakat pes etti ve...
Good, good... it's nice down here I know you re waiting for me to cross over to the States
Güzel, güzel... Burası iyidir. Biliyorum ülkeye girmemi bekliyorsunuz.
Lillian's been trying to nail me to a cross since the day I met her.
Lillian, onu tanıdığım günden beri beni tavana çivilemeye çalışıyor.
Dr Cross, tell me you've got more than this.
Dr Cross, umarim, elinde daha fazla delil vardir.
Do you want to cross the border with me?
Benimle birlikte sınırı geçmek istiyor musun?
To me youth, the mere fact of youth is so wonderful, that I would sooner talk to a young man for half an hour than... well, than be cross-examined in court.
Benim için, yalnızca gençliğin kendisi.. mükemmeldir.. eğer bir genç ile yarım saat sohbet etmek ile, hapse girmem gerekiyorsa..
Don't get cross, listen to me
Terslenme beni dinle
She put me through A cross-examination
Beni sorguya çekti
Get me a cross-table abdomen.
- Karının kan tablosu.
Have you seen me cross-examine an eyewitness?
Hiç beni görgü tanığı sorgularken gördün mü Lindsay?
Since I was the only one to ever research... cross - pollination of ancient cultures, they tracked me down.
Ben de eski kültürler arasındaki çapraz... ilişkilendirmeyi kuran tek kişi olduğumdan, benim izimi sürmüşler.
Your grandmother gave me a cross just like that when I was about your age.
Senin yaşındayken büyükannen bana da böyle bir haç vermişti.