English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ D ] / Don't give up

Don't give up traducir turco

2,845 traducción paralela
Sumida, don't give up.
Sumida, pes etme.
Don't give up, Sumida!
Pes etme, Sumida!
Don't give up.
Pes etme.
Don't give up!
Pes etme!
Sumida, don't give up!
Sumida, pes etme!
Don't give up yet.
Pes etme daha.
Don't give up!
Sakın pes etme!
Don't give up on the lessons, tutor.
Hocam siz de dersi bırakmayın.
We lost but don't give up.
Kaybettik ancak pes etmedik.
In other words, technologies that are sufficiently comprehensive that we can give them to middle-aged people, people 60 or 70 or so, and fix them up well enough that they don't become biologically 60 or 70 again until 30 years later or something like that.
Teknolojinin çok etkin kılındığı diğer dünyalarda insanlara orta yaşı sunarak 60-70 yaşına gelmiş insanları yaklaşık 30 yıl sonra 60-70 yaşlarına gelmelerini engelleyebiliriz.
Why don't you give me his address, I mean, I'll have it picked up -
Neden arkadaşınızın adresini vermiyorsunuz, yani paketi aldırtırım -
Don't ever give up
Hayır, bırakamazsın!
Why don't you give up?
Niçin pes etmiyorsun?
I mean I'm talking to you through some guy who thinks I'm blowing it, but I don't want to give up just'cause it's kinda hard.
Biliyorum biraz garip bir durum yani seninle, benim işleri mahvettiğimi düşünen bir adam aracılığıyla konuşuyorum. Ama sadece biraz zor diye vazgeçmek istemiyorum.
Don't Give Up
Asla pes etme.
You don't want to give up writing to raise babies yet, do you?
Yazma yeteneğini günlüklere harcaman üzücü.
Don't give up on your own fact over someone else's fiction.
Başka birinin kurgusu üzerine kendi gerçeğinden vazgeçme.
J-just give me a hint as to the size of the gathering and the level of formality, just so I don't show up overly fabulous, if there is such a thing.
Sadece bir ipucu... Formalite veya kalabalık hakkında, Sadece bu şekilde çok güzel bir biçimde gitmem,
Don't give up your suicide.
İntiharı elden bırakma.
But I don't give up.
Ama ben pes etmem.
You really don't give up, do you?
Sen gerçekten de pes etmiyorsun değil mi?
Why don't you give up the whole Saint act, since the only reason you figured out I was cheating is'cause you were thinkin about cheating yourself.
Çünkü bunun tek sebebi benim hile yapacağımı anladığın zaman kendi kendine hile yapacağını anlamış olmandır.
- All right, don't give up on me, big bro.
- Benden vazgeçme abi.
You don't give up, do you?
Bir türlü vazgeçmiyorsun değil mi?
Don't give up.
Vazgeçme.
Please don't give her a fresh reason to break us up.
Bizi ayırması için ona yeni bir neden verme lütfen.
Patients don't snort it up beforehand or anything, but we give them a small amount in liquid form.
Hastalar daha önce burunlarından çektikleri almazlar. Onlara sıvı olarak küçük miktarlarda verilir.
I just... I don't want you to give up on what makes you most special.
Sadece... seni özel yapan şeylerden vazgeçmeni istemiyorum.
Sectionals are coming up, and if we don't give it our all...
Mesele tavrın. Bölüm yarışması yaklaşıyor ve elimizden geleni yapmazsak- -
Don't give up hope, ever.
- Asla umudunu yitirme.
So don't give up on yourself.
Bu yüzden sen de bırakma.
You really don't give up, do you?
Pes etmek hamurunda yok, değil mi?
Ah, and you don't give me a heads up, let me know something might be going down?
Gerçekleşebilecek bir olay konusunda bana önceden haber vermiyorsun?
Why don't you just give up?
Neden teslim olmuyorsun?
- You don't give up easily, do you?
Kolayca pes etmiyorsun, değil mi?
Well... don't give up.
Olsun, pes etme.
Don't you give up.
Sen etme sakın.
Don't give up, you know?
Pes etme sakın.
So, don't give up, sis.
Sakın vazgeçme, Abla.
Don't give up.
Don't give up.
Don't give up.
Yapabilirsin.
Don't give up on your dream, Stan.
Hayalinden vazgeçme Stan.
Also, if you don't give that Stewie a back rub, it really messes everything up.
Ayrıca o Stewie'ye bir aferin çekmezsen işler fena sarpa saracak.
I don't think that assassin is gonna give up looking for her, do you?
Bu suikastten vazgecilecegini sanmiyorum sen?
Don't give up so easily, Newbie.
Bu kadar cabuk pes etme caylak.
Don't give up that ring on your finger for this, Mrs. Beasley.
Sakin parmagindaki yüzükten bu is için vazgeçme, Bayan Beasley.
Don't give me the "I was always a screw-up" crap, okay?
"Ben her zaman işi berbat edendim" saçmalığına başlama, tamam mı?
I don't want to see you give up on your dreams.
Hayallerinden vazgeçtiğini görmek istemiyorum.
Don't give up on him.
Ondan vazgeçme.
But Hae In. Don't give up on your happiness, no matter what.
Ama Hae İn ne olursa olsun mutluluğundan feragat etme.
You don't give up.
Pes etmiyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]