English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ F ] / Fair play

Fair play traducir turco

436 traducción paralela
Because the most lasting of all is the fame passing from one generation to another his name came to typify to all of us frontiers and freedom adventure and fair play the spirit of the West.
Çünkü bunların en kalıcı olanı nesilden nesile geçen ünü. Onun adı hepimiz için sınır bölgelerinin ve özgürlüğün maceranın ve adil muamelenin Batı ruhunun simgesi oldu.
American democracy and its system of fair play for the rights of individuals under the law is on trial here, ladies and gentlemen of the jury.
Jürinin saygıdeğer üyeleri, buradaki dava Amerikan demokrasisi ve bireyin haklarını koruyan sistemin davasıdır.
The spirit of fair play.
Bir yanlış anlaşılma olmasın diye.
I appreciate that spirit of fair play, Mr. Haggerty... but you see, my office cabled me a copy of your little item.
Bu hareketinizi takdir ediyorum Bay Haggerty... fakat sizin şu küçük haberinizi bana telgrafla yolladılar.
There was good money and fair play for all.
Parası iyi, adil bir işti.
Apache men had a sense of fair play.
Apaçi erkeklerinin bir adalet anlayışı vardı.
She has no sense of fair play.
Rekabete hiç gelemiyor.
JJ believes in fair play.
JJ adil oynamaya inanır.
I've appealed for common decency and fair play.
Ben sadece biraz saygılı ve adil davranmasını bekledim.
- Only fair play.
- Sadece adil bir oyun.
But we both believe in Roman fair play.
Ama her ikimiz de Roma hakseverliğine inanıyoruz.
Now, fair play, Greely.
Adil davran Greely.
Aw, McNary, ain't you got no sense of fair play?
McNary, adil oyundan anlamaz mısın sen?
Colin, where's your sense of fair play?
Colin, nerede kaldı senin delikanlılığın?
Nothing wrong with a bit of fair play, is there?
Biraz spor yapalım, değil mi?
I always thought that the English were noted... for their sense of fair play.
He zaman İngilizlerin kurallara uygun... oynadıklarını düşünürdüm.
Not what I expected from British fair play.
Beklediğim İngiliz dürüstlüğünden eser yok.
The other three played shoot -'em-up and turn about's fair play
Diğer üçü vuruşalım ve yandan dolaşalım oyunu oynuyorlardı
A lesson in loyalty and fair play.
" Bisiklet yarışçısı olarak başladım.
Do you think they want their stockholders and the public thinking their management isn't imbued with fair play and justice the very values that make this country what it is today?
Hissedarlar ve kamuoyu şirket yönetiminin... adil ve kanunlara uygun davranmadığını bilsin isterler mi sanıyorsunuz? Bunlar ülkeyi bugünlere getiren değerler değil mi?
Now that's what I call fair play!
İşte buna adalet derim!
Sir. Sir, you believe in fair play, don't you?
Efendim, doğru bir şey yaptığımıza inanıyorsunuz, değil mi?
What about fair play?
Peki ya fair play?
Its sense of fair play and justice.
Ve dürüstlük ve adaletine!
To insure fair play and good sportsmanship the German organizers have picked a neutral to referee the match.
sportmenliği ve fair play'i garantilemek için Alman organizatörler tarafsız bir hakem görevlendirdiler.
I had to choose a place where you'd have to play fair with me.
Benim... Bana karşı adil olabileceğin bir yer seçmem gerekiyordu.
I'll play it fair and square right down the line.
Sonuna kadar dürüst ve adilce.
All right, well, play it fair in the car, huh?
Tamam, arabada iyi davranacağız, di mi?
You must play fair!
Sportmence yarışmalısın!
Play fair!
Sportmence yarış!
Well, the government's gonna play fair.
Hükümet bu sefer adil oynayacak.
Fair enough, let's play for it...
En mantıklısı kâğıt çekmek.
If you're not going to play fair by...
- Bakın, şayet kiranızı ödemeyecekseniz...
He doesn't play fair, it's not nice!
Dürüst oynamıyor, hiç hoş değil!
By Osiris, Julius Caesar isn't play fair.
Osiris adına, Julius Sezar dürüst oynamıyor.
When you make a bet you're supposed to play it fair and I had every right to... call the Gauls, and I'll prove to you that my Egyptians can still build a beautiful... palaces, and I insist that the Roman leave the builders alone and let me tell you...
Bir bahse girdiğinde dürüst oynamalısın, ayrıca Galyalıları çağırmak için her türlü... hakkım da var, ve sana Mısırlılar'ın hala güzel saraylar yapabileceğini... kanıtlayacağım, Romalı'ların İnşaatçıları rahat bırakmalarını konusunda ısrar ediyorum, Ayrıca söylemeliyim ki...
Well, it's not fair to ask that without my having seen the play.
Oyunu görmeden bunu sormanız pek adil sayılmaz.
I know, but we didn't expect to play fair, now, did we?
Biliyorum, ama oyunu kurallarına göre oynamasını beklemedik, değil mi?
I'd like to hear it play. It's only fair.
Radyoyu önce bir dinlesem iyi olur.
Sense-of-humor-fair-play England, I mean.
Buna inanmıyorsun. Bir yabancı böyle konuşur.
No matter what he's done, I must play fair with him.
Ne yapmış olursa olsun, ona karşı dürüst olacağım.
What, you gonna play a fair in Texas?
Teksas'ta panayır mı yapacaksın?
Now, Tiberius, you play fair with me, eh?
Tiberius, benimle dürüst oynayacaksın, ha?
You play fair with me and you'll see I can be generous too.
Bana karşı dürüst ol, göreceksin ne kadar cömert olabiliyorum.
I taught you to play fair, to play clean, and with good sportsmanship.
Hücum!
Now, we're using each other, so play fair.
Yani birbirimizi kullanıyoruz, bu yüzden adil oyna.
Play something, make the people feel good. And if I sell all the meat and brandy you will get another 20 dinars. Fair?
Birşeyler çalın, insanları eğlendirin, ben de et ve içki satarsam bir 20 dinar daha vereceğim.
Though our Society is a small society... we play fair and will not slaughter.
Cemiyetimiz mütevazı bir topluluktur... Adil oynar ve katliam yapmayız
- Play fair with me, fat man.
- Teker teker gelin lan.
Or the others would say we didn't play a fair game.
Yoksa diğerleri adil dövüşmediğimizi söyler.
You don't play fair, do you?
Haksızlık ediyorsun bana.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]