Fat man traducir turco
758 traducción paralela
The fat man? ...
- Şişman adam nerede?
Then he took Wynant's body and buried it with another man's clothes... a fat man's clothes, to throw us off the track.
Sonra Wynant'ın cesedini başka bir adamın giysisiyle gömdü. Bizi yanıltmak için şişman bir adamın giysisiyle...
The fat man.
Sisman adam.
The fat man?
Sisman adam mi?
Some of you will, and you can tell the fat man I said so.
Bunu kabul edeceksiniz. Bunu Sisman Adam'a ilet.
That fat man aboard is working for him.
Gemiye binen şişko adam onun için çalışıyor.
This fat man doesn't carry a gun.
- O şişman adam silah taşımıyor.
He's a fat man who likes peppermints.
Şişko ve nane şekerini seven birisi.
- What agony, this fat man
- Şu şişko herif de ne ıstırap.
Nobody loves a fat man, except his grocer and his tailor.
Bakkal ve terzi hariç, kimse şişman adamları sevmez.
Like I always say, nobody loves a fat man.
Hep derim ya, şişman adamları kimse sevmez.
You're not too funny today, Fat Man.
Bugün hiç de komik değilsin şişko.
Maybe the fat man will bring me luck.
Belki tombul adam bana şans getirir.
In fact, a modern writer has said... that inside every fat man... a thin man is struggling to get out.
Bir çağdaş yazar demiş ki, "her şişman adamın içinde, bir zayıf adam..." "... dışarı çıkmak için uğraşır durur. "
It's our picture with the fat man!
Şişman adamla bizim fotografımız!
Mr. Pierce has taken over the money we owed that silly fat man.
Bay Pierce, o aptal şişko adama olan borcumuzu üstlendi.
That old fat man.
Şu şişko ihtiyara bak.
I have a hunch, Fat Man, it's me from here on in.
İçime doğdu Semiz Adam, bundan sonra benim borum ötecek.
I've dreamed about this game, Fat Man, every night on the road.
Yola çıktığımızdan beri her gece bu oyunu düşledim Semiz Adam.
I'm going to beat that fat man with that curly hair and those diamond rings and that carnation.
O kıvırcık saçlı... pırlanta yüzüklü ve karanfilli şişkoyu yeneceğim.
Fat Man you shoot a great game of pool.
Semiz... çok iyi bilardo oynuyorsun.
- Who's the fat man?
- Şişman adam kim?
I only guessed... after you turned that dismal little fat man into a blackbird.
Sıkıcı şişkoyu siyah bir kuşa dönüştürdükten sonra tahmin ettim sadece.
I imagined he was a fat man.
Şişman bir adam olarak hayal etmiştim onu.
I don't care who you are, fat man.
Kim olduğun umurumda değil, şişko adam. O Ren geyiklerini çatımdan indir.
There was this huge, great big fat man who wanted to eat him.
Ve kocaman iri yarı şu şişman adam vardı ve o da onu yemek istedi.
All right, fat man, over there.
Pekala, şişko, oraya doğru.
I call that bold talk for a one-eyed fat man!
Tek gözlü şişman bir adam için bence bunlar boş laflar!
- You wanna take a ride there, fat man?
- Seninle biraz gezelim mi şişko? - Lanet.
Not the fat man again.
Yine mi şu şişko?
It would disappoint me to meet him and find him to be a fat, pudgy man with a big stomach.
Onunla tanışıp şişko göbekli tıknaz bir adamla karşılaşmak istemem.
Your man Michael told me he'd give me a nice fat commission if I can get our sweet Carrie to buy your colt, Challenger.
Adamın Michael bana dedi ki bana dolgun bir komisyon verecekmiş tabi eğer tatlı Carrie'mize senin tayını aldırtabilirsem, Challenger.
As President of the US, Commander in Chief of the Army and Navy and the man who gave you this job I demand that you accompany me on the inspection of the new lock.
A.B.D. başkanı ve orduyla donanmanın başkomutanı sıfatıyla... ve size bu rütbeyi veren kişi olarak... benimle gelip kazıları denetlemenizi emrediyorum.
He was a funny, fat little man, but he loved me.
Komikti, şişmandı, kısaydı ama beni seviyordu.
To the day he sat beside you in the courtroom, as I, the public prosecutor... demanded that the state take the life of a man... for the brutal murder of Mrs. Ivers.
Ben savcı sıfatıyla devletin Bayan Ivers'ı vahşice öldürmek suçuyla... o adamı idam etmesini talep ettiğimde mahkeme salonunda... senin yanında otururken de haklı değildi.
Old man, you keep your fat trap shut.
Babalık, koca çeneni kapalı tut.
Look at you, with that stupid look on your face... getting involved with my man.
Haline bir bak. Şu aptal sıfatınla erkeğimle ilgileniyorsun.
I'm just a fat, little man.
- Sadece şişman, değersiz biriyim.
A fat, ugly man.
Şişman, çirkin bir adam.
She's a dog, and I'm a fat, ugly man.
O paçoz, ben şişman ve çirkinim.
He was the fat, bald-headed man you said you didnt like.
Şişman, kel adam, ondan hoşlanmadığını söylemiştin.
They say tell fat old man to shut up so we can get started.
Yaşlı şişkoya söyle sussun biz de gidelim artık diyorlar.
I'd rather be here, a free man among brothers... facing a long march and a hard flight... than to be the richest citizen of Rome... fat with food he didn't work for... and surrounded by slaves.
Burada, önünde uzun bir yürüyüş ve zorlu bir savaş olan... kardeşlerinin arasındaki özgür bir adam olmayı... çalışmadan semirmiş, etrafı kölelerle çevrili... Roma'nın en zengin adamı olmaya tercih ederim.
Covington has got to face that a man does not automatically become a public figure because he builds an empire out of chicken fat.
Covington'un, tavukçuluk işinde kral oldu diye bir anda şöhret olamayacağını anlaması gerekiyor.
A man like that probably has a fat wife.
Öyle bir adamın muhtemelen şişman bir karısı vardır.
That little man looks just like a big fat bug, doesn't he?
O kısa adam tıpkı koca, şişman bir böceğe benziyor, değil mi?
- ♪ A wallet fat, an old man's hat - ♪ The jewels from the Tower ♪ We know the nosy policemen But they don't know this tune ♪ So long, fare thee well Pip!
- Londra Kulesi'nden mücevherler... polisten uzak dururuz onlar bizim dilimizi konuşmaz... hoşçakal, görüşürüz çok geçmeden döneceğiz... güle güle, hemen dönün ne de olsa sizleri özlerim... sizi seviyorum, güle güle diyorum, elveda değil... fazla gecikmeyin, hemen dönün size bir bakayım, Tanrı sizi korusun... söylediklerimi sakın unutmayın çabuk dönün... uzaklardayken bile bu şarkı kulaklarımızda olacak... hoşçakal, görüşürüz çok geçmeden döneriz... hoşçakal, görüşürüz çok geçmeden döneriz... hoşçakal, görüşürüz çok geçmeden döneriz... hoşçakalın, fazla gecikmeyin ne de olsa sizleri özlerim... sizi seviyorum, güle güle diyorum, elveda değil... uzaklardayken bile bu şarkı kulaklarımızda olacak... hoşçakal, görüşürüz çok geçmeden döneriz...
You mean you'd let this man who took care of you and nursed you back to health light out alone while you sleep through winter like a fat groundhog?
Sen burada kışı, şişko bir sincap gibi uyuyarak geçirirken,... seni sağlığına kavuşturan adamın yalnız gitmesine izin mi vereceksin?
Well, come to see a fat old man some time.
Ara sıra şişman yaşlı adamı gelip ziyaret et.
He got a certain morbid pleasure from seeing an important man accused.
Sanık sıfatında önemli bir adamı gördüğünde son derece korkunç bir haz duyardı.
Besides, we're going after one man, not some fat corporation like usual.
Ayrıca, tek bir adamın peşindeyiz, her zamanki gibi koca bir şirketin değil.