Foot drop traducir turco
128 traducción paralela
A 1 20-foot drop.
36 metre yüksekliği var. Buradan kimse kaçamaz.
It's a 40-foot drop and you land on concrete.
Kırk metre yüksekten betona çakılmaktan bahsediyorum.
And it's at least a 30-foot drop to the ground.
Ve yere kadar 30 ayak mesafe var.
And if he could, it's at least a 100-foot drop.
Yapsa bile, yerden 30 metre yüksekteyiz.
When you get to the top, it's a 300-foot drop down.
Tepeye çıkınca, 100 metrelik bir uçurum var.
That's got to be a 40-foot drop out there.
Burası 15 metre var.
THERE'S ONLY ABOUT SIX INCHES OF WOOD AND PLASTER BETWEEN YOU... AND A TWELVE-FOOT DROP TO THE LIVING ROOM.
Sizin ve 12 adımlık oturma odası arasında sadece 20 metrelik tahta ve sıva var.
And knowing it's a 500-foot drop to the desert floor doesn't make it any easier.
Üstelik altındaki çöle doğru 150 metrelik uçurumda işimi hiç de kolaylaştırmıyordu.
Let's forget the fact that no one mentioned poison ants and frogs, but a 2,000-foot drop?
Zehirli karıncılar ve kurbağalardan bahsetmeyi unuttular diyelim. Peki ya 600 metrelik iniş?
We have to go this way. There's a 40-foot drop on the other side.
- Buradan gitmeliyiz çünkü diğer tarafta 12 metrelik bir şelale var.
But it must be a 20-foot drop.
Ama bu yaklaşık 20-ayak yüksekliğinde.
That's a 100 foot drop.
That's a 100 foot drop.
Five-pleat gusseted duster with a foot drop.
Beş pilili fırfır, üstelik dökümlü.
The wall directly in front of here - there is a three-foot drop.
- orada bir metrelik bir çukur var.
That's got to be a 50-foot drop.
50 feetlik bir atlayış olmalı.
But there's no foot drop.
Ama ayak düşmesi yok.
I paid $ 5,000 to avoid being the object of fireside ditties about a man that fled a murder warrant then worked very hard to get his camp annexed by the Territory, only to have them serve the warrant of him and to face the six-foot drop.
Çünkü cinayet suçuyla arandığı için kaçan ve sonra... Kızılderili bölgesinde kasaba kurmak için... didinen bir adamı anlatan bir masala konu olmak istemem. Bütün çabam, tutuklama emrinden ve yağlı ipten kurtulmak için... hergele sulh yargıcının cebini doldurmaya yarıyor.
MIKE : It's about a 20-plus-foot drop... so I'll probably break my leg.
6 metre kadar bir şeydir o yüzden muhtemelen bacağımı kırarım.
Must have been a hundred foot drop.
Otuz metre düşmüş olmalıyız.
Uh, it says here that it's a... a 300-foot drop.
90 metreye iniyormuş.
Yeah, only a terrifying 900-foot drop between you and a nice comfortable bed.
Evet, sen ve güzel yatağın arasında yalnızca 250 metre var.
Given the skin rupture and the secondary spatter, distance had to be a 50 -, 60-foot drop.
Derisi yırtılarak yüzülmüş, ikinci kan izi buradan 50-60 adım uzaklığında.
Okay, folks, Angie Dahl is our only student to survive the 12-foot drop.
Pekala millet, Angie Dahl, 3.5 metre yüksekliği alt eden tek öğrencimiz.
It's 20-foot drop.
Yüksekliği altı metre.
They took one look at the top of the Couloir and it's a thousand-foot drop, and sheer.
Buzulun tepesinden bakıldığında 300 metlerik keskin uçurum görünüyordu.
Must have been a 100-foot drop.
Yükseklik 30 metre civarındaydı.
Yeah, I landed, a hundred-foot drop.
Evet, 40 metreden aşağı uçtum.
Hope you can fly cos that's about a 50-foot drop, right?
Umarım uçmayı biliyorsundur çünkü 15 metredeyiz, değil mi?
At the bottom of a 300-foot drop.
800 metrelik bir uçurumda.
If I hurt your leg, your foot will drop off with the shackle.
Bacağına isabet ettirirsem, ayağın prangaya beraber kopar.
I saw Nate drop the foot on the floor.
Nate'in ayağı düşürdüğünü gördüm.
like a foot. I drop
Ben kapattım!
When I am at the foot of his bed, give him a drop.
Hastanın ayak tarafındaysam, sudan bir damla ver.
And remember... If you see me at the foot of the bed, with a drop you'll give him health.
Ve unutma beni hastanın ayak tarafında görürsen bir damlasıyla hastayı sağlığına kavuşturacaksın.
It's a 2,000-foot straight drop to the ocean all around here.
Burası denizden 6,000 m. Yüksekte.
It's only a 300-foot drop.
- Güvendesin.
About a 2,000-foot drop.
Altıyüz metrelik bir düşüş.
Feel the energy coming up from the soles of your feet, bring your foot out to here, out to here, and drop the hip, drop the hip.
Topuklarınızdan gelen enerjiyi hissedin, ayağınızı buraya getirin, buraya, kalçayı düşürün, kalçayı düşürün.
If you drop a hammer on your foot, there's no use getting mad at the hammer.
Ayağına bir çekiç düşürürsen, çekice sinirlenmenin bir anlamı yok.
Like, I'm... gonna help you with the chair and drop it on your foot?
Koltuğa yardım eder gibi yapıp ayağına mı düşüreceğim?
We drop the car into gear, wedge her foot down on the accelerator, clamp her hands on the steering wheel, and send her on her way.
Sonra arabayı vitese takıp ayağını gaz pedalına sıkıştırıp ellerini direksiyona yapıştırıp yoluna göndereceğiz.
A 15-foot wave can drop 200 tons of water on a boat
5 metrelik bir dalga tekneye 200 ton su bırakabilir.
- "his eyes should flash" - "and his breast protrude" and this should be his customary attitude his foot should stamp and his voice should drop his hair should curl and his face...
- gözleri yıdırım olacak - ve göğsü kabaracak ve bu onun geleneksel davranışı olacak ayağını yere vuracak ve sesi azalmaya başlıyacak saçları kıvırlaşacak ve yüzü...
Maybe I could drop something on Doug's foot so he can't drive for two weeks.
Belki iki hafta araç kullanamasın diye Doug'ın ayağına bir şey düşürürüm.
Drop it, or you won't set foot in my house again.
Kes şunu yoksa evime... bir daha adım atamazsın.
A drop just landed on my foot!
Bir damla ayağıma indi şimdi!
I just thought I'd drop off a little housewarming gift, get the new couple off on the right foot.
Küçük bir ev hediyesi getireyim dedim. Yeni çift hayatlarına keyifli başlasın diye.
'Cause you want to drop into a hatch that's been locked from the inside by a foot-thick steel door that says "quarantine"?
Üzerinde "Karantina" yazan kalın bir kapı ile içeriden kilitlenmiş bir ambara girmek istediğin için olabilir mi acaba?
Dude, did you just drop me from a 40-foot cliff?
Dostum, beni 40 fit uçurumdan bunun için mi düşürdünüz?
Next time why don't you drop big foot in there too.
Bir dahakine Koca Ayak'ı da işin içine katmaya ne dersiniz?
He's willing to drop all the charges if you promise never to set foot in the Silver Dollar again.
Hakkınızdaki bütün suçlamaları düşürecek ama bir daha Silver Dollar'a ayak basmamaya söz vermeniz gerekiyor.
drop 229
drops 39
dropping 24
dropped 29
drop dead diva 40
drop your weapon 385
drop it 1377
drop and roll 21
drop the weapon 187
drop the gun 488
drops 39
dropping 24
dropped 29
drop dead diva 40
drop your weapon 385
drop it 1377
drop and roll 21
drop the weapon 187
drop the gun 488
drop the act 38
drop dead 110
drop the gun now 20
drop that 30
drop the bag 42
drop the knife 142
drop your pants 30
drop and give me 19
drop the 16
drop your weapons 228
drop dead 110
drop the gun now 20
drop that 30
drop the bag 42
drop the knife 142
drop your pants 30
drop and give me 19
drop the 16
drop your weapons 228
drop him 40
drop it now 82
drop everything 22
drop in 17
drop your gun 100
drop them 38
drop your weapon now 21
drop your guns 54
drop' em 61
drop the bat 16
drop it now 82
drop everything 22
drop in 17
drop your gun 100
drop them 38
drop your weapon now 21
drop your guns 54
drop' em 61
drop the bat 16