Drop in traducir turco
4,304 traducción paralela
And you decided to drop in for a visit?
Sen de ziyarete gelmeye mi karar verdin?
Now, this is not just some invisible wall where a chopper can drop in and rescue us, man.
Bir helikopterin inip bizi kurtarabileceği görünmez bir duvar değil bu.
A big enough drop in eosinophils or neutrophils would guarantee the infection would grow unimpeded.
Eozinofiller ve nötrofillerin yeterince büyük olması enfeksiyonun doğrudan büyüdüğünü garanti eder.
Would it be weird for me to drop in unannounced?
Sürpriz ziyaret yapıyormuş gibi uğrasam çok mu garip kaçar?
I'm sorry to just drop in on you like this.
Böyle bir anda geldiğim için kusuruma bakma.
He has not had a drop in 13 years.
13 yıldır tek bir damla bile içmedi.
Well, that's a drop in the bucket compared to how long you and me go back.
Budaki aramizdaki husumetlerden birisi geriye donup mazimize baktigimizda.
I can't just drop in on an old friend?
Eski bir arkadaşa uğramayaz mıyım?
And, ladies, drop in on a neighbor's open house just to see what they did with their sun room.
Bayanlar siz de komşularınızın güneşli odalarında ne yaptıklarını öğrenmek için evlerini çat kapı ziyaret edin.
I was gonna flee the city, but I thought I'd drop in and invite you along with me.
Ben kaçmaya gidiyordu şehir, ama, Ben düşmesi düşündüm ve benimle birlikte davet ediyoruz.
You can't drop in on me like that.
Öyle çat kapı gelemezsin.
It was like watching the other shoe drop in slow motion.
Tıpkı yavaş çekimde izliyormuşum gibi.
Nice of you to drop in.
Binebildin!
I'm sorry to drop in on you like this, but I design jewelry, and I was over at the mart in the neighborhood, and anyway, um...
Böyle çat kapı geldiğim için özür dilerim. Ben mücevher tasarlıyorum, yakınlardaki bir çarşıya gelmiştim. Her neyse.
Drop in and see us some time.
Ara sıra bizi görmeye gel.
We had a drop spot in the basement of a warehouse in Bed-Stuy where we exchanged the drugs and money.
Bed-Stuy'da bir deponun bodrumundaki gizli bir yere O uyuşturucuyu bırakır, ben onu alır, parayı bırakırdım.
We've got surveillance of Madrid in the vicinity of Portis Walker's drop-off point with a duffel bag.
Elimizde, Madrid'in, Portis Walker'ın teslimat noktasının etrafında elinde spor çantası ile, çekilen görüntüleri var.
I'll never drop any of you in it.
Hiçbirinizi kodese tıktırmayacağım.
I heard they want to drop Thorsen if he does not in government.
- Thorsen hizip savaşını bitiremedi, seçimi de çok kötü geçti. Hükümet kuramazsa Pernille Madsen onu devirecek.
Pernilles wing would drop him, So he chooses the last resort.
Remille Madsen'in grubu onu devirmek üzere o da son çareye başvuruyor.
A mistake is when you spill a drink or drop your phone in the toilet.
İçki bardağını devirmek veya telefonunu tuvalete düşürmek hatadır.
In fact, they're more likely to die if I do drop it off.
Aslına bakarsan asıl servis yaparsam ölürler.
It's April, and not a drop of rain has fallen in the mountains for over six months.
Nisan ayı ve 6 aydır dağlara en ufak yağmur damlası düşmedi.
Let's drop his body in the middle of the ocean.
Vücudunu okyanusun ortasına atalım.
In fact, I want you to drop it completely so I and my fallen friends can live, Bonnie.
Aslında ölmüş arkadaşlarımla beraber yaşayabilmemiz için perdeyi tamamen kaldırmanı istiyorum Bonnie.
Put your hands in the air and drop to your knees.
Ellerini havaya kaldır ve dizlerinin üstüne çök.
He was supposed to drop his phone in the alley for you to trace to Cobalt.
Senin Cobalt'ı bulabilmen için telefonunu yolda düşürmesi gerekiyordu.
You know, drop a little devil's breath in a guy's drink, then go upstairs and clean him out.
Hani, elemanın içkisine hapları at, sonra yukarı çık. ve temizle.
He's acquired every drop of coolant from our distributors and put in an order for 250,000 gallons, which, of course, we declined.
Bayilerimizdeki tüm soğutucuları aldı. 250.000 galon da sipariş etti. Reddettik tabii.
Now do me a favor and drop that gun that's tucked in the back of your belt.
Şimdi bana bir iyilik yap ve kemerine sıkıştırdığın o silahı yere at.
Then you just drop it in the basket.
Sonra sepete bırak.
Every drop of blood the Initiative has spilled is on Grayson hands as well, and you know it.
Girişim'in döktüğü her bir damla kan Grayson'ların elinde, ve sen de bunu çok iyi biliyorsun.
Because if you can't put me in touch with Michael Westen, the only remaining question is how many bodies I can drop before they take me out, and I'll tell you this.
Çünkü Michael Westen'a ulaşmamı sağlayamazsan geriye kalan tek soru onlar beni öldüremeden benim kaç kişiyi öldüreceğim. Sana şu kadarını söyleyeyim.
I drop a witness off, and before they can get home, these bastards come, and they hang him in a trailer?
Bir tanık kaybettim, ve bu piçler daha evlerine bile varmadan mı, gelip buraya adamı römorkta astılar?
What you might not have noticed is that they drop off cash, whole lot of cash, Big Red's cash.
Fark etmediğin şey parayı bıraktıkları. Bütün parayı, Big Red'in parasını.
I'll put a real one in your hand after I drop you.
Sizi öldürdükten sonra elinize gerçek silah veririm.
When Big Red's men made the drop, Bobby took down the plates.
Big Red'in adamları parayı bırakınca Bobby plakalarını aldı.
But don't use a lot of water. Since not a drop falls in March.
Ama fazla su harcama, Mart'tan beri bir damla akmadi.
'Cause all I see is a door that leads to a very long stay in a Cuban prison or a window that leads to a very long drop to the concrete.
Çünkü benim tek gördüğüm küba hapisanesine çıkan kapılar veya pencereden asfalta çok uzun bir düşüş.
Drop is in an hour.
Olay bir kaç saat içinde.
I was already skeptical the SLS would ask for a money drop.
SLS'in nakit isteme konusunda Bazı şüphelerim vardı.
'Cause if I were Akbari, and I just learned about a CIA operation in my backyard, I'd want to drop a net over it immediately.
Ben Akbari olsaydım ve ülkemde bir CIA operasyonu olduğunu öğrenseydim hemen onlara bir tuzak kurardım.
Hey, uh, I-I don't know if you're still taking your nap, but I'm gonna be in your neighborhood, so I thought I'd drop by.
Hala kestiriyor musun bilmiyorum ama oralardan geçiyorum, bir uğrarım.
You know, in case we drop one.
Hani olur da biri düşer.
Go home and you can drop me off in the parking lot.
Eve gidelim beni otoparka bırakabilirsin.
Hey, once you're done in here, I need you to drop a Benz in Charlotte.
Buradaki işini bitirdikten sonra Benz'i Charlotte'e bırakman gerekiyor.
Do I drop you at the curb or do I have to park and walk you in?
Sadece bırakayım mı yoksa park edip seni geçirmem gerekecek mi?
Sung Choong-su was released today in the afternoon after 4 months in the afternoon after 4 months was made possible by Doosan Bears'request to drop charges in order to avoid a scene
4 ay sonra Doosan Ayıları'nın talebi ile hakkındaki suçlamalar düştü.
Your honor, given the lack of evidence, we move that the state drop all charges in this case.
Sayın yargıç, kanıt yetersizliğinden ötürü davada yöneltilen suçların geri çekilmesini talep ediyoruz.
Whoo. If I get lucky, she might... drop a digit in my bunghole.
Eğer şansım yaver giderse belki bir de parmak atabilirim.
How about I take my money, I take my possessions, and I drop you in the Danube?
Paramı ve mallarımı alıp seni de Danube'ye alsam nasıl olur peki?
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769