Funny story traducir turco
716 traducción paralela
Wanna hear a funny story?
Komik bir hikâye duymak ister misin?
You'll have to sing for your supper. Preach us a sermon or tell us a funny story.
Yemek karşılığında bize ya vaaz vereceksin, ya da hikaye anlatacaksın.
Just got a new funny story, that's all.
Yeni bir fıkra anlattı, hepsi o.
I'm going to tell you a funny story.
Sana komik bir fıkra anlatacağım.
The other day I heard such a funny story, it still makes me laugh.
Geçen gün çok komik bir hikaye duydum. Aklıma geldikçe hala gülüyorum.
A funny story?
Komik hikaye mi?
- Is it a funny story? May seem like one to you.
Belki sana öyle gelebilir.
That makes me think of a very funny story which is going all over Warsaw.
Bu, bana ucu Varşova'ya kadar uzanan komik bir hikayeyi hatırlatıyor.
I heard a very funny story.
Çok komik bir fıkra duydum.
It's a funny story.
Komik bir öykü.
It's quite a funny story. I'll tell it to you next time, when we have time.
Oldukça komik bir hikâye. Sana sonra anlatırım. Vaktimiz olduğunda.
So... If anybody wants to sing a song or tell an anecdote or funny story... Well, if...
Yani...
I know I should start off with a funny story about them kinfolk of mine in Riddle but I just feel too humble this afternoon as I look out upon this fine representative body of wholesome young American womanhood.
Riddle'daki akrabalarımla ilgili, bir anıyla başlamam gerektiğini biliyorum. Ancak, bu öğleden sonra, genç ve güzel Amerikan kadınlarını temsilen burada duran bu güzel gruba baktıkça kendimi çok basit hissediyorum.
I heard such a funny story on the news this evening.
Akşam haberlerinde çok komik şeyler gördüm.
All you have to do is open up with a joke, a funny story.
Yapman gereken tek şey, komik bir espriyle başlamak.
Open with a funny story, then hit'em for money.
Komik bir espriyle başlayıp para konusuna gir.
Candy's just been telling us a funny story about...
Candy bize komik bir hikaye anlatıyordu, şey hakkında...
Actually, it's a funny story because...
Aslında, bu eğlenceli bir hikâye...
Remember that very funny story...
O komik hikayeyi hatırla...
And then the vicar told a funny story about an elephant.
Sonra Papaz bize bir fil hakkında güldürücü bir öykü anlattı.
I'll tell you all a funny story today
Bugün size komik bir hikaye anlatacağım
I felt a strange urge to tell a funny story.
Komik bir hikaye anlatmak için garip bir istek duydum.
Hey, you want to hear a funny story?
Hey, komik bir hikâye dinlemek ister misin?
It was a funny story.
Nesi komikti anlamadım.
It's quite a funny story
Biliyorum çok saçma!
I was just telling a story in the cell I just made it up - a funny story to cheer things up a bit
Hücrede, ortalığı biraz neşelendirmek için uydurduğum komik bir hikayeyi anlatıyordum sadece.
Do you expect a serious answer to your question, or do you wanna hear a funny story?
Sorularına ciddi bir cevap mı yoksa komik bir hikaye mi duymak istiyorsun?
That reminds me of a funny story going around Warsaw.
Bana Warşova'da dolaşan eğlenceli bir hikayeyi hatırlattı.
I thought this was a funny story.
Hikayenin komik olduğunu sanıyordum.
- It's just a little funny story.
- Sadece komik bir hikaye.
Well, you wanna hear a funny story? - No.
- Şey, komik bir hikaye dinlemek ister misin?
that is a funny story.
Ver onu bana!
It's not a funny story.
Pek iyi değil.
You know, I have often thought of that funny story you told me... the first time we met on the beach.
Sık sık aklıma, bana kumsalda ilk karşılaştığımızda anlattığın o komik hikaye geliyor.
Mine's just a funny story.
Benimki sadece komik bir hikaye.
Well, it's actually kind of a funny story.
Aslinda oldukça komik bir hikayesi var.
It's not like it's a really funny story.
Çok komik bir hikaye olduğundan değil.
It's a funny story.
Bu çok komik bir hikaye.
Wasn't that a funny story I said?
Hikayem eğlenceliydi, değil mi?
Jerry. Jerry, tell them that funny story you were telling me...
Jerry, şu bana anlattığın komik hikâye var ya...
- That reminds me of a funny story.
Bu bana komik bir hikayeyi hatırlattı.
Tell us a funny little story to make us all laugh.
Komik bir şeyler anlat da gülelim biraz!
Tell us a funny little story, Stanley. Something to help us out.
Komik bir fıkra anlat, şöyle moralimizi düzeltecek bir şey!
I thought it was such a funny situation, the funniest part of my story.
Düşündüm de öylesine eğlenceli bir durum ki... öykümün en komik kısmı olabilir.
There is a story that towards the end of the 19th century, there was a man with a very funny and ugly hand, who made everybody laugh.
19.yüzyılın sonlarında geçen bir öykü vardır. Çirkin elli çok komik bir adam varmış. Herkesi güldüren bu adamın adı Augusto imiş.
It's a story about these funny people who get married.
Evlenen şu garip insanlar hakkında bir öykü.
Let me tell you a story... about a little fat boy that nobody loved... and all the other kids, they used to make fun of him... and they would pick on him... and they used to say that he talked funny and stuff... and he had a twin brother... and everybody said... that he didn't look anything like his twin brother... but he wanted to.
Sana kimsenin sevmediği küçük şişman çocuğun hikayesini anlatayım. Bütün çocuklar onunla dalga geçip onun komik konuştuğunu söylüyormuş. Çocuğun bir de ikizi varmış.
I mean, I was going to, but on the way over, Brian told me the whole story, and a funny thing happened.
Yapmaya gidiyordum ama yolda Brian bana tüm hikayeyi anlattı. Ve komik bir olay oldu.
I don't know uh Ryan, mom that tree over there you're gonna miss me when I'm gone when're you leavin most of our show is funny, but at the core of it was this family story
Mükemmel televizyon aileleri gibi de değiller. Ebeveynler çocukları hor görmüyor. Aralarında kendilerine özgü, eşsiz bir ilişki var.
That's a funny story.
- Komik bir hikaye.
This stupid story is not funny.
Bu aptal oyuna daha fazla dayanamayacağım.