Get into it traducir turco
3,843 traducción paralela
It's kind of fun if you do this, get into it.
İşin eğlencesi burada, sende dene.
I'm not gonna get into it with you over makeup, something that you know dick about.
Seninle makyaj konusunda tartışmayacağım. Bu konuda bi'bok bildiğin yok.
I'm telling you, the Chinese are just looking for an excuse to get into it.
Diyorum sana, Çinliler bir bahane arıyor yalnızca.
Yeah, and Caroline, you owe me an apology or I will take out these hoops, and we will get into it, girl.
Caroline, bana bir özür borçlusun. Yoksa bu halkaları çıkarıp sana sokacağım kızım.
I'm really sorry, but I can't get into it right now, okay?
Gerçekten üzgünüm ama şimdi bununla uğraşamam tamam mı?
Just- - just can't get into it right now.
Şimdi olaya odaklanamıyorum.
It's easy to get complacent and let the days bleed into one.
Boş verip günlerin geçmesini izlemek kolaydır.
Mmm-hmm. You know what it's like and then I get into Wentworth, and then I get a promotion.
Ne denli zor olduğunu biliyorsun, sonra Wentworth'e gittim ve terfi aldım.
Oh, it's now against the law to get into an argument with someone?
Artık biriyle tartışmak da mı kanunlara aykırı olmaya başladı?
It's not as bad as getting shot for real, but I would rather get thrown down a flight of steps into a wall, which- - in case anybody's wondering- - also happened to me today.
Gerçekten vurulmak kadar kötü değil ama merdivenlerden aşağı atılıp duvara toslamayı yeğlerim ki,.. ... merak eden varsa söyleyeyim, bugün o da başıma geldi.
So the men get stuck into the intruder, who makes a break for it and gets away.
Böylece erkekler içeriye zorla giren ve kaçan davetsiz misafiri sıkıştırmışlar.
It's meant to harden your knuckles so you don't break them if you get into a fight.
Bir kavgaya girmeden önce, kırılmamaları için yumruğunuzu güçlendiriyor.
And then fate turned me into dirt, and ever since, I've been trying to get fate to work back in my direction, but it won't.
Ve sonra kader beni bir pisliğe çevirdi o zamandan beri kaderimi tekrar eski yönüne çevirmeye çalıştım ama olmadı.
Even if it does get me into the occasional legal scrape or two.
Az kalsın bunun yüzünden. neredeyse tutuklanıyordum.
And maybe while we're at it, we can help this, uh, fuckin prep school bag of hammers get into the governor's mansion, yeah?
Belki de bu iş üzerindeyken, lanet hazırlık okulundaki bu aptallara Vali köşküne girmelerinde yardım edebiliriz, değil mi?
You think I can just foxtrot into a judge's chambers with my winning smile and girlish figure and get whatever I want? I appreciate the compliment, cherie, but it doesn't work that way.
Yargıcın odasına gidip gülücüklerle ve kadınsı tavırlarla dans edip her istediğimi alabileceğimi mi düşünüyorsun. * Bu bir iltifat sevgilim, ama işler öyle yürümüyor.
And then once you get into Brooklyn, it's a left at DeKalb.
Brooklyn'e girince DeKalb'ın solunda kalıyor.
So she retreated to the long abandoned model home, where she discovered it's a lot harder to get out of a Bluth home than into one.
Böylece Maeby uzun bir süredir atıl vaziyette duran model eve kaçtı. Orada, bir Bluth evinden kaçmanın bir Bluth evine girmekten daha zor olduğunu öğrendi.
I don't need it to get into Quantico.
Quantico'ya girmek için kimliğe ihtiyacım yok.
And that's how they get it into us.
İşte bu işe nasıl bulaştıkları.
It would be number one if I hadn't pushed that girl down the stairs to get into the 98 Degrees concert before her.
98 Degrees konserine ondan önce girmek için kızı merdivenlerden itmeseydim bir numara olurdu.
Well, it could be we get a call from Shelby, him blackmailing us into protecting him.
Ne işine yarar ki? - Shelby'den bir telefon gelebilir ve kendisini korumamız için bize şantaj yapabilir.
How'd he get a pirate ship into New York? It's cloaked.
- Biri New York'a korsan gemisiyle nasıl girebilir?
I'll get into it.
Bu işi bana bırak sen.
Uninteresting, cliche. It's hard to even get my back into it. But...
İçimden onunla mücadele etmek bile gelmiyor ama Fitz...
As much as you deserve it, we're not gonna let Amanda get her claws into you.
Hak ettiğin gibi, Amanda'nın pençelerini sana takmasına izin vermeyeceğiz. - Neden?
We rush into battle. We're soldiers! We get hurt in the fight, we suck it up and we hold it down, and we don't question.
Biz askeriz ve savaşta yaralansak bile acımızı içimize atar soru sormadan işimize bakarız.
What happens is the extraterrestrials, they come into the area where we vector them in with the signature tones that we broadcast, and it enables them to home in and get a real good fix on where the site is while we're setting up.
Bunu yapanlar dünya dışındandı - Yayınladığımız telsiz tonlarıyla onları yönlendirdiğimiz alana sokuyoruz ve bu onlara biz hazırlanırken arazinin konumu hakkında iyi bir fikir veriyor.
Asshole. How's he gonna get us into the safe house if it looks like he's just been worked over?
Hırpalandığı anlaşılırsa bizi güvenli eve nasıl sokabilir?
It was the key to get into the top level of the show.
Şovda en üst seviyeye çıkmanın anahtarıydı.
It's so great here- - no wife to get mad at you for closing your laptop whenever they walk into the room.
Burası çok harika. Diz üstünü kapatman için odaya her girdiğinde sana kızan bir kadın yok.
Oh, yeah, that's lovely. It's using all these complicated, heavy bits of equipment which hopefully will enable us to get into the world of a turtle which is just a few inches long.
Bu karmaşık ağır cihazlarla birkaç santimlik kaplumbağaların... dünyasına girebilmeyi umuyoruz.
Well, it's the only way you'll ever get into my dress.
Benim elbisemi giymek istiyorsan, tek yolu bu.
I let it go because I knew he was just trying to get into my head, the same way he's trying to get into your head now.
Önemsemedim çünkü benim beynime girmeye çalışacağını biliyordum aynen şu anda senin beynine girmeye çalıştığı gibi.
We have to get Hope into Us Magazine, and this outfit is gonna do it.
Hope'u dergi kapaklarına çıkarmalıyız ve bu giysi bunu başaracak.
Well, it's got to be some kind of salt-based hydroxide that was poured into the barrel, dissolving our victim's fat, which is how you get soap.
Görünüşe göre tuz bazlı bir hidroksitin varile dökülmüş hali, bu durum kurbanımızın yağını eritmiş, işte bu nasıl sabun olduğunu gösterir.
I'm kind of too chicken to get it removed so I'm thinking about making it into a bigger word.
Bunu sildirmek için fazla korkağım o yüzden daha büyük bir kelimeye çevirmeyi düşünüyorum.
You got us into this peril, 2814, but it will be the Guardians who get us out.
Bizi bu tehlikeye sokan sensin, 2814 fakat bundan kurtaracak olan Koruyucular olacak.
We'll each get it for a day and a half every week, and then we split Sunday into six-hour shifts.
Hafta boyunca hepimiz 1,5 günlüğüne kullanırız. Pazar günlerini de 6 saatlik parçalara böleriz.
Anxiety. You can't really OD on it but mixed with a lot of alcohol it could get you into trouble.
Aşırı dozdan gitmezsiniz ama biraz alkolle karıştırıldığında başınız derde girer.
I get absolutely nowhere looking into it.
Buradan hiçbir yere varamayacağım kesin.
If you wanted to break into a safe, the first person you'd call is a locksmith, and, um, if you wanted to commit murder and get away with it, you might just want to talk to a criminal barrister.
Bir kasayı açmak istediğinde ilk arayacağın kişi çilingir olur. Eğer bir cinayet işleyip de bundan paçayı sıyırmak istiyorsan bir ceza avukatı ile konuşmak isteyebilirsin.
And it was near a secret tunnel that was built during the siege of Sarajevo by people trying to get humanitarian aid into the city.
O köprü, Saray Bosna'nın kuşatılması durumunda insani yardım götürebilmek için yapılan gizli bir tünelin yakınında.
Now, I want to get that alcohol, I want to boil it off, to get the vapour into the chamber.
Şimdi bu alkolü alıp onu kaynatarak kutu içerisinde buhar elde etmek istiyorum.
They get really into push-ups, and I am fine with my upper body the way it is!
Gece gündüz şınav çekmeye başlarlar ama ben vücudumun bu halinden memnunum!
Okay, fellas, let's get right into it.
Pekâlâ dostlar, olaya girelim.
It's a big problem trying to get her work into institutions.
Kurumlarla çalışmaya uğraşmak büyük bir problem.
It tells me that she could go into a space with a total stranger and get them to accommodate her by being themselves, and generate this kind of moment, you know, where two presences were actually kind of vibrating together.
Tamamen yabancı olduğu kişilerin dünyasına girebildiğini gösteriyor. Böylelikle onların oldukları gibi görünmesini sağlıyor. Bu tarz anların oluşmasını sağlıyor.
It's enough time to get into that car and destroy whatever recording might exist.
Arabaya girip de kayıtta ne varsa yok etmem için yeteri kadar zaman.
I mean, after we get it into Photoshop and fix your face.
- Evet, belki. Yani, Photoshop'a atıp yüzünü düzelttikten sonra güzel olacak.
It is a bad-smelling gas, but it is also a gas that drives the oxygen out, so as you go on into the cave, you get less and less oxygen.
Kötü kokan bir gazdır ve ayrıca oksijeni kovan bir gazdır. Yani mağara içine girdikçe oksijen seviyesi azalır.
get into the car 25
get into bed 27
into it 23
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
get into bed 27
into it 23
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
it's cold 680
it is good 116
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
itself 24
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
itself 24
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584