Has he traducir turco
58,622 traducción paralela
Has he told anyone what he knows?
Bildiklerini herhangi birine anlattı mı?
- How long has he been after you?
- Ne kadar zamandır peşinizde?
- How long has he been unconscious?
- Ne zamandır baygın? - Bilinci açılıp kapanıyor.
He has a debrief scheduled with Mullins.
Mullins ile bir görüşmesi vardı.
The guy that was on that phone... He has a list of sleeper cells that are waiting to be activated.
Telefondaki adamın elinde aktif edilmeyi bekleyen emir bekleyen görevler listesi var.
We're gonna meet there once he's finished what he has to do.
Yapması gerektiğini bitirince de benimle orada buluşacak.
He said the flash drive containing the list of sleeper cells has been damaged, and he needs somebody to repair it.
Dediğine göre hücre bilgilerinin olduğu flash disk hasar almış ve onarmak için birine ihtiyacı var.
Because he... he has my wife.
Çünkü o karım elinde.
And he has my brother.
Kardeşim de yanında.
And he has my brother.
Kardeşim de.
The flash drive containing the list of sleeper cells has been damaged and he needs somebody to repair it.
Terör hüclerinin bulunduğu flash bellek zarar görmüş tamir etmek için birine ihtiyaçları var.
He has triggered a virus.
Virüs bulaştırdı.
H-He has no field experience and...
H-O'nun saha tecrübesi yok ve...
No, once Rebecca's safe, and if he has an opening,
Hayýr. Hayýr, Rebecca güvende olduktan sonra, Ve eğer bir açılışı varsa,
He already has a beer.
Zaten birası var.
he has a face my teenaged daughter would sometimes make.
Suratı bana ergen kızımı hatırlattı.
Obviously, he has enlisted Spanish assistance in forcing the pirates out of Nassau.
Açıkçası, İspanyol yardımı istemektedir. Korsanları Nassau'dan çıkarmak için.
All he has is a single Glock.
Üzerinde sadece bir Glock var.
He'll keep coming after her, because as long as she's alive, someone will know what he has done.
O hayatta olduğu sürece peşinden gelecek, çünkü yaptığı şeyi bilen tek kişi o.
But he has to kill us... in order to survive.
Ama bizi öldürmek zorunda. Hayatta kalmak için.
Since the time I met Rohan, he has been praising you.
Rohan'la tanıştığımdan beri hep senden övgüyle bahsediyor.
He has to handle so many cases.
Elinde kaç dava var biliyor musun?
Norman is nice... okay, he's kind, he's a good person... but he just... he has another side to him.
Norman iyi çocuktur. Kibar, iyi kalplidir. Onun...
My br... my brother has some mental issues, and he shouldn't be checking people in the motel.
Kardeşimin zihinsel sorunları var ve insanları motele almaması gerekiyor.
He has something that I want, and I have something that he wants.
İstediğim bir şey var onda, bende de onun istediği bir şey.
How do you know he has my phone?
Telefonumun onda olduğunu ne biliyorsun?
But what in fact has happened, so you know, is he just consumed a poison in his wine that the private military company he owns and operates has developed as a weapon against his enemies across the world and which he used to kill Senator Wilkes.
Fakat gerçekte ne oldu, sen bilirsin, Şarabında bir zehir mi tüketmiş? Sahip olduğu ve işlettiği özel askeri şirketin
He sure has a sense of humor.
İyi bir espri anlayışı var gerçekten.
He's the one that your physical therapist has been consulting with.
Fizyoterapistinin tedavinde danıştığı kişi.
Aside from the one on his forehead, he has no scars on his body.
Başındaki yara izi hariç vücudunda başka yara izi yok.
They're saying he has a broken clavicle.
Dublörün klavikulası kırılmış.
Ajay, Sathnam's brother, he has this friend from uni, trained as a barrister...
Ajay, Sathnam'ın kardeşinin üniversiteden avukat eğitimi alan bir arkadaşı varmış...
He has a background in security.
Güvenlik geçmişi var.
He has a niece that's good at science, is that right?
Bilimde iyi bir yeğeni var, doğru mu?
You will hear medical evidence concerning the claim of the first defendant, Mark Liam Costley, that he should be found not guilty of murder on grounds of diminished responsibility, that he is not responsible for killing George Selway because he has a personality disorder.
İlk sanık Mark Liam Costyley'nin iddiasına konu olan tıbbi kanıtı dinleyeceksiniz. Azaltılmış sorumluluk çerçevesinde suçlu görülemez ve George Selway'in ölümünden sorumlu tutulamaz, çünkü kişilik bozukluğu var.
The first defendant, Mark Liam Costley, claimed that he is not responsible for the killing of George Selway because he has a personality disorder.
İlk sanık, Mark Liam Costley, George Selway'in ölümünden sorumlu olmadığını ileri sürdü. Çünkü kişilik bozukluğu vardı.
In my expert opinion, he has difficulty telling the truth.
Benim uzman görüşüme göre, doğruyu söylemekte oldukça zorlanıyor.
It won't have exactly improved their opinion of him, though, - hearing he has a conviction.
Yine de, onun hakkındaki düşüncelerini iyi yönde etkilemeyecektir, suçlu bulunduğunu duymak.
He has an eight-pack.
- Sekizli karın kası var.
He has a lot to talk about.
Konuşacak o kadar çok şeyi var ki.
What if he only has a few hours to live?
- Ya birkaç saati kaldıysa?
He has to know we're here.
Burada olduğumuzu bilmeli.
Yeah, I mean, he has his moments like any of us, but generally he's pretty great.
Evet, onun da hepimiz gibi ters zamanları olur ama genelde epey harikadır.
I guess he has a connection to a couple of the victims.
Sanırım birkaç kurbanla bağlantısı var.
He has his men positioned all over town awaiting his signal.
Adamlarını bütün şehre yerleştirdi ve hepsi onun işaretini bekliyor.
Well, he has to support his family... and pay alimony, still, and the medical bills and...
Ailesini geçindirmesi gerekiyor... Ve hâlâ nafaka ödemesi, sağlık giderleri ve...
- Yeah, but he has to say that.
- Evet ama böyle söylemek zorunda.
He has rigged this entire place to explode with all of us in it.
Tüm bu yeri, içinde hepimizle birlikte havaya uçuracak şekilde donattı.
Maybe the only friend he has left in the world, now that sunny's charged off to some tragically noble end.
Belki de koca dünyada onun tek arkadaşıyım. Şimdi de Sunny acı olduğu kadar yüce ölümlerle hesabı kapatacak.
He has told you something about the escape.
Sana kaçış hakkında bir şeyler söyledi.
I know he has.
Söylediğini biliyorum.
has he gone 33
has he said anything 31
has he confessed 16
helene 171
hello 77580
here 35434
hermes 98
help 8877
here we go 9033
hell 5313
has he said anything 31
has he confessed 16
helene 171
hello 77580
here 35434
hermes 98
help 8877
here we go 9033
hell 5313