He believed me traducir turco
223 traducción paralela
He believed me... and held out his hand... his only hand and said, "Thank you."... adding, "let's have a drink."
Bana inandı ve elini o tek elini uzatıp teşekkür etti. Sonrasında da bir şeyler içmeyi önerdi.
And, strangely enough, he believed me.
Ne gariptir ki, bana inandı.
My father despised me. He believed me to be a coward.
Baban beni hor görüp... korkak olduğuma inanıyordu.
And he believed me.
Ve bana inandı.
I think he believed me at last.
Sanırım sonunda bana inandı.
I guess he believed me.
Sanırım inandı.
But he believed me.
Bana inandı.
I told him you must have been following Webster, - but I'm not sure he believed me.
Webster'ı takip ediyor olabileceğini söyledim ama inanmamış olabilir.
He believed me when I told him the half was Marxie's split.
Yarısı Marxie'nin payı dediğimde bana inandı.
Poor superstitious fool, he believed me.
Boş inançları olan salak, bana inandı.
Because he believed me.
Çünkü bana inandı.
I don't think he believed me.
Bana inandığını zannetmiyorum.
He believed me and took the girl.
Bana inandı ve kızı alıp gitti.
He believed me, which only made it worse.
Bana inanması, daha da kötü hissettiriyordu.
I couldn't tell in his voice if he believed me, but I think he did.
Bana inanıp inanmadığını anlamadım. Ama galiba inandı.
He's always believed me.
Bana inanacak.
Well he asked me if I believed in ghosts and I said certainly not.
Hayaletlere inanıp inanmadığımı sordu, ben de kesinlikle inanmadığımı söyledim.
He believed you when you said you never loved me.
Bana hiç âşık olmadığını söylediğinde sana inandı.
And by the time that he asked me to marry him, I'd lied to myself inside for so long that I believed it was me he cared for and not the money.
Ve bana evlenme teklif edene kadar, onun beni önemsediğini paramı önemsemediğini inanıyor diye uzun süredir kendime yalan söylüyordum.
Before he believed and did not believe me, but now...
Önce inandı ve sonra inanmadı, ve şimdi...
He thought I had a talent, he believed in me.
Bir yeteneğim olduğunu düşündü, bana inandı.
- He might have believed me.
- Bana inanmasın diye.
He thought it was him they believed in, but it was me.
Halbuki ikna eden bendim.
Oh, thank God no one believed what he called me.
Oh, teşekkürler Tanrım, diğerleri bana söylediğine inanmadı.
Well, Abigail. He believed in me until the end.
Aslında, Abigail adam son ana kadar bana inanmıştı.
This Marine guard he asked me if I believed in Jesus Christ.
Muhafız bana İsa'ya inanıp inanmadığımı sordu.
He told me once he was born a god, and such was the conviction with which he said it, I believed him, and I said I did.
Çok tuhaf bir çocuk.
Because he believed... the Bat never hurt me
Çünkü biliyorlardı ki ;... Yarasa bana asla zarar vermezdi
They assured me that he was out. - And you believed them?
Bana dışarıda olduğunu söylediler.
Well, after the accident, Kelly promised me he would give up racing and I really believed him.
Kazadan sonra Kelly yarışları bırakacağına dair bana söz verdi ve bende ona gerçekten inandım.
Of course, he has great legs. She should have believed me. How embarrassing!
Sağlam bacakları var elbette, kızın annesi bana inanmalıydı.
Even if I told him, he would have never believed me.
Söyleseydim bile inanmazdı bana.
I mean, nobody believed him when he pointed to me.
Demek istediğim, beni gösterdiğinde kimse ona inanmadı.
I believed him when he told me you had tuberculosis.
Senin verem olduğunu söylediğinde ona inanmıştım.
I believed it was because he wanted to challenge me so that I would reapply and try harder.
Hep tekrar baş vurup daha sıkı çalışmamı istediğinden bana karşı çıktığına inandım.
Nah, but-but when he spoke to me he was very concerned... and he really believed in this film, you know.
* Benimle konuştuğunda filmle çok içli dışlı olduğunu gördüm. * Bu filme çok güveniyor. *
But he believed in me.
Ama o bana güvendi.
He that believed in me though he were dead, yet shall he live.
Bana iman eden kişi ölse de, yaşayacaktır. Yuhanna Bölüm 11 Ayet 25.
He believed me.
Bana inandı.
The compulsive and repetitive act... of removing his own image from these photos leads me to believe... that he not only believed these stories, but he was traumatized by them.
Kendi görüntüsünü kesip çıkarma davranışı onun bu hikayelere inanmakla kalmayıp aynı zamanda bu yüzden travma geçirdiğini gösteriyor.
He told me he loved me, and I believed him.
- Beni sevdiğini söylemişti, ona inanmıştım.
He spent so much time convincing me I was weak and stupid that I believed it myself.
Beni aptal olduğuma o kadar inandırdı ki... ... bundan kendimi zor kurtardım.
Except to say he believed he was complying with the code. It's subject to interpretation or you wouldn't meet with me.
Sadece kesinlikle vergi konusunda peşinde olduğunuzu düşünüyordu.
He asked me if I believed in immortality asked if I was afraid I'd burn if I got too close to happiness.
Mutluluğa çok yaklaştığımda yanmaktan korkup korkmadığımı.
He was either too stunned to speak, or he actually believed me on some level. Not much.
Pek fazla değil.
Agent Mulder told me he believed he saw his sister... last year.
Ajan Mulder, geçen yıl kız kardeşini gördüğünü düşünüyor.
But he never believed me.
Ama bana hiç inanmazdı.
You told me he was in prison, Carol. I believed you.
Hapiste olduğunu söylemiştin.
But, eventually, I actually started to believe it. The fine line between pretence and reality was broken. And I believed he would kill me right there.
Damiana'nın günlüğünü okurken gördüm ki ona abisinin hapishaneye girdiği ya da hala içeride olduğuna dair şeyler söylemişti.
We have met on occasions, when Sydney wanted to talk to me about what was happening in SD-6, or regarding her father, when she believed he was a KGB agent, not her mother.
Uh... Sydney benimle SD-6 ya da babası hakkında konuşmak istediği zamanlarda birkaç kez buluşmuştuk. Annesinin değil de babasının KGB ajanı olduğuna inanıyordu.
Your brother believed me when I told him he'd get better.
Ağabeyin ona iyileşeceğini söylediğimde bana inanmıştı