English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / He can't walk

He can't walk traducir turco

230 traducción paralela
He can't walk.
Yürüyemiyor.
But I can't promise that he'll ever walk again.
Bir daha yürüyeceği konusunda bir söz veremem.
- I thought, What's the matter with him? Can't he walk faster?
- Kendi kendime, "Bunun ne derdi var, hızlı yürüyemiyor mu?" diye düşünüyordum.
- He can walk out, can't he?
- Çekip gidebilir, değil mi?
He can't just walk in and immediately pick up...
Kısa sürede hayata dalıp, bir düzene gi...
He can't even walk!
Herif ayakta duramıyor ki!
He got me in this accident, and smashed me up good so's I can't walk no more or dance no more or nothin'.
Onun yüzünden bu kazayı geçirdim ve feci şekilde yaralandım. Bu yüzden artık yürüyemiyor, dans edemiyor, hiçbir şey yapamıyorum.
He can't walk.
Onu hastaneye nasıl ulaştıracağımı sanıyorsun?
He can't walk, but I can drag him.
Yürüyemez, ama sürükleyebilirim.
If he can't walk in and out of elevators on his own feet, he'll have to diet.
Kendi başına asansöre girip çıkamazsa diyete girmek zorunda kalacak.
( man ) Can't he walk without a crutch?
Koltuk değneği olmadan yürüyemiyor mu?
He can't walk out on us now.
Bizi şimdi yüz üstü bırakamaz.
He can't walk.
Yürüyemiyordu.
He can't walk out of here.
Bu şekilde buradan ayrılmamalı.
Now he says we can't walk with him.
O da şimdi bizimle yürümek istemiyor.
He can't just walk into a room.
O, odaya sadece yürüyerek giremez.
Moon can't walk, he's hit.
Moon yürüyemiyor, vuruldu.
He must be very ill if he can't walk anymore.
Çocuk yürüyemediğine göre çok hasta olmalı.
He can't walk good'cause my theater's made of wood.
O iyi yürüyemez çünkü tiyatrom tahtadan yapılma.
He can't move after 3 miles of walk
Doğru beni de yordu bu yürüyüş,
My master is sick. He can't walk
Efendim çok hasta, yürüyemiyor.
Tell him he can't just walk off.
Söyle ona öyle yürüyüp gidemez.
He can't ask me to walk out and commit suicide for him.
Benden kendisi için intihar etmemi isteyemez.
He can't walk.
O yürüyemez.
Don't worry, even if he can sneak in... I assure you he won't be able to walk out
Endişelenme, buraya sızabilse bile... emin ol buradan canlı çıkamayacaktır
He can't walk with my wife dressed like that.
- Karımın yanında bu şekilde dolaşamaz.
He can't walk very well.
Çok iyi yürüyemiyor.
They pension him out - he can't walk straight - and he dies two years later.
Onu emekliye ayırdılar - düz yürüyemiyordu - iki yıl sonra da öldü.
He can't walk.
- Yürüyemez.
He can't take a goldfish for a walk
Altınbalığını yürüyüşe çıkaramaz.
- Says he can't walk.
- Yürüyemediğini söylüyor.
He can't walk around on my van.
Minibüsümün üstünde yürüyemez.
I can't let him walk on my van. He's too heavy.
Onun minibüsümün üstünde yürümesine izin veremem.
Go help Romano, poor dear, he can't even walk.
Git Romano'ya yardım et, yazık ona, yürüyemiyor bile.
He can't even walk.
Yürüyemez bile.
I can't figure out why he orders a traceable weapon to a P.O. box, when he can go into any store in Texas give a phony name and walk out with an untraceable rifle.
Allah kahretsin, ben de istiyorum! Benim de bir hayatım vardı! Devekuşu gibi kafanı kuma gömemezsin Liz!
Honey, he can't walk home in this.
Tatlım, bu havada yürüyemez.
he can't walk right.
Ailemi aşağıladın.
- He can't hardly walk.
- Zar zor yürüyor.
We messed with the bones and that fooled with the conjuring and now he can only walk when the music's playing. Sorry.
Kemiklerle oynadık ve tılsımı karıştırdık şimdi sadece müzik çaldığında hareket edebiliyor.
If we can't walk out, how the hell is he gonna?
-... o nasıl gidecekti?
We can't eat here, because he took a waitress for a walk.
Artık burada yiyemiyoruz, çünkü o bir garsonu yürüyüşe çıkardı.
The next morning... he says that he can't get out of bed - his legs are cramped, he can't walk.
Ertesi sabah bana, yataktan çıkamıyorum dizlerim tutmuyor, yapamıyorum dedi.
- He can walk this direction, can't he? - Oh, I don't know.
Bu yönde gidebilir değilmi?
- Yeah. He can't even walk, let alone kill somebody.
Birini öldürmeyi bırak, adam yürüyemiyor bile.
Now you can't just walk up there and ask him. He'll know that I sent you.
O zaman seni benim gönderdiğimi öğrenir.
Well, I massaged him and then- - And now he can't walk.
Masaj yapmıştım, yürüyemiyor.
He can't walk on water.
Suyun üzerinde yürüyemez.
He can't walk in like that.
Böyle girdiği gibi artistlik yapamaz bu herif Rafi.
But, Abby, he can't even walk erect. [Chuckling]
Ama Abby, daha yürüyemiyor bile.
The man who does the number from Jesus Christ Superstar can't go on. He slipped in the shower. Man could walk on water, but no...
"Jesus Christ Superstar" numarasını yapacak kişinin duşta ayağı kaymış.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]