English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / Hold my hand

Hold my hand traducir turco

893 traducción paralela
Now just hold my hand with your right.
Şimdi elimi sağ elinle tut.
I shall let you hold my hand underneath my fan.
Yelpazemin altından elimi tutmanıza izin vereceğim.
Go on, you can hold my hand. I won't blackmail you for it afterwards.
Devam et, elimi tutabilirsin daha sonra sana şantaj yapmam.
After a while, you can hold my hand.
Biraz zaman geçince, elimi tutardın.
Hold my hand, John.
Elimi tut, John.
You'll hold my hand... and let them marry Tom, Dick and Harry.
Elimi tutacaksın... ve onların Tom, Dick ve Harry ile evlenmelerine izin vereceksin.
You hold my hand when I walk in the shade And the rays of light come from your eyes.
Gölgede yürürken elimi tutuyorsun ve ışık huzmeleri gözlerinden geliyor.
" You hold my hand when I walk in the shade
" Gölgede yürürken elimden tutuyorsun.
I don't need anyone to hold my hand.
Kimsenin elimi tutmasına gerek yok.
Would you hold my hand?
Elimi tutar mısın?
- You don't have to hold my hand.
- Yanımda kalmak zorunda değilsin.
Hold my hand And we're halfway there
Elimi tut ve yolu yarılayalım
Hold my hand And I'll take you there
Elimi tut ve seni oraya götüreyim
Will you hold my hand the whole time, Maureen?
Maureen, elimi hiç bırakma olur mu?
I'll go to sleep now if you'll hold my hand.
Elimi tutarsanız uyuyabilirim.
Hold my hand.
Elimi tut.
- Hold my hand. -
- Elimi tut.
If, maybe, you could... hold my hand?
Acaba benim... -... elimi tutar mısınız?
Johnny, hold my hand.
Johnny, elimi tut.
I'd spend the whole week playing with you, hold my hand.
Bütün bir haftayı seninle oynayarak harcayabilirim. Elimi tut.
You gonna hold my hand?
Elimden tutup götürecek değilsin ya?
But when I die only my son will hold my hand
Ama öldüğümde elimi sadece oğlum tutacak.
If my son cannot hold my hand then I want to be alone
Eğer oğlum elimi tutamayacaksa o zaman yalnız olmak istiyorum.
Oh, darling, just hold my hand.
Hayır, tatlım.
Dusty came to hold my hand, make sure I don't get run over by a Honda.
Dusty bir Honda tarafından ezilmemem için elimden tutmaya geldi.
Hold tight to my hand when it hurts.
- Acıyınca elimi sıkıca tutun.
I hold out my hand, and he refuses to accept it.
Ben ona elimi uzatacağım ve o reddedecek.
I hold out my hand, and that hyena refuses to accept it.
Ben ona elimi uzatıyorum, ve eşek geri çeviriyor.
Do you know there's times when I can hardly hold a glass in my hand?
Bardak bile tutamadığım zamanlar oluyor!
# No need to hold my hand # # or to speak #
- Tadına bak. - Tamam. - Yalan söylemek zorunda değilsin.
That I hold the blank in my hand and I keep it after I'm through.
Belge bende kalacak ve iş bittiğinde onu yırtacağım.
How comes it that you, as big as a mountain... could ever get into that bottle I can hold in my hand?
Sen böyle dağ kadar büyükken... elimle tuttuğum bir şişeye nasıl sığdın?
I knew I had hold of a red-hot poker... and the time to drop it was before it burned my hand off.
Sıcak bir poker eliydi ve elimi yakmadan bırakmak gerekirdi.
Are you suggesting that this is a knife I hold in my hand?
Elimde tuttuğum şeyin bir bıçak olduğunu mu söylüyorsun?
Your Honor, in photograph "A"... is the bullet which I hold in my hand.
Sayın Yargıç, fotoğraf "A" daki elimde tuttuğum mermi.
- Come back and hold my hand. - Sure, sure.
- Geri gelip, elimi tut.
Keep hold of my hand.
Bana elini ver.
If I hold out my hand this time, will you shake it, or... will you shoot it off?
Elim bu kez havada kalmaz umarım, onu sıkarsınız..... yoksa bırakacak mısınız?
I hold in the palm of my hand the means to control wrestling in all London!
Londra'daki bütün güreş faaliyetlerini nasıl kontrol edebileceğimi biliyorum!
I certainly won't hold back my hand when I can get something in it for sake of such a man as he was, I promise you Joe.
İçinden bir şey alabilecekken elimi asla geri çekmem onun iyiliği için, söz veriyorum Joe.
In case I have to write anything down, I can hold the phone in my left hand.
Bir şey yazmam gerekirse diye. Telefonu sol elimde tutabilirim.
I hold it in my hand.
Elimde tutuyorum.
You hold Egypt in your hand, my brother.
Mısır artık senin ellerinde, kardeşim!
Lord, hold back my hand and find her a husband fast!
Rab, elimi tut, sabır ver. Ona acilen bir koca bulalım.
My grandmother is alive to hold out her hand full of money.
Avuçla para önerebilecek hayatta bir büyükanne!
Very well, then, I hold here in my hand 130-some-odd pages of contrived and utterly preposterous, totally unmotivated...
Peki öyleyse, elimde 130 küsur sayfalık zorlama, inanılmaz, palavra bir...
- Here, take hold of my hand.
- Elimi tut. - Git buradan!
And I stand here now to tell you one and all that I've never been offered a better piece of collateral than I hold in my hand right now. Chair.
Ve burda durmuş size ve herbirinize diyebilirim ki şu an elimde tuttuğum kartlar kadar sağlam bir teminat daha önerilmedi bana.
If you try to hold my hand I'll slug you.
Elimi tutmaya çalışırsan, yumruğu yersin.
I hold you here, root and all, in my hand Little flower...
Kökün ve her şeyinle elimde tutuyorum Küçük çiçek...
You know, I can hardly wait to hold a pick and shovel in my hand once again.
Ellerim yeniden kazma kürek tutmak için kaşınıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]