English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / How you like that

How you like that traducir turco

4,305 traducción paralela
See how you like that, hmm?
Bu hoşuna gider mi ha?
Cass... you know, if you ever want to talk to me about stuff, you know, how you feel about Duncan, stuff like that, you can.
Bu konuyla ilgili konuşmak istersen yani, Duncan hakkında hissettiklerin filan paylaşabilirsin.
How dare you speak about Molly like that!
Molly'den bu şekilde söz etmeye nasıl cüret edersin!
- How do you fight someone like that?
- Böyle biriyle nasıl savaşılır?
You're looking around, and it's all scary and different, but, you know, m-meeting them head on, charging right into them like a bull that's how we grow as people.
Etrafa bakıyorsun ve görüyorsun ki korkutucu ve farklı. Ama bunlarla kafa kafaya baş etmek, bir boğa gibi direkt aralarına dalmak gerek. İnsanlar olarak böyle büyürüz biz.
How would you like looking like a fool like that?
Nasıl böyle salağın teki olabiliyorsun?
How'd you like that?
Hoşuna gider mi?
How am I supposed to sit here planning a war when you're over there, looking like that?
Sen orada öyle yatarken ben burada nasıl savaş planları yapayım?
How did you hurt yourself like that?
Nasıl oldu bu?
It is so amazing how you can freestyle like that.
Böyle serbest stil yapman harika.
If you see like that how I will approach you?
Böyle göreceksen eğer, sana nasıI yaklaşacağım?
How long have you been like that?
Ne zamandır o haldeydin?
I'm wearing button-downs, you know, I'm wearin'the same stuff, the guy would be like, "How did you fit in that?"
Genelde aynı şeyleri giyerim. Adamın biri, "Bu elbiseye nasıl sığdın?" diye sordu.
How dare you demean me like that?
Beni böyle küçük düşürmeye nasıl cüret edersin?
That's not how you listen to music. What, you want somebody to listen to your music like that?
Birinin senin parçalarını böyle dinlemesini ister misin?
I love how you put it like that.
Bu kelimeyi böyle kullanmana bayılıyorum.
So, is that how you, you know, pay for tuition and books and everything like that?
Peki bu senin okul paranı, kitaplarını ve kalan şeyleri mi karşılıyor?
It's just that, like, you do not know how many, like, dementos and slugs and weirdos I've dated.
Nerede kaçık, manyak varsa zamanında hepsiyle çıktım.
How could you think like that?
Nasıl böyle düşünebilirsin?
I hate how they just hit you like that with no warning.
Beklenmedik bir anda gelip çarpmasından nefret ediyorum.
I mean, she literally walked in this morning... you know, you know how much I like Kate, but it's the thing about her that's annoying, where you're like...
Kate... Bu sabah işe öyle bir geldi ki... Kate'i ne kadar sevdiğimi bilirsin, ama sinir bozucu bir yanı var, yani İçeri daldı ve "Özgürüm!" falan dedi.
How did you rig those explosions - to go off like that? - Neat, huh?
Bu patlamaları nasıl böyle oturduğun yerden yapıyorsun?
That's how you like it.
Bundan hoşlanırsınız.
I am my mother's daughter and you cannot talk to me like that no matter how bad you're hurting.
Ben anamın kızıyım, canın ne kadar yanıyor olursa olsun benimle böyle konuşamazsın.
How do you like that, genius?
Buna ne dersin, dahi?
Like, in this age of technology, where you can simulate or manipulate anything, how do we retain that human element?
Bu teknoloji çağında.. .. her şeyi taklit edip manipule.. .. edebiliyorsunuz, peki insan faktörünü..
How do you interview someone like that?
Nasıl biriyle röportaj yaparsınız?
How did that old bird do it, something like... you know like this?
O yaşlı kuş böyle birşeyi... yani şöyle birşeyi nasıl yapar ki?
How long have you shaking like that?
Ne kadar zamandır bu şekilde titriyorsunuz?
How do you like that, huh?
- Hoşuna gitti mi, ha?
I mean, how can you live like that.
O hâlde nasıl yaşıyorsun?
There's an actual coverage cap on the insurance, that means that there's really literally like, a limit to how much you can spend on Rosie per month for her medical?
Yani bi sınır falan yok ki
You mongrel... how could you even think like that?
Seni köpek... sen böyle bir şeyi nasıl düşünebilirsin?
It's like, you know, no matter how the training goes, there's- - there's always room for something that's just totally unpredictable.
Eğitimin nasıl giderse gitsin her zaman hiç beklenmedik bir şeyin olma ihtimali vardır.
You shouldn't leave it like that. How long you here for?
O şekilde kestirip atmamalısın.
Who teach you how to talk to your Mother like that? Look at you, look at the way that you dress. So damn American.
Ananla böyle konuşmayı kim öğretiyor sana?
- Oh, how'd you like that?
- Hoşuna gitti mi?
Maybe I like having you all to myself. That is not how this works.
Belki tamamen benimle ilgilenmenden hoşlanıyorum.
How can you say stuff like that in front of your children?
Böyle bir şeyi çocuklarının karşısında nasıl söylersin?
How do you write about something like that?
Sen böyle bir şeyi nasıl yazarsın?
So that's how you have to be if you like a girl.
Yani bir kızdan hoşlandığında böyle yapmalısın.
d I gotta have it, give me the num num d d when I see you, baby boy, I be like, num num d d go ahead, girl, feed me with that num num d - How much?
- Ne kadar?
How could you fall asleep like that?
- Nasıl uyuyakaldın?
But how do you ingest something like that accidentally?
Öyle bir şeyi nasıl kazara yutabilirsinki?
I mean, how much do you think a rug like that costs?
Yani öyle bir halı sence ne kadar eder?
How would you like that as the outcome of your private wedding, Lady Rivers?
O zaman özel düğününüzün sonucunu beğenir misiniz acaba, Leydi Rivers?
That way, you know, he'll see how much you love him, and everybody else in the glee club will stop feeling like you're choosing a cat over them.
Bu şekilde, O'nu ne kadar sevdiğini görecek, ve Glee kulübündeki herkes, onların yerine bir kediyi seçiyormuşsun gibi hissetmeyi kesecek.
I don't know how you could do something like that to me.
Böyle bir şeyi bana nasıl yapabildiğini anlamıyorum.
How could you give in to Billy like that?
Billy'ye nasıl böyle boyun eğebildin?
And no matter how many things you see that you don't like, I want you to say something positive about yourself.
Sevmediğin ne kadar şey görürsen gör, kendinle ilgili olumlu bir şey söylemeni istiyorum.
I know how you like to think you have that superior knowledge of music and all that.
Müzik konusunda herkesten çok bildiğini... düşünmek hoşuna gidiyor, biliyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]