English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I can tell you

I can tell you traducir turco

19,857 traducción paralela
I can tell you this.
Sana şunu söyleyebilirim.
I reckon I can tell you t'whereabouts of that wedding ring.
Sanırım yüzük hakkında birkaç şey biliyorum.
What I can tell you is that the position of air attaché at the embassy fell vacant unexpectedly early and needs filling right away.
Tek söyleyebileceğim, Büyükelçilik'teki Hava Ataşesi makamı beklenmedik şekilde boşaldı ve doldurulması gerekiyor.
But what I can tell you from personal experience, some people make better friends than they do couples.
Ama sana tecrübelerim sonucu söylebilirim ki, bazıları sevgiliden daha iyi arkadaş olur.
I can tell you that much.
Ben de sana bunu söyleyebilirim.
I have the protective instincts of a loving wife and I can tell you this one is not an assassin.
Âşık bir eşin koruma hislerine sahibim ve o adamın bir suikastçı olmadığını söylüyorum.
If you've made the neck too thick or the arms too long, I can tell you.
Boynu çok kalın veya kolları fazla uzun yaparsanız söyleyebilirim.
And I can tell you, today, that he would trust no one more than my friend and the leader of the great state of Texas, Governor Dean Redding!
Size şöyle diyeyim, bugün, muhteşem Texas eyaletinin lideri ve dostum Vali Dean Redding'ten daha çok güvendiği kimse yoktur!
Tell you what, I can tell you're not comfortable with taking lives, so I'm going to make things easier for you.
Kolay adam öldüremediğini görebiliyorum ben de senin için bunu kolaylaştırdım.
Now, I can tell you what all this stuff is, but I got no idea what any of this means.
Şimdi, adını söyleyebilirim ama ne olduğu hiç bilmiyorum.
Now, the only thing I can tell you about these items is, like the paper, it's old.
Sadece eski bir kağıt cinsinden yapıldıklarını söyleyebilirim.
All I can tell you is Mr. Mori and I were supposed to meet at Natsunoya Teahouse last week.
Sadece Bay Mori ile geçen hafta Natsunoya Çay Evi'nde buluşacağımızı söyleyebilirim.
All I can tell you is that we're doing everything we can right now to make her better.
Bütün söyleyebileceğim, onu iyileştirmek için elimizden geleni yaptığımız.
♪ Still, I can tell you this ♪
# Yine de şunu söyleyebilirim ki #
I can tell you all about it.
Hakkında her şeyi anlatabilirim.
I helped write that handbook, ma'am, and I can tell you we did not have your interpretation in mind.
O kitabın yazılmasına yardım etmiştim hanımefendi ve size söyleyebilirim ki düşüncelerimizde sizin yorumlamanız yoktu.
Because I can tell you who did.
Çünkü kimin yaptığını söyleyebilirim.
All I can tell you is what the lab told me.
- Söyleyebileceğim tek şey laboratuvarın bana söylediği şey.
I can tell by the face you're making, you want me to ask, "What information?"
Yüzünden anladığım kadarıyla "Ne bilgisi?" diye sormamı bekliyorsun.
I can't tell you what it is, but...
Ne olduğunu söyleyemem ama...
Miles, unless you tell me what's wrong, I can't...
Miles, bana sorunu anlatmazsan sana -
I'm here to tell you that your whole life can change in a moment.
Bütün hayatınızın bir anda değişebileceğini söylemek için karşınızdayım.
So you can tell the world who I am?
Millete kim olduğumu söyleyebilesin diye mi?
I can't let you tell Lucy, James.
Lucy'ye söylemene izin veremem, James.
So, you can imagine how difficult it is for me to tell you that I and Catco can no longer stand behind Supergirl.
Bu yüzden artık Supergirl'ün arkasında olmadığımı söylemenin benim ve Catco için ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorsunuzdur.
Well... If you came here for me to tell you that everything is going to be okay, I can't do that.
Her şeyin yoluna gireceğini söylemem için geldiysen bunu yapamam.
You know, I can't begin to tell you how thankful I am for the movement.
Harekete ne kadar minnettar olduğumu anlatmaya nereden başlayayım bilemiyorum.
Now, I can't tell you what to do, Supergirl.
Sana ne yapacağını söyleyemem, Supergirl.
You can tell Doc, I'll take it over to him as fast as I can.
Sen, Doc söyleyebilir ben en kısa sürede kendisine ters getireceğim.
If you can hear me, tell Doc, I'll bring some wounded.
Beni duyuyorsan, Doc söyle, Ben yaralı bir kaç alacağım.
I just can't tell what kind of man you are, Baylor.
I sadece, Baylor sen ne tür bir adam söyleyemem.
Can I tell you a secret fantasy I have?
Sana gizli bir fantazimi söyleyebilir miyim?
Nice berth you've got. Can you tell me where I can bunk down?
Köprü yapımının kıdemli ustabaşısıyım.
Well... I suppose you can tell folk it's all made up now.
O zaman millete her şeyin uydurma olduğunu söylersin.
Mam is taking a hiding in there, so you're to tell me so I can help her.
Neredeyse annemi dövecekler, bana söyle ki ona yardım edebileyim.
If you tell anyone, I'll hurt you.
Birine söylersen, canını yakarım.
I will... tell you what, let me know what you can find.
Ben... ne bulabileceğini söyle bana.
I can't tell you.
Söyleyemem.
Tell me what you know, so I can nail this fucker.
Bildiklerini söyle, ben de bu aşağılığı yakalayayım.
I came over to tell you I can't stay the night tonight.
Sana bu gece burada kalamayacağımı söylemeye geldim.
You know, I can't tell you how happy I am for Marjorie.
Marjorie için ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.
You are my best friend, which is why I can't tell you.
En iyi arkadaşımsın. İşte bu yüzden sana söyleyemem.
Can you tell me what kind of a drunkard am I?
Söyler misin ne çeşit bir sarhoştum ben?
You can tell me, but don't tell me, because then legally I'd have to fire you.
Bana söyleyebilirsin, hayır söyleme yoksa yasa gereği seni kovmak zorunda kalırım.
That's reassuring. Look, I would tell you that you can trust the dude, but really, I shouldn't have to, because you should trust me.
Bak, adama güvenebilirsin diyorum ama şart değil çünkü güvenmen gereken kişi benim.
Can I please tell her that you're here?
Burada olduğunu söyleyebilir miyim lütfen?
I'm sorry but can you tell me the wifi password?
Affedersiniz ama, acaba Wi-fi şifresini söyler misiniz?
Can you tell... the lady inside that I apologised?
İçerideki bayana özürlerimi iletir misiniz?
The lies you tell... aren't the kind that I can complain... or have a quarrel about.
Söylediğin yalanlar şikayet edebileceğim ya da onlar yüzünden kavga edebileceğim türden yalanlar değil.
Well, I mean, what can I tell you?
Yani ne diyebilirim ki?
I can tell you're really smart.
Çok zeki biri olduğunu söyleyebilirim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]