English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I lose

I lose traducir turco

16,051 traducción paralela
I lose myself in a trance to seek the one I love
Aşkım için sana kendimi teslim edeyim
I lose myself in a trance to seek the one I love
Kendimi kaybederim Sevdiğimin yolunda
It's just sometimes, most of the time, I lose control.
Bazen, aslında çoğu zaman kontrolümü kaybediyorum.
Do I look fine or should I lose some more weight?
İyi görünüyor muyum? Yoksa biraz kilo mu vermeliyim?
If we abandon our plan now, then I still lose my wife and son.
Eğer plânımızdan vazgeçersek yine de eşim ve oğlumdan olacağım.
I can't lose another.
Başka birini daha kaybedemem.
You're still a compulsive gambler who could lose everything that Daisy and I ever had for ourselves.
Daisy ve benim sahip olduğumuz her şeyi kaybeden bir kumarbazsın.
Yeah, well, Fiona already said if I have the baby, she's throwing me out, so I don't even care if we lose the house.
Zaten Fiona bu bebeği doğurursam beni evden atacağını söyledi. Evi kaybetmemiz umurumda değil.
Think I'm going to lose this tooth.
Sanırım bu dişi kaybedeceğim.
I... I didn't lose it.
Kaybetmedim.
This is the one thing that I did not lose while I got swept up in a riot, i died of a drug overdose,
Kaybetmediğim tek şey bu oldu. Arbede içinde kaldım. Aşırı dozda uyuşturucudan öldüm.
Good. 'Cause I'm not ready to lose another teammate today.
Bugün başka birini daha kaybetmeyi kaldıramam.
It had taken me ten years to reach the top, but I could lose it all in the blink of an eye.
Zirveye ulaşmak için on yılımı harcamıştım ama bir anda elimdeki her şeyi kaybedebilirdim.
And I saw that you could lose it all over a setback.
Bir aksilikle elinizdeki her şeyi kaybedebileceğinizi gördüm.
And I assure you, she doesn't want to lose it.
Ve inan bana, kaybetmek istemiyor.
I don't want to lose control because I'm scared I might fry the entire system.
Kontrolümü kaybetmek istemiyorum. Çünkü tüm sistemi yakmaktan korkuyorum.
Not a thing. And I'm gonna lose my mind if I don't get out of this supernatural cage.
Ama bu doğaüstü kafesten çıkmazsam aklımı kaçıracağım.
How could you let me get close to you knowing that soon I'd lose you too?
Seni de bu kadar çabuk kaybedeceğimi bile bile nasıl sana yaklaşmama izin verebilidin?
When I was your age, I saw someone lose control and slaughter an innocent.
Senin yaşındayken birinin kontrolü kaybedip, bir masumu katlettiğini gördüm.
Cami's out there with the white oak and I'm not gonna lose one more person that I care about.
Cami akmeşeyle kayıplara karıştı ve sevdiğim bir kişiyi daha kaybetmeyeceğim.
Cause I wanted to give you credit and make sure that you didn't lose your job over this and I sort of ended up...
Yaptıkların için sana kredi vermek ve bu yüzden işini kaybetmediğine emin olmak için.
I'm beginning to lose count.
- Yetişemiyorum resmen.
I win, you lose, rinse, repeat.
Ben kazanıyorum, sen kaybediyorsun. Sonra aynı şeyler tekrar oluyor.
To lose a child once is unimaginable, but for it to be both children... I know you and I haven't always been on the same side of things, but, uh, Laurel, you know, she thought of you as a friend. Look.
Bir çocuğunu kaybetmek akla hayale sığmaz bir şey ama ikisini de kaybetmek...
I think he just didn't want you to lose your mom, too.
Sanırım anneni de kaybetmeni istemedi.
I didn't lose you.
Seni kaybetmedim.
I'm the one who made you lose your job.
İşini kaybetmene sebep olan benim.
Please, I can't lose you too!
Lütfen, seni de kaybedemem!
I lost you. You didn't lose me.
Beni kaybetmedin.
I can't lose you.
Seni kaybedemem.
But now I'm afraid that I'm about to lose both of you.
Ama şuan ikinizi de kaybetmekten korkuyorum.
I will lose the support from Heorot with it.
- Bununla birlikte Heorot'un desteğini de kaybederim.
If I tell my mother the truth, I'll lose her trust.
Anneme gerçeği söylersem güvenini kaybederim.
I let Christopher get away. I'm not gonna lose Payton Rockwell.
Payton Rockwell'in kaçmasına izin vermeyeceğim.
Yeah, well, maybe I should lose my job.
- Evet, belki de işimi kaybetmeliydim.
Out of fear I might lose the Church.
Kilise'yi kaybetme korkusu.
I know you will obey, because you've already figured out that this pope isn't afraid to lose the faithful if they're been even slightly unfaithful, and that means this Pope does not negotiate.
İtaat edeceksiniz, biliyorum. Çünkü anladınız ki bu Papa inananları kaybetmekten korkmuyor. Meğerki azıcık inançsızlık göstersinler.
I can have myself accredited as the latter as well, and when I do, you'll lose your election.
Ama inanın bana, istersem kendimi diğeri olarak da onaylatırım. Ve bunu yaptığımda seçimi kaybedersiniz.
I could easily lose my job, not to mention I already have enough people pissed off at me who would love to see me get in trouble for something, including the DEA.
İşimi kaybedebilirim. Zaten başımın belaya girmesini akbaba gibi bekleyen insanlar var. - Narkotik de dahil.
If he says things... Things that he needs to say, I could lose him forever.
Eğer söylemeye ihtiyaç duyduğu şeyleri söylerse onu hepten kaybedebilirim.
I will never lose to you again.
Seni bir daha elimden asla kaçırmayacağım.
Every day for years, I watched this amazingly strong man fight for his life... and lose.
Yıllar boyunca her gün o inanılmaz adamın canı için savaşıp kaybedişini izledim.
I'll get them out, get them home, but I'm not gonna lose anyone else.
Onları çıkarıp, eve getireceğim. Ama başka birini kaybetmeye niyetim yok.
I was losing my memories of my past lives. I was starting to lose myself.
Kendimi kaybediyordum.
I don't want to lose you.
Seni kaybetmek istemiyorum.
And I don't want to lose you.
Ben de istemiyorum.
I can't lose you again, Tristan.
Seni tekrar kaybedemem, Tristan.
I won't lose you again.
Seni tekrar kaybetmeyeceğim.
I have more to lose now.
Artık kaybedecek çok şeyim var.
This is a fight to the death, and I won't lose.
Bu ölümüne bir savaş.. .. ve ben kaybetmeyeceğim.
If we destroy Davina, we lose both Kol and Marcel.
Davina'yı yok edersek.. .. Kol'u ve Marcel'i kaybederiz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]