English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I see it all

I see it all traducir turco

1,837 traducción paralela
Well, I see it all quite clearly.
Ama bence kesinlikle öyle.
I see it all now, so clear.
Şimdi anlayabiliyorum... Her şey o kadar açık ki!
But what you don't see is all the years of hard work and dedication it took to make me the happy-go-lucky, drunken, ass-wrangler I am today.
Ama sizin bunca yıldır görmediğiniz şey sıkı çalışmamdan gamsız, sarhoş, ve tembel olmamdandor
I promise you, when you see the look on Angela's face, you're gonna forget all about it.
- İnan bana Angela'nın yüzündeki ifadeyi gördüğünde bunların hepsini unutacaksın.
I know all your secrets, and when I get my chance, you'll never see it coming.
Bütün sırlarını biliyorum. Bir fırsatını bulduğumda neye uğradığını şaşıracaksın.
- it's all over you. i see right through your stupid little plan. - kimmie.
Aptal küçük planını anlıyorum. - Kimmie.
oh, good. uh... see,'cause i know i put some tico berries in there, and it would be great if you didn't eat all of them, because, you see, we don't have any tico berries for the shoot.
Güzel. İçine biraz tiko üzümü de koymuştum. Eğer hepsini yemediysen harika olur çünkü çekim için elimizde başka tiko üzümü yok.
It's just, I see him around all the time and your sister.
Ama, babanı ve kız kardeşini....... sürekli görüyorum.
yeah, but... i-i told her that we weren't together, but when she called, i just couldn't resist a chance to be with you on your big day. well, it's all right, it's very good to see you.well, i'm gonna get going.
- Artık birlikte olmadığımızı ona söyledim ama arayınca seninle, bu önemli gününde beraber olma şansını kaçırmak istemedim. - Evet, ama... - Seni görmek gerçekten de çok güzel.
I put staples all in the walls and tape and duct tape all over the walls, so it's kind of funny to see that it's all gone now.
Duvarlara zımbalarım ve kuvvetli bantlarla yapıştırırım. Çok eğlenceli olacak ve hepsinin gittiğini göreceksiniz.
It was all I could see from my... position.
Bulunduğum yerden daha fazlasını göremedim.
I know we'll get married some day, and to prove it, I'll carve our names on this tree so all who are hopelessly lost in the woods can see it.
Bir gün evleneceğimizi biliyorum, ve bunu kanıtlayacağım, ismimizi bu ağaca kazıyacağım.Böylece ormanda çaresizce kaybolanlar bunu görebilecek.
'Cause the way I see it, all I did here was clean up your mess. Excuse me?
Ben ise, burada tüm yaptığımın senin pisliğini temizlemek olduğunu zannediyordum.
I hear it all, see it all.
- Ben her şeyi duyarım. Her şeyi görürüm.
I'll be back in one week, Farmer, and I want to see all of it.
Bir hafta sonra tekrar geleceğim, çiftçi ve hasadın hepsini istiyorum. Yiyeceğimizi alamazsınız!
No, it never occurred to me to take a picture of her, because I see her all the time.
Yok, onun fotoğrafını çekmek hiç aklıma gelmedi çünkü her daim görüşüyoruz.
See that nail polish you're wearing, I tested it. Your hairspray, all me baby.
Şu sürdüğün oje var ya onu ben test ettim.
I believe your story and all it's just so bad ass I got to see you do it.
Hikâyene inandım. Seni onu yaparken görmek istiyorum.
All I say it you can't see it, hear it, or feel it, it doesn't exist.
Eğer bir şeyi duyamıyor, göremiyor ve hissedemiyorsanız öyle bir şey yoktur.
- All right. I see it.
- Tamam, görüyorum.
All right, here's the truth as I see it.
Görüldüğü gibi, gerçek burada.
I thought we could get lunch, all of us then we could all see it together.
Hep birlikte öğle yemeği yiyip beraber gidebileceğimizi düşündüm.
All right, the way I see it, you bet on Moe, you got a fifty-fifty chance but you bet on the both of us, and we cover twice the ground in half the time and I'm willing to give you 10 percent of everything I find.
Eğer Moe'ya bel bağlarsan, şansın ancak % 50 olur ama ikimize birden para yatırırsan yarı zamanda iki kat iş yaparız. Ve ben de sana bulduğum her şeyin % 10'unu vermeye hazırım.
♪ I still see it all ♪ ♪ Walks along the Seine ♪ ♪ Laughing in the rain ♪
Hepsi gözümün önünde hâlâ Saint Nehri boyunca yürüyüşlerimiz Yağmurdaki gülüşmelerimiz.
♪ I still see it all ♪
Hepsi gözümün önünde hâlâ.
It's all right. I'm here to see Dr. Dwayne.
Dr. Dwayne'i görmeye geldim.
I was figuring to see it when it's all finished.
Ev bitince görmeye gideyim diyordum ben.
So you cook it all ahead of time, i see.
Bakıyorum da önceden pişiriyorsun.
Well, after last night, I'm surprised you want to see it at all.
Görmek istemenize şaşırdım.
I hope you'll all come and see it, and...
Umarım hepiniz gelir ve seyredersiniz...
The guy you see in an office or across a restaurant and think, "That guy has it all." Hell, I thought I did.
Hani ofiste ya da lokantada görüp işte bu adamın her şeyi var diye düşündüğünüz adam.
If I ever see you again here or any place at all, it'll mean the police...
Bir daha seni burada ya da başka bir yerde görürsem bu polis anlamına gelir... Anladın mı?
And now whenever I drive past, it gives me such a lift to see it all perked up and spanking clean again.
Ne zaman yanından geçsem içim mutlulukla doluyor, yeniden o tertemiz halini görmek.
It took a lot to dredge up an apology and I can see all the time that it took.
Dilenecek özür çok ve aldığı zamanı da anlayabiliyorum.
I can still see it all around me, but it's like I don't belong there anymore.
Onu hâlâ etrafımda görüyorum ama sanki oraya ait değilmişim gibi geliyor.
It's all right. I'll see you at 5 : 00, all right?
Tamam, 5'te görüşürüz tamam mı?
Because I'll get it right this time do more, be more take every challenge fight hard, risk it all take real power, real authority change everything, the world just to see if I can
- Çünkü bu sefer doğru şekilde yapacağım. Daha fazlasını yapıp, daha iyisi olacağım. Her meydan okumayı kabul edip, her şeyimi riske atıp, daha sert savaşacağım.
Oh, I see. It was all my fault.
Anlıyorum hepsi benim suçum.
I guess you could check the camp out, see what it's all about.
Sanırım kampa bakıp, ne olduğunu keşfedebilirsin.
I'll believe that when I see it, all right?
Buna, onu gördüğüm zaman inanırım, tamam mı?
I just wish you could see this place, because you, of all people, would love it.
Burayi görebilmeni çok isterdim, buradaki insanlara kesin bayilirdin.
And I just... wanted to see what it was all about.
Ben de ne olduğunu görmeye gittim.
I remember I was sitting there with a cup of coffee and a bowl of Kellogg's All-Bran, and I can still see it.
Göğüsleri kontrol etmek için. Elimde bir fincan kahve ve bir kase de tam kepekli gevrekle oturuyordum. Gözümün önünden gitmez.
See, you don't know me all that well, but I'm the kind of guy, I put it all out there.
Beni iyi tanımıyorsun ama ben her şeyi ortada bir adamım.
Honey, your self-obsession is climbing and scrabbling to such new heights that I can't bring my cooking class friend kirk here to see the house, meet the boys, without you just thinking it's all about you.
Sahte ismini unuttu. Güle güle. Selam Sheila Teyze.
I mean, I figure it's all the horror stories that you read in the paper and see on TV that have scared away girls of your age from these types of opportunities.
Demem o ki, hepsi bu tarz vesilelerin gözetilmesi neticesinde gerçekleşmiş,... gazetelerde okuduğunuz ya da televizyonda izlediğiniz ve yaşıtın olan kızları korkup kaçırtan o ürpertici hikayelere dayanıyormuş meğerse.
You're gonna be sitting in the electric chair one day... as they flip the switch, and smoke will be coming out of your ears... while you're still sitting there saying, "I  ll all work out, you'll see. It always does."
Elektrikli sandalyeye otursan düğmeye bassalar ve kulaklarından dumanlar çıksa bile "Her şey yoluna girecek, her zaman girer." diyeceksin.
I didn't see it coming, all right?
Böyle olacağını düşünemedin tamam mı?
All I see is chocolate with hair on it.
Tek gördüğüm, üzerindeki kıllı çikolata.
I wanted us all to see it.
Hepimizin görmesini isterdim.
I don't want to see it all again!
Tekrar onları yaşamak istemiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]