English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / If we wait

If we wait traducir turco

1,010 traducción paralela
No. If we wait, this thing is liable to sink under us.
Eğer beklersek, bu şey su altına girebilir.
You mind if we wait for Carmina and Jorge?
Sakıncası yoksa Carmina'yla Jorge'yi bekleyelim mi?
- If we wait, they'll get us too. - We've got to wait for him.
- Eğer beklersek bizi de yakalarlar.
Well, perhaps if we wait a bit, until things are quieting down, and then -
Belki, işler yoluna girene kadar, biraz daha beklersek, belki o zaman...
- If we wait here quietly and patiently I believe that help will come.
Eğer burada sessiz ve sabırlı bir şekilde beklersek, inanıyorum ki yardım gelecektir.
With chinchillas, if we wait, we'll lose the first litter.
Çinçilyalarda, beklersek, ilk yavruları kaybederiz.
Perhaps if we wait until we're taken out, that might change the future.
Beklide buradan çıkarılmayı beklememiz de geleceği değiştirebilir.
If we wait for the police the Cellini'Venus'will be out of the country! We'll never set eyes on it again.
Polisi bekleyene kadar Venüs ülke sınırları dışına çıkmış olur.Bir daha da asla göremeyiz onu.
If we wait for orders we'll never get results.
Girişkenlik göstermezsek asla sonuç alamayız.
If we wait he'll starve.
Eğer beklersek açlıktan ölecek.
We'd better wait and see if he gets in.
İçeri girmesini beklesek iyi olur.
Do you mind if we come in and wait?
İçeride beklememizin bir sakıncası var mı?
We'll take them with us if you want us to and wait for you in Durango.
İstersen biz alalım ve seni Durango'da bekleyelim.
Well, I thought if I did that, that we could buy some new equipment and all sorts of things, and then Payne Air would be a big airline, and everybody'd make a lot of money, and then no one would have to wait until 1954 to get married.
Düşündüm ki eğer bunu yaparsam daha iyi cihazlar satın alabiliriz o zaman Payne Havayolları, daha büyük bir havayolu olur ve herkesin çok parası olur, böylece hiç kimse evlenmek için 1954 yıIına kadar beklemek zorunda kalmaz.
If not, it'll have to wait over the weekend but by Monday we'll know.
Yarın olmazsa araya hafta sonu giriyor ama Pazartesi belirlenmiş olur.
We're going to have to wait till those mortars lift, if they don't take too long.
Topçular ortaya çıkana kadar beklememiz gerekecek.
We'll wait till she's through soaking in the hot tub... then I'm gonna inquire if she's acquainted with the Napoleonic Code.
Küvette işi bittiğinde,.. ... "Napolyon Yasasından" haberi var mı, bir sorarım! Stanley!
- Wait a minute, this sounds as if we're being closed down.
- Bir dakika. Kapatıyormuşuz gibi konuşuyorsun.
We'll have to wait until dark if we're going to get out of here.
Buradan çıkmak istiyorsak havanın kararmasını beklemek zorundayız.
We can go back together if you'll wait.
Eğer beklersen... oraya birlikte döneriz.
To wait a year and then see if we still felt the same.
Bir yıl bekleyip, duygularımızın değişip değişmediğini görecektik.
If I had the authority, I'd grant it to you. But we'll have to wait.
Yetkim olsaydı size izin verirdim.
Now, if we have to do this, I think we ought to wait until we get our plans all laid out.
Eğer bunu yapacaksak planımız hazır olana kadar beklemeliyiz.
Now, if we get separated, I'll know where to wait for you.
Simdi, ayrilacak olursak sizi nerede bekleyecegimi biliyorum.
If we're only just going to be spectators to the next killing, we might as well go inside and wait with the others.
Eğer bizler sıradaki cinayete sırf izleyici olarak kalacaksak bari içeri girelim ve diğer arkadaşlarla beraber duralım.
Oh, darling, if he wanted to kill you, he could've done it back on the road when there was no one around, not wait until we get into a crowded hotel.
Oh, sevgilim, seni öldürmeyi isteseydi, kimse yokken yolda yapabilirdi, kalabalık bir otele girinceye kadar beklemezdi.
You all know Simon won't like missing the hanging, so we'll wait, but if he don't show up soon we'll go ahead without him.
Hepiniz Simon'un idamı kaçırmayı istemeyeceğini biliyorsunuz, o yüzden bekleyeceğiz, Ama yakında gelmezse onsuz başlarız.
If we are not out at sea when the submarine surfaces, they will not wait.
Denizaltı su üstüne çıktığında orada olmazsak beklemeyeceklerdir.
If you can wait till I hitch up the buggy, we can go to town together.
Biraz beklersen, seninle kasabaya gelebilirim.
- Wait? If they catch us in the open, come night, we wouldn't have a chance.
Bizi açık alanda yakalarlarsa, gece çökerse, hiç şansımız kalmaz.
If you could wait for me for about 10 minutes, we can go and have some coffee together.
Eğer beni 10 dk. bekleyebilirsen gidip beraber bir kahve içebiliriz.
If so, we shouldn't have long to wait.
Eğer öyleyse, fazla beklemeyeceğiz.
If we wanted to die we'd wait till you were off duty.
Ölmek isteseydik, görevini bırakana kadar beklerdik.
YOU WAIT AND SEE IF I'M NOT RIGHT. FORTY-EIGHT HOURS, WE'LL HAVE THEM ALOFT.
Eminim, biz burada konuşurken askeriye ayarlamaları yapıyordur.
We'll wait, if you don't mind.
- Mahzuru yoksa burada bekleyeceğiz.
Wait, if we take a radiator hose and shove it down take a radiator hose and shove it down his throat.
Bir radyatör hortumu alıp boğazına sokarsak radyatör hortumu alıp boğazına sokalım.
If we don't show up, you'll know you don't have to wait any longer.
Eğer biz ortada yoksak, artık beklenek zorunda olmadığınızı bilirsiniz.
I think it will be just as well if you wait until we get to Lepingsville.
Lepingsville'e varana kadar beklesen daha iyi olur.
- It's better if we don't see each other anymore. - Wait!
İlişkimiz yürümüyor.
We'll wait for the doctor's report, captain, if you don't mind.
Doktor raporunu bekleyeceğiz Kaptan.
If we're not back in two hours, don't wait for us.
İki saat içinde geri dönmezsek, bizi beklemeyin.
If we can lie, cheat, steal and kill in broad daylight and have to wait till it's dark to make love, something's wrong somewhere.
Gün ışığında yalan söyleyebiliyor, çalıyor ve öldürebiliyorsak ama sevişmek için karanlığı bekliyorsak, yanlış giden bir şey vardır.
We're going to wait here for an entire month if I think it's necessary.
Eğer gerekli olduğunu düşünürsem burada bir ay boyunca bekleyeceğiz.
If only we didn't have to wait for someone to send Father a telegram.
Keşke babama telgraf yollanmasını beklemek zorunda kalmasak.
3000 is a big sum We'll need to arrange it won't do any of us good if you wait here We'll meet you somewhere and pay you there
3000 çok fazla bunu efendimizle konuşmalıyız şimdilik burda beklemeyin ödeme yapacağımız zaman sizinle buluşuruz tamam mı?
If we can't move in, we wait for Chapter 3.
İçeri giremezsek, üçüncü bölümü bekleriz.
If it doesn't work, we'll wait until the helicopter or boat arrives.
Eğer işe yaramazsa, helikopter veya tekne gelene kadar bekleyeceğiz.
We'll have to wait if they do.
Onu gel de adamlarımıza anlat.
If we knew which route they're taking we could go and wait at one of the passages.
Eğer hangi rotayı takip edeceklerini bilseydik önceden gidip geçitlerde bekleyebilirdik.
But if we lay in wait for him together. - Near the place where...
Ama ona, babamın önerdiği gibi, o yerin yakınında, birlikte pusu kurarsak —
But if we don't break out... I'd rather we didn't have to wait too long for the end of it.
Çıkamazsak... Çok uzun zaman beklememeyi tercih ederdim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]