Important things traducir turco
1,854 traducción paralela
There's lot more important things in life than who's fucking who.
Hayatta kimin kiminle sikiştiğinden daha önemli şeyler var.
He really wanted to be here today, but... he had so many important things to do.
Bugün gerçekten burada olmak istiyordu ama yapacak çok önemli işleri vardı.
I invited you into this home, and I trusted you with the two most important things in my life.
Seni bu eve ben davet ettim,... ve hayatımdaki en önemli iki konuda sana güvendim kocam ve oğlum.
Big, important things.
Büyük, önemli şeyler.
No. I agree that Nathan and Jamie are the best and most important things that I have.
Nathan ve Jamie'nin hayatımdaki en iyi ve en önemli şeyler olduğuna katılıyorum.
Just promise me you'll always remember there are more important things in life than basketball.
Sadece, hayatta basketboldan daha önemli şeyler olduğunu unutmayacağına dair söz vermeni istiyorum.
There's more important things in life than basketball.
Hayatta basketboldan daha önemli şeyler var.
It's fine, we have more important things to worry about like a big date tonight.
Endişelenmemiz gereken daha önemli şeyler var.
Thank you for showing me that there are more important things in life than work.
Ama hayatta, işten daha önemli şeylerin de olduğunu gösterdiğin için sana teşekkür ederim.
The important things first.
Öncelik önemli konularındır.
This is one of the most important things that any man can do.
Bu bir erkeğin yapacağı en önemli şeylerden biri.
About important things?
Önemli şeyler hakkında mı?
Important things.
Önemli şeyler.
We have much more important things to think about than my stupid birthday.
Salak doğum günümden daha önemli şeyler var.
Well, you've always known the important things to fight for.
Her zaman uğurunda savaşacak bir şeyler buluyorsun.
The key to a long relationship, I thought... was not telling each other the most important things.
Uzun bir ilişkinin anahtarı diye düşünüyordum. Halbuki birbirimizle önemli şeyleri paylaşmıyoruz.
But now for the important things.
Ancak şu anda başa çıkmamız gereken daha büyük bir şey var.
These were the most important things in your life once.
Bir zamanlar bunlar hayatındaki en önemli şeylerdi.
Turning our discussion to more important things... when we get back to the hotel, I want my own room.
Düşüncelerimizi ne zaman otele geri döneceğiz gibi daha önemli şeylere yoğunlaştıralım. Kendi odamı istiyorum.
I had much more important things to think about.
Düşünecek çok daha önemli işlerim vardı.
I have more important things to worry about
Endişe edecek daha önemli şeylerim var.
Don't you realize there are more important things going on?
Daha büyük şeylerin yaşandığının farkında değil misin?
I can tell you that your children and the mother of your children are the two most important things in life.
Sana, çocuklarının ve çocuklarının annesinin hayatının en önemli iki öğesi olacaklarını söyleyebilirim.
But I have more important things to do, as I'm sure you have.
Ama yapılacak daha mühim işlerim var. Sizin de işleriniz olduğu gibi.
His work and me - - are the only important things in his life.
Onun hayatında ben ve işi her zaman en önemli şeylerdik.
I have thought about a kid, too but let's conclude about important things together.
Çocuğumuz olmasını bende istiyorum fakat bazı önemli şeyleri çözüme ulaştırmalıyız.
Even my sister had more important things to do.
Kardeşimin bile daha önemli işleri vardı.
I know you have more important things to deal with.
Biliyorum ki yapacak çok daha önemli işeriniz var.
I must retrieve some important things there.
Önemli bazı şeyler almam gerekiyor.
You'll discover important things that you want to know.
Bilmek istediğin önemli şeyleri keşfedeceksindir.
But is used for protecting the most important things in our life
Ama sözkonusu olan hayatî bir durumsa kullanmaktan da kaçınmamalı!
How do you remember the important things?
Önemli şeyleri nasıl hatırlıyorsun?
Butters, helping people who have AIDS is one of the most important things you can do.
Butters, AIDS'li insanlara yardım etmek yapabileceğin en önemli şeylerden biri.
- We've more important things to do.
- Yapacak daha mühim işlerimiz var.
My wife left with the most important things and it was up to me to make sure that it was going to all be there when she come back.
Karım en önemli varlıklarımızla birlikte gitti, o döndüğünde herşeyi aynı şekilde bulmasını sağlamak benim görevimdi.
He has more important things to worry about.
İlgilenecek daha önemli işleri var.
And the important thing about having a lot of things to remember is that you have to have some place to go afterwards where you can remember them.
Ve hatırlayacak birçok şeye sahip olmakla ilgili en önemli şey... sonrasında gidip onları hatırlayacağın bir yere sahip olmak zorunda olmandır.
I might be thinking about, um, what it feels like, maybe, to look down a barrel at the end of your life... and all those things that were important to you, just knowing you can open a window, whenever you want,
Düşünüyordum da acaba hayatının son anında, bir namluya bakmak nasıl bir duygudur. Ve senin için önemli olan tüm o şeyleri ne zaman istersen sırf yüzüne bir kaç damla yağmur damlasın diye bir pencere açabileceğini.
Some things are more important than toys.
Bazı şeyler oyuncaklardan daha önemlidir.
There are far more important and interesting things to put my efforts into.
Öbürleri daha önemli. Enteresan şeylerle uğraşmak.
Some things are more important than winning, Garfield.
Garfield, bazı şeyler kazanmaktan daha önemlidir.
Now a lot of these things are important.
Bundan çok daha önemli meseleler var.
of important things, people... to inscribe on them, to remember.
Hatırlamak içinde yazmam gerekiyor.
In this case, she conspired with your co-workers to teach me that some things are more important than cable.
İçinde bulunduğumuz durumda, iş arkadaşlarınla bir olup bana kablolu yayından daha önemli şeyler olduğunu öğretmeye çalışıyorlar.
But it's - - it's not important what you think of me, but I - - there are some things that you should know.
Tamam ama bu önemli değil. Benim hakkımda ne düşündüğün önemli değil ama bilmen gereken bir şey var.
Honesty's important in these things, isn't it?
- Bu tür şeylerde dürüstlük önemlidir, değil mi? - Evet.
And... I had all this, like, these lists of things that... were important to me that a girl would have to meet, you know?
Ayrıca tanışacağım ve benim için önemli olacak kızlar için liste gibi bir şey yapmıştım, anlıyor musun?
The kind of protection that meant that you would never be available, you would never be there, you would always be more involved with things that were more important to you.
Bu tür bir koruma asla müsait olmayacağın, asla yanlarında olmayacağın, daima senin için daha fazla önemi olan şeylerle alakadar olacağın anlamına gelir.
You lose those little coccolithophores, these little algae, and you start to lose things that are very important to life on this planet.
Küçük kokolitoforlar ve algleri kaybettiğinizde bu gezegen üzerindeki yaşam için çok önemli şeyleri kaybetmeye başlarsınız.
- Well, my things are more important. - That's debatable.
Benimkiler daha önemli.
I... occasionally do verbalize my thoughts. It helps me put things in perspective. A casual observer might find that sort of behavior a little disconcerting, especially coming from someone in your position... faced with a very important decision.
Ben ara sıra düşüncelerimi dile getiririm.
things 422
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things like 24
things have changed 201
things will change 18
things to do 42
things could be worse 16
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things like 24
things have changed 201
things will change 18
things to do 42
things could be worse 16
things are looking up 44
things are great 27
things are going well 18
things are different 35
things are changing 33
things are good 60
things like this 16
things are bad 21
things like that 163
things changed 35
things are great 27
things are going well 18
things are different 35
things are changing 33
things are good 60
things like this 16
things are bad 21
things like that 163
things changed 35