In the city traducir turco
12,458 traducción paralela
I can't go off on a secret mission in the company of the most famous dwarf in the city.
Yanımda şehrin en ünlü cücesi varken gizli bir göreve çıkamam.
The pyramid is the only place in the city we can defend.
Piramit, şehirde savunabileceğimiz tek yer.
Here, the projects are in the city.
Burada konutlar şehrin içinde.
He's in the city of light.
- Işık Şehri'nde.
In the city of light, we're all kings.
Işık Şehri'nde hepimiz kralız.
And I have rather a lot of engagements in the city.
Şehirde bolca gezmeyi yeğlerim.
Every factory in the city will come out on strike.
- Şehirdeki her fabrika greve gider.
Apparently, all the female factory workers in the city are joining the protest in sympathy and will walk out of their places of work at 9am to march on the Bull Ring.
Şehirdeki kadın işçilerin hepsi protestoya katılacakmış ve Bull Ring'e doğru yürüyüşe geçmek için saat 9'da işyerlerinden çıkacaklarmış.
Yeah, well, I got held up in the city, didn't I?
Evet ama şehirde işim çıktı ya.
Well, I told you I had some business in the city.
Şehirde işim çıktığını söylemiştim sana.
Twice in the city's history they've laid waste to Gotham.
Şehrin geçmişinde iki kez Gotham'ı yerle bir ettiler.
I thought your uncle said the weapon wasn't in the city yet.
Amcanın silah şehirde değil dediğini sanmıştım.
Who knows him best who's still in the city?
Şehirde onu en iyi tanıyan kim?
I don't know. He was in the city.
- Bilmiyorum, şehirdeydi.
Where in the city?
- Şehrin neresinde?
Where was the last place you saw him in the city?
Onu şehirde en son nerede gördün?
A new discotheque in the city.
Şehirdeki yeni diskonun.
I'm gonna stay in the city, okay?
Bu gece şehirde kalacağım tamam mı?
But I heard the situation is pretty bad in the city center.
- Ama durumların kötüleştiğini duydum.
The situation in the city is not safe.
Şehir bugünlerde hiç tekin değil.
Got homesick so soon in the city?
Bu kadar mı memleket hasreti çektirdi şehir sana? Söylesene.
- How can you not know him? They're one of the most famous families in the city.
Şehirdeki en ünlü ailelerden birinin üyesiyken nasıl olur da tanımazsınız?
For instance, he wants to live in the city ;
Örneğin kendisi şehirde oturmak istiyor ;
They are in the city.
Şehirdeler.
Is Napoleon himself in the city here?
Napolyon da şehirde mi?
So my niece was supposed to sit, but she flaked because of some silly concert in the city.
Normalde çocuklarla yeğenim kalacaktı. Ama bu akşamki aptal bir konser için beni ekti.
So you wouldn't mind explaining to your mother that her car got towed and her precious children spent the night sitting on a cold park bench in the city. Oh, cool.
- Oh, harika.
I never would've thought to see you in the city on a Friday night.
Vav! Cuma gecesi seni şehirde görebileceğimi hiç düşünmezdim.
This is one of the wealthiest neighborhoods in the entire city, and it's home to my sweet, sweet boyfriend,
Burası şehirdeki en refah kesimlerden biri ve benim biricik erkek arkadaşım burada yaşıyor.
None of the city traffic cameras caught anything, and I came up empty on private security cameras in the area.
Şehir trafik kameraları bir şey yakalayamamış ve bölgedeki özel güvenlik kameralarından da bir şey çıkmadı.
♪ cold in the heart of the city in the winter ♪ You have a big heart.
Büyük bir kalbin var.
It's forbidden to carry weapons in the sacred city.
Kutsal şehirde silah taşımak yasaktır.
If it doesn't go as planned, the sparrows have many friends in this city.
İşler planlandığı gibi gitmezse İnanç'ın şehirde çok sayıda dostu var.
But according to the Codex, it lies concealed in a vault beneath our city.
- Ben de. Ama Yazma'ya göre, şehrimizin altındaki bir mahzende saklı duruyor.
In the caves beyond the city.
Şehrin ötesindeki mağaralardalar.
What makes Marseille great is that the people here hate it when you talk about their city in a certain way.
Marsilya'yı harika yapan şey şehirleri hakkında kesin olarak konuşunca bundan nefret eden insanlardır.
Tell your pope I look forward to the day of meeting him in his city.
Papana söyle, onunla kendi şehrinde buluşacağım günü dört gözle bekliyorum.
Timbuktu is a giant city with aggressive and ambitious people where boys fight like dogs to be accepted in the university.
Timbuktu sert ve hırslı insanların yaşadığı, çocukların üniversiteye kabul edilmek için köpek gibi dalaştığı devasa bir şehir.
GCPD officers continue to comb the city in search of the man they say killed controversial Mayor Theo Galavan in cold blood.
Tartışmaya yol açan belediye başkanı Theo Galavan'ı soğukkanlılıkla öldüren adamı GCPD şehirde harıl harıl aramakta.
He says the Court has destroyed the city twice before in its history.
Divan'ın şehri geçmişte iki kez yerle bir ettiğini söyledi.
Uh, once again, we are confirming that the former mayor of Gotham City, Theo Galavan, is alive and dressed in a... bizarre costume.
Gotham'ın eski belediye başkanı Theo Galavan'ın hayatta olduğunu ve garip bir kostümle dolaştığını söyleyebiliriz.
You know the Waynes were a blight upon this city?
Wayneler'in bu şehri kuruttuğunu biliyorsun değil mi?
Am I the only person in this city who doesn't just do whatevs whenevs?
Bu şehirde neyse ne demeyen tek kişi ben miyim?
- No, the city, in Missouri.
Hayır, Missouri'deki şehir.
The consignment's being held in a secure military zone on the outskirts of the city.
Sevkiyat şehrin dışındaki güvenli bir askerî bölgede tutuluyor.
While you're chasing jaywalkers down the 3rd Street Promenade and making your chicken-shit collars some real heavy shit is going on right here in our city.
Sen ışık ihlali yapan yayaları 3. kordon caddesinde kovalayıp gereksiz tutuklamalar yaparken şehrimizde tahmin edemeyeceğin ciddi olaylar dönüyor.
The Fortune 500 are the top tier of organized crime in this city.
Fortune 500 şehirdeki en üst seviyedeki organize suç örgütüdür.
I can either put you back on the outside which would put this whole program at risk, or I can give you one last chance to get your head out of your ass and help us make a difference in this city!
Ya seni dışarı gönderip tüm programı riske sokacağım Ya da sana başını kıçından çıkarıp bu şehirde bir fark yaratabileceğimiz bir yardımda bulunman için bir şans vereceğim!
Do you represent the law in this city, your city?
Bu şehirdeki senin şehrindeki adaleti temsil mi ediyorsun?
Once he's loose in the city it's all over.
Şehirde başıboş kaldığında, her şey biter.
In fact, you will be the little fire in the baker's shop... that burns the whole city down.
Aslında tüm şehri yakıp kül eden fırıncıdaki küçük kıvılcım gibi olacaksınız.
in the real world 60
in the morning 1802
in the meantime 2026
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the afternoon 211
in the morning 1802
in the meantime 2026
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the afternoon 211
in the criminal justice system 149
in the beginning was the word 18
in the ass 21
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the beginning 230
in the end 1091
in the old days 114
in the name of god 118
in the beginning was the word 18
in the ass 21
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the beginning 230
in the end 1091
in the old days 114
in the name of god 118
in the name of jesus 26
in the first place 155
in the 715
in the future 338
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the first place 155
in the 715
in the future 338
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227