It counts traducir turco
1,042 traducción paralela
- Do you think it counts?
- Sence bu sayılır mı?
- Sure it counts.
- Elbette, sayılır.
Well, I still got it, no thanks to you. And right up here on top where it counts.
Pekala, teşekküre gerek yok, ve buraya gelip onu sayabilirsin.
So they can emancipate each other where it counts the most.
Böylece birbirlerini özgürleştirebilirler.
He could speak for us where it counts.
Gerektiğinde bizim adımıza konuşabilir.
- It counts for a lot.
- Ama çok işe yarıyor.
Which means you'll be thicker and longer where it counts.
Bu da, gerekli yerlerinizin daha da kalınlaşması ve uzaması demektir.
But that's where it counts, and you know it.
Ama hapishane görevi bitti. Oysa hapishaneler önemliydi.
We knew that he was one necessary work, but I do not know if we gave in them it counts of that it was important.
Yaptığınız işin gereksiz olduğu hissi mevcuttu. Bunun önemli bir iş olduğunun farkında olduğumuzdan emin değilim.
But it's the drill that counts.
Ama önlem almak gerekir.
Listen it's not the Man that counts but his struggle!
Dinle..... bizi adamdan saymıyorlar.. ... ama kavgamız, onur mücadelesi!
It's what goes on in front of the scenery that counts.
Önemli olan neler yaşadığımız, manzara değil.
But with a women or a hog, it's flesh and weight that counts.
Ama bir kadın ya da domuzda... bunu vücutlarından ve ağırlığından anlarsın.
It's what I want that counts.
- Ben bunu istiyorum, baba.
I don't care. it's the thought that counts.
Umurumda değil. Önemli olan düşünmen.
It's not just the month that counts, but the hour at which you were born, too.
Sadece doğduğun ay değil, doğduğun saate göre bile değişiyor.
It is Greece that counts!
Önemli olan Yunanistan.
It's all that counts here.
Bu evde başka bir şeyden söz edilmiyor.
He knows it, he counts them.
Basamak sayısını tam biliyor, tek tek sayıyor.
It's the spirit of the actors that counts, the interest that they show in their director.
Aktörlüğün tabiatında yönetmene gösterilen ilgi önemlidir.
After all, it's not the winning that counts, the fun is in the playing.
Sonuçta, önemli olan kazanmak değil, oyundan zevk almak.
It's not a gun that counts anymore, but this here.
Önemi kalmadı ama burası öyle değil.
It's the law you broke that counts.
Çiğnediğin kanunlar peşinde.
It's the thought that counts.
Düşünmen yeter.
One's movements, expressions, gait - all that counts, doesn't it?
İnsanın hareketleri, kendini ifade ediş biçimi, yürüyüşü hepsi güzelliğine dâhildir, haksız mıyım?
It's what the police think that counts.
Ama önemli olan polisin ne düşündüğü.
He got it in the back, is what counts.
Üzerinde durmamız gereken husus arkadan ateş etmiş olması.
It's the first really chic restaurant you took me to in New York. Right out in front of everyone who counts.
New York'ta beni götürdüğün o züppe restoranda... önemli olan herkesin gözleri önünde...
It's giving life that counts.
Önemli olan, hayat vermek.
It's getting up in the morning and facing the drab, miserable... wonderful everyday world with him that counts.
Önemli olan sabah kalkınca yavan, sefil harika gündelik dünyayı onunla karşılamak.
It's the yell that counts.
İşte bu çığlık işe yarar.
All women are equal. It's the character alone that counts.
Tüm kadınlar eşittir aslında, onları birbirinden ayıran ise huylarıdır.
For the two of us... what counts more than the possession of things- - how shall I put it?
İkimiz için değerli olan, şimdiye dek sahip olduklarımız - Nasıl anlatsam?
It's what's behind the throne that counts.
Önemli olan tahtın gerisinde ne olduğu.
Anyway, you're here now, it's the only thing that counts
Her neyse şimdi burada olduğuna göre, işe yarar tek şey bu.
It's not force that counts in this, it's skill!
Bunun güçle alakası yok önemli olan teknik!
It all counts... when is what's happening.
Olan biten herşey hesaplarla ilgili.
Well, as they say in the Olympics, it's not the winning, it's the taking part that counts.
Olimpiyatlarda da söylerler ya önemli olan kazanmak değil katılmaktır.
Well, it was real for me and that's what counts.
Neyse, benim için gerçekti ve önemli olan da bu.
Not outside, I ain't, but it's inside that counts.
Önemli olan, vücudun değil ruhun yaşlanması.
What counts is not making love, but how to make it.
Önemli olan aşk yapmak değil nasıl aşk yapıldığıdır.
Well, goose them up. God damn it, every minute counts!
Söyle o kazkafalılara her dakika çok değerli!
It's the result that counts.
- Öyle denir!
It's the thought that counts.
Düşünmesi önemli.
It is the judgment of this court that the defendant guilty of three counts of federal tax evasion is to pay a fine of $ 50,000.
Bu mahkemenin kararıyla sanık üç şekilde vergi suçu işlemekten suçlu bulunmuş ve 50.000 dolar cezaya çarptırılmıştır.
It isn't always being fast or even accurate that counts.
Bunun hızlı olmakla ya da doğru nişan almakla alakası yok.
OF COURSE I ALLOW IT. SOMETIMES BEING CLOSE IS THE ONLY NOURISHMENT THAT COUNTS.
Ve buna izin mi veriyorsunuz?
What counts is who owns it.
Önemli olan sahibi.
It's style that counts, darling, it is not makeup.
Mesele tarz şekerim. Makyaj değil.
Ames, Iowa is where it really counts.
Önemli olan Ames, Iowa.
It's the thought that counts
Davayı daha iyi düşünürsünüz!
counts 21
it comes and goes 36
it comes 41
it comes with the territory 18
it could kill you 25
it comes to 16
it comes with the job 18
it couldn't be helped 24
it could be worse 106
it could work 74
it comes and goes 36
it comes 41
it comes with the territory 18
it could kill you 25
it comes to 16
it comes with the job 18
it couldn't be helped 24
it could be worse 106
it could work 74
it couldn't be 61
it could happen 61
it could have been worse 50
it couldn't 27
it could go either way 16
it could be you 17
it could be 318
it cost 46
it couldn't hurt 20
it could kill him 17
it could happen 61
it could have been worse 50
it couldn't 27
it could go either way 16
it could be you 17
it could be 318
it cost 46
it couldn't hurt 20
it could kill him 17