English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / It was a gift

It was a gift traducir turco

758 traducción paralela
- It was a gift.
- Hediye geldi.
It was a gift for your president.
Gort! Deglet ovrosco! Başkanınız için bir armağandı.
It was a gift to the convent and I defy you to take it away from me.
Manastıra hediye edildi ve onu almanıza izin vermiyorum.
It was a gift from the gods to find so many.
Çok sayıda bulmamız Tanrılardan bize bir armağandı.
It was a gift from my late father.
Merhum babamdan armağandı.
I thought it was a gift from Heaven.
Ben cennetten bir hediye olduğunu düşünmüştüm.
It was a gift, wasn't it, from a litigant, a woman?
Bu bir davacı kadının hediyesiydi, değil mi?
I don't think it was a gift, he just wanted to get rid of it.
Söylediğim gibi motosikletle bir görev üstündeydim.
It was a gift from Gerry. And how can you say that?
Gerry'den bir armağan bu hem sen bunları nasıl söyleyebiliyorsun?
it was a gift from a friend...
Bir arkadaşımın hediyesi.
It was a gift.
Bir hediye.
No, it was a gift from USAID employees.
Hayır. Bir hediye a.i.dden gelmişti.
It was a gift.
Hediye edilmişti.
I'll give you mine. It was a gift from an admirer who said I was always late.
Hep geç kaldığımı söyleyen... bir hayranım hediye etmişti.
It was a gift from my late father.
Rahmetli babamın hediyesiydi.
It was a gift.
Bir hediyeydi.
It was a gift to a pope.
Papa'nın birine verilmiş bir hediye!
It was a gift. From all of us.
Hepimizden bir hediyeydi.
It was a gift. That's tax-free
Hediyeydi.Hediyeler vergiden muhaftır.
No, it was a gift.
Hayır, hediyeydi.
It was a gift. They gave it to me!
Hediyeydi, onlar vermişti bana.
It was a gift... from my dear, dear grandmama.
Hediyeydi - Çok sevgili büyük annemden.
- It was a gift... from a good friend... a powerful medicine man, who walked among the spirits... and returned.
Ruhlar arasında gezecek kadar, güçlü bir tılsım doktoru. ve geri döndü.
They said it was a gift for bringing them back together.
Onları tekrar biraraya getirmemin hediyesi olduğunu söylediler.
It was a gift.
Hediyeydi.
It was a gift for him when he grew up.
Büyüdüğü zaman için bir hediyeydi.
It was a gift from my employer.
İşverenimin bir hediyesiydi.
- It was a gift!
- Hediyeydi!
- It was a gift.
- Hediyeydi.
It was a gift from my sainted mother the year I graduated seminary.
Azize olan annem, ilahiyat fakültesini bitirdiğim yıl hediye etmişti.
It was a gift.
Burası bir hediye.
It was a nice gift, but Charles didn't think he ought to take such an expensive present, and I'm inclined to agree with him.
Güzel bir hediye, ama Charles böyle pahalı bir hediyeyi... almaması gerektiğini düşünmüş, ben de aynı fikirdeyim.
It was a lovely Christmas gift.
Harika bir Noel hediyesiydi.
A gift for you. What was it, Miss Carey?
Neydi bu armağan, Matmazel Carey?
You'd find it intolerable to have it known that your wealth was the gift of a servant.
Servetinizi bir uşağın hediye ettiğinin bilinmesine asla katlanamazsınız.
It was a nice gift for newlyweds.
Hoş bir düğün hediyesiydi.
And you know it was... a gift from a very great man, Leadbelly.
Ayrıca o çok büyük bir adamın, Leadbelly'nin hediyesiydi.
It was his misfortune to have been born with such a gift.
Onun şanssızlığı böyle bir yetenekle doğmuş olmak.
Ah, Monsieur has a real gift! It was a miracle, Solomon.
Çok yetenekliymişsiniz, efendim.
So when his enlistment was up, he borrowed $ 5,000 from George bought a coffee shop and bar and gave it to Eiko as a sayonara gift.
Görevi bitince, George'tan 5,000 dolar borç aldı bir kahve barı satın aldı ve Eiko'ya bir "sayanora" hediyesi oldu bu.
- Was it a gift?
- Hediye miydi?
He reasoned that it was time for the world to understand the true path to immortality. Brothers and sisters, we have before us a gift.
Ölümsüzlüğe giden doğru yolun artık tüm dünyaya duyurulması gerektiğini düşünüyordu.
It's a gift from Dick the bootblack. He said I was to wear it when I'm with all the swells.
Oh, Boyacı Dick'ten bir hediye Havalılarla takarsın dedi.
No,'cause it was a generous gift.
Hayır, çünkü bu nazik bir hediye.
I always thought my power was a curse, but now I can see it's a gift.
Gücümün bir lanet olduğunu düşünüyordum ama artık bir hediye olduğunu görebiliyorum.
It's been said the best gift a man could ever give another was his life.
Bir adamın bir başkasına verebileceği en iyi hediyenin yaşamı olduğu söylenir.
IT WAS SUPPOSED TO BE A GIFT.
Bunun bir hediye olması gerekiyordu.
sure, i had a real gift for picking pockets but it was just a way of surviving.
Emin ol, gerçek bir hediyem vardı ama bu sağ kalmanın bir çeşit yoluydu.
It was a gift.
Buna gerek yok.
It's just a gift I was thinking of giving you guys.
Sadece hediye. Size vermeyi düşünüyordum.
It was a- - ht's a gift.
Bu- - Bu bir hediye.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]