Know your place traducir turco
727 traducción paralela
Damn girl, don't you know your place?
- Neyin var senin? Kafan iyi mi?
Besides, here in England, what chance do you get, with everybody telling you to keep your place and know your place?
Üstelik İngiltere'de herkes sana haddini bil, olduğun yerde kal derken ne umabilirsin ki?
You don't know your place, Naosuke.
Haddini bilmiyorsun, Naosuke.
Chie-chan, you know your place.
Chie, yerini bilmelisin.
You've lost your arm, know your place
Lei Li, kılıcı bıraktığını sanıyordum, yoksa yanılıyormuyum?
Know your place!
Haddini bil.
You know, I never could understand how a man with your brains ever got into a place like this.
Senin zekanda birisinin böyle bir yere nasıl... düştüğünü anlayamıyorum.
Now, Mommy, you know better than to come to a place like this... your first day out of bed.
Annecik, yataktan çıktığın gün... böyle bir yere nasıl gelirsin?
You know, I don't believe in young folks waiting. I always say a man needs help on his place, Stick out your tongue. And the only way to get it is to have children, especially boys.
Ben genç çiftlerin beklemesi gerektiğini düşünmüyorum, her zaman söylerim bir erkeğin kendi yerinde çalışırken yardıma ihtiyacı vardır ve bunun en kolay yolu çocuk sahibi olmaktır, özellikle de erkek çocuklar.
You know, I was just thinking. Wouldn't it be a good idea for you to have Ellie May come down to your house and kind of look after the place and cook for you?
Düşündüm de, acaba Ellie May senin eve gelse senin için ortalığa çekidüzen verip yemek yapsa iyi olmaz mıydı?
So you're the big shot that didn't know whether... Hanover and Dixon were good enough for your place.
O halde, sen önemli birisin Onların, Hanover ve Dixon'ın... senin yerin için yeterince iyi olduğundan emin değildin.
I know you wanted to tell me about taking your place with the gang... but I'll make it easy for you.
Ekipte yerini almamı istediğini anladım. Senin için işleri kolaylaştırayım, olmamı istediğin her şeyi olacağım.
You realize, Mr. Holmes, that your demise will not take place here, the Corpus Delicti you know?
Biliyorsun ki, Bay Holmes, ölümün burada olmayacak, Suç Delili bilirsin?
Virginia, you know that that's no place to leave your doll.
Virginia, bebeği oraya bırakmaman gerektiğini biliyorsun.
- l don't know. I'll go to your place tonight.
Bu gece senin oraya geleceğim.
You have some sick offense within your mind, which, by the right and virtue of my place, I ought to know of.
Bunu öğrenmekse benim hakkım ve ödevim.
Don't your kind ever know their place?
Kendi türünden olanları tanımıyor musun?
You better be getting back to your place and let them know that the Sinclairs are still in the business.
Yerine geri dönsen ve.. ... ve onlara Sinclair'lerin hala işin başında olduklarını söylesen iyi olur.
You shouldn't be so nostalgic on your first day away of your own place, you know.
İlk gününde evinden uzak olduğun için bu kadar nostaljik olman gerekmez.
So narrow, you don't know where to place your foot
Öyle dar ki ayağını nereye Koyacağını bilmiyorsun
Since you persist in this attitude, I'd like at least to know the extent here, in this place, of your powers of metamorphosis.
Bu tutumda ısrar ettiğiniz için, en azından,... metamorfoz güçlerinizin burada,... bu yerdeki boyutlarını bilmek istiyorum.
Just so the court will know exactly who you are talking about, I want you to leave the witness stand, go to the three boys who killed your brother, and place your hand on the shoulder of each one to identify them.
Yani mahkeme kimden bahsettiğini tam olarak bilecek, senden tanık kürsüsünden ayrılmanı ve kardeşini öldüren üç çocuğa gitmeni ve onları tanımlamak için her birinin omzuna elini koymanı istiyorum.
- You know who was killed in your place?
- Senin yerine kim öldü biliyor musun?
You know, we'll keep your gold in a safe place.
Biliyor musun, altınını güvenli bir yerde saklayacağız.
I know what's going through your mind, but this is not the time... or the place.
Yapma, aklından neler geçiyor biliyorum ama ne yeri ne de zamanı.
But I gotta admit, it'd be a lot easier moving your friend some place where they don't know him.
Fakat seni temin ederim, arkadaşının onu tanımayanların olduğu... bir yere taşınması çok daha iyi olacak.
For some time, the works have seemed to be besieged... and I know very well that none of this could have taken place... without your full knowledge.
Bir süredir fabrika kuşatma altında... ve bunların senin bilgin haricinde olamayacağını... pekala biliyorum.
You know, I've often wondered why that lethal weapon has such a place of honor on your wall.
Bazen böyle öldürücü bir silahın duvarında ne işi var merak ediyorum.
Maybe I'll, you know, stop around your place about midnight.
bilirsin belkide bütün gece senin etrafında dururum.
They don't know we got Ketcham yet, but they know we've been to your place and got you, so they'll probably be waiting for us.
Ketcham'ın elimizde olduğunu bilmiyorlar ama sana gidip seni kurtardığımızı biliyorlar bu yüzden bizi bekliyorlardır.
I know this place is a mess, but if you don't mind staying here, I don't want your money.
Burada bir karışıklık olduğunu biliyorum burada kalmaya aldırmazsan, senden para istemiyorum.
Now I know why you were so anxious to have your own place.
Şimdi neden kendi evine çıkmak için bu kadar aceleci olduğunu anlıyorum.
Soon as I find out what day, I'll drive on out to your place and let you know.
Hangi gün olduğunu öğrenir öğrenmez evine gelir, sana söylerim.
You know, I sure am proud of the way you helped your mama keep this place going.
Buranın çalışmaya devam etmesinde annene yardım ettiğin için seninle gurur duyuyorum.
Does Your Grace know of any private place which as private as this public one?
Bu kamusal alan gibi daha özel bir yer biliyor musunuz?
You know how I feel about this place and your job.
Burası ve yapılan işle ilgili neler hissettiğimi biliyorsun.
I admire your sand, Sister, but you should know this is no place for a woman alone.
Cesaretinize hayranım, kardeş, ama burası bir kadın için uygun bir yer değil.
We know you eat at your boss's place, and you come begging to us?
Patronunun yanında yediğini biliyoruz. Buna rağmen gelip yemek için mi yalvarıyorsun?
I know what would happen if I went to your place.
Evinize gidersem neler olacağını biliyorum.
You know, as soon as I got sick, your pal Olga ran and got my bags... And threw me out of her place.
Rahatsızlandığımı duyar duymaz, dostunuz Olga koşup çantalarımı getirmiş.
Well, you know your own business, maybe... but in your place, I wouldn't take up with a ranger out of the wild.
Siz daha iyi bilirsiniz herhalde... ama yerinizde olsam yabanda yolculuk ederken bir avcıya güvenmezdim.
I don't know what falling-Out you had with your slimy friends, But i can place you at the scene of the murder.
Yaltakçı arkadaşlarınla neler yaptığınızı bilmiyorum ama ama seni cinayet yerine koyabilirim.
I know a place where you can radio your parents in the U.S. and tell them you're safe.
Emniyette olduğunuzu söylersiniz.
Do you know what's happening at your place right now?
Şu an evinde ne oluyor biliyor musun?
You know I would never try to take the place of your father...
Babanın yerini asla almaya çalışmayacağımı bilirsin.
You want to know the place i'll have in your life?
Hayatına girdiğim noktayı öğrenmek ister misin?
You know, we could go back to your place and talk about this.
Bilirsin, geri gidip bu konuda konuşabiliriz.
I only teach you what you need to know... so that when the time comes, you can take your place on the field of honor... and meet your destiny.
Sana sadece bilmen gerekeni öğrettim... öğrettim ki, yeri ve zamanı geldiğinde onurlu davran... ve kaderini kabullen diye.
I know of your visit to Eduardo Lucas, of your giving him this letter, of your ingenious return to the room on the evening after the murder, and of the manner in which you took this letter from it's hiding place under the carpet.
Eduardo Lucas'ı ziyaret ettiğinizden haberim var, ona bu mektubu verdiğinizden, cinayet'ten sonra akşam, odaya ustaca geri döndüğünüzden ve halının altındaki gizli yerden mektubu geri aldığınızdan haberdarım.
Who is that? I don't know, but he's in your place.
- Bilmiyorum, ama yerine geçmiş.
- Who is that? - I don't know, but he's in your place.
Yani, para her şey değil ki.
know your enemy 19
your place or mine 31
your place is here 21
your place 118
place 132
places 252
placed 18
place your bets 158
place of birth 22
know thyself 21
your place or mine 31
your place is here 21
your place 118
place 132
places 252
placed 18
place your bets 158
place of birth 22
know thyself 21
know why 81
know what i'm saying 125
know it 54
know what that means 36
know this 99
know what i'm sayin 29
know what this is 16
know what 656
know what it is 22
know what that is 21
know what i'm saying 125
know it 54
know what that means 36
know this 99
know what i'm sayin 29
know what this is 16
know what 656
know what it is 22
know what that is 21
know what i mean 310
know her 28
know basis 70
know him 81
know you 19
know that 57
know what i think 31
know about what 16
know her 28
know basis 70
know him 81
know you 19
know that 57
know what i think 31
know about what 16