English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ L ] / Let's have it

Let's have it traducir turco

1,911 traducción paralela
Come on, let's have it.
Haydi, görelim.
Let's have it.
Edelim o zaman.
It's like a tub filling up with water, and that water's gonna keep rising to the top until someone let's some of the water out the drain. You're gonna have a flood on your hands.
Bir varilin su dolması gibi düşün eğer kimse müdahale etmezse su eninde sonunda en tepeye ulaşır ve elinde selden başka bişey olmaz
It's the only way I can map out activity in her brain if we have a poltergeist, so let's have a poltergeist.
Onun beyin haritasını çıkarmamın tek yolu bu Eğer bir Poltergeistimiz varsa görelim onu
Go on, get one of the leaflets, Let's have some fun with it.
Şu ilanlardan bi'tane al bakalım.
OK, let's have it.
Pekala, bitirelim şu işi.
Let's just leave this here today and have someone from your family pick it up later.
Şuraya bırakalım, evdekilerden biri gelip alır sonra.
I got overexcited, I must have let it slip.
Ben çok heyecanlandım, hata yapmış olmalıyım.
Let's have it then...
Hadi o zaman...
We already have romance and work overlapping. Let'not bring our families into it.
Zaten ilişkimiz var ve aşırı çalışıyoruz.
Kids from across the river have asked me for this stuff but I won't let them have it.
Nehrin karşısındaki çeteler istemişlerdi ama onlara hayatta satmam.
Let's have it!
Yakalım şunu!
All right, let's have it.
- Pekiala ver bakalim - Yavas ol bakalim!
And if I have grey hair and liver spots on my skin, it's because while we let Moro die,
ve beyazlamış saçlarım ya da daha lekeli bir tenim de olsaydı Moro'nun ölümüne göz yumacaktık...
There was some flirting and I let it go and I shouldn't have, but I swear to you, that's all there was.
Flört edermiş gibi hareketleri vardı ve ben buna izin verdim, ama yapmamalıymışım,... yemin ederim tüm olup biten bu.
Let's just put it this way - - we could have built a new gym with all them bricks.
Bir de şu açıdan bak ; tuğlalarından başlayarak yepyeni bir salon inşa ediyor da olabilirdik.
Don't get upset, but I may have let it slip that I was meeting you here.
Üzülme ama, burada buluşacağımızı yanlışlıkla ağzımdan kaçırmış olabilirim.
And now that I have it, even if it's for the wrong reasons, it's hard to let it go.
Şimdiyse, her ne kadar yanlış sebeplerle de olsa, buna sahibim ve koyverip gitmek zor geliyor.
Let's just say that I have a plan... that can save the world... or end it a whole lot sooner.
Şöyle diyelim : Bir planım var. Ya dünyayı kurtaracak ya da çok daha erken bitirecek.
We have a problem to solve, so let's solve it.
Çözülecek bir sorunumuz var. İpin ucunu kaçırmadan çözelim.
Now the one who is really pissed of is me, I'm gonna have to let it off.
Şu an canı sıkkın olan benim ve biraz gevşemem gerek.
Rachel, let's get to the meat of it, because I have to try.
Rachel, sana birkaç soru sormalıyım.
Let it be known that although limited personnel alterations have been made, one or two other significant things will be changing.
Bilinsin ki sınırlı sayıda personel... değişimi yapılmış olmasına rağmen, önem taşıyan bir iki diğer şey değişecek.
I get it, but let's have a cocktail,
Ama gidip bir şeyler içelim.
Let's, have some coffee and discuss it.
Hadi, birer kahve içelim ve bunu tartışalım.
Take it from me, you have to be able to let go.
Bana güven, bu işin peşini bırakmalısın.
You have to let it go.
Onları bırakmalısın.
Let's have it all, shall we?
Haydi her şeyi konuşalım.
We have no choice anymore. It's time we let the world know.
Artık başka şansımız yok.
Well, this week we have the opening, so it will be hard, but let's talk next week.
Bu hafta içinde açılış yapacağız o yüzden gelecek hafta için konuşalım.
Wait, let me go. I have to go home, it's a school night.
- Bırak ben seçeyim, erken yatmam gerek yarın okul var.
Uh, it doesn't matter if he's wrong, you have to let him think he's right, or he'll just take his business somewhere else.
Uh, yanılıyor olması mühim değil. Haklı olduğunu düşünmesine izin vermelisin yoksa başka bir yere gider.
That it's irresponsible to our marriage for me to have "let myself go" the way I have.
Böyle "kendimi saldığım" için evliliğimize karşı sorumsuzluk ediyormuşum.
He could have waited until I got in, but no, strange energy spike and it's "Let's get Tosh in."
Ben işe gidene kadar bekleyebilirdi. Ama hayır... Garip ani enerji artışları var ve "hemen gel Tosh" dedi.
- Come on, let's have it.
- Hadi, şunu alayım.
It won't let me log in, and I have to take my exam by today.
- Giriş yapmama izin vermiyor. Bugün sınava girmek zorundayım.
Let's give it to them, they would have got it all anyway.
Onlara verin. Zaten alacaklardı, beraber ölseydik.
when i watch this, i try to turn off any storytelling instincts i might have so i can just let the thing happen. usually, they surprise me, even if i'm working on all cylinders trying to figure it out.
Bu diziyi izlerken, hikayenin gidişatı ile ilgili tüm içgüdülerimi susturmaya çalışıyorum ki gördüğüm şeylere daha çok şaşırabileyim.
All right, let's just leave it there, forget all about it, and have a great day.
Tamam, oraya terkedip herşeyi unutalım, ve güzel bir geçirelim.
Let's see. It would have to be 1972.
Bakalım... 1972'de olmalı.
Let's just say that Mrs. Dubois'consulting services have already proven quite valuable, and leave it at that.
Şöyle söyleyelim, Bayan Dubois'ın danışmanlık hizmeti şimdiden çok değerli olduğunu ispatladı. Ve böyle bırakın.
Let's Have It Out Right Now!
Hemen halledelim!
FBI drug squads have had an eye on the label for about six months - can't say it's related, but LAPD's agreed to let us roll on this one, see where it goes.
FBI'ın Uyuşturucu Birimi'nin gözü 6 aydır albümün üzerindeydi. İlişkili olduğu söylenemez ama L.A.P.D paranın nereye gittiğine bakmamızı istedi.
Having raised two boys, let me tell you, it's a real treat to have Amita around.
- Evet, hepimiz. İki erkek büyütmüş biri olarak demeliyim Amita'nın çevremizde olması büyük bir ikram.
You have all the answers, let's hear it.
Bütün cevaplar sende, duyalım onları.
Let's not have a big old soap opera about it.
Bunun büyük bir pembe diziye çevirmenin manası yok.
If it doesn't mean anything, let's just go on and have it removed.
Eğer hiçbir anlamı yoksa, gidip sildirelim.
But if you have somehow convinced yourself that it's me... or that I might somehow be involved, I invite you, look into my eyes, read my mind, do whatever it is you do, and let's just get this out of the way so that we can concentrate on finding the bastard who actually did this.
Ama eğer bir şekilde benim yaptığımı, ya da benim bir şekilde dahil olduğumu düşünüyorsanız sizi gözlerimin içine bakmaya çağırıyorum, aklımı okuyun, ne yapacaksanız yapın ve bu aradan çıksın böylece dikkatinizi, bunu yapan adiyi bulmaya verin.
Where he's going, they might actually let him have it.
Gittiği yerde, ona verebilirler.
Listen, let's not do it like last time, okay? - Let's have a smoke.
Haydi sigara içelim.
- Nobody? Well, let's go have a smoke and discuss it.
- Yok mu, gelsene biraz laklak yaparız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]