Lie to me traducir turco
4,631 traducción paralela
First you steal from me, and then you lie to me.
İlk önce benden çaldın sonra da bana yalan söyledin.
Don't lie to me.
Bana yalan söyleme.
- Better not lie to me.
- Sakın bana yalan söyleme.
You can lie to me.
Nasıllar? Bana yalan söyleyebilirsiniz.
Don't lie to me.
- Bana yalan söyleme.
- Don't lie to me!
- Bana yalan söyleme!
Yeah, but you were gonna lie to me.
Evet, ama bana yalan söylüyordun.
Why did you lie to me? What?
- Neden bana yalan söyledin?
Why did you lie to me?
Neden bana yalan söyledin?
Would you fuckin'lie to me?
Bana yalan mı söylüyorsun?
- Don't lie to me.
- Yalan söyleme.
You can't lie to me because I saw it with my own eyes.
Kendi gözlerimle gördüğüm için bana yalan söyleyemezsin.
You would be unwise to lie to me.
Bana yalan söylemek için akılsız olman lazım.
No, lie to me.
Hayır, yalan söyle.
You never used to lie to me.
Eskiden bana yalan söylemezdin.
Why do you lie to me, Lizzie?
Bana neden yalan söylüyorsun, Lizzie?
- Don't lie to me.
- Bana yalan söyleme.
Don't lie to me.
Bana yalan söylemeyin.
- Why did you lie to me about the train ticket? - I don't know. I don't know.
O zaman neden tren bileti diye yalan söyledin?
He wouldn't lie to me- - Harold doesn't lie.
Bana yalan söylemez. Harold yalan söylemez.
Lie to me, Harold- - lie to me, again!
Yalan söyle Harold. Bir kez daha yalan söyle.
Lie to me, Harold...
Yalan söyle Harold.
Son, considering how much trouble you're in, don't lie to me about suddenly liking sports, okay?
Evlat, ne kadar sıkıntının içinde olduğunu düşünerek, aniden spora ilgi falan, yalan söyleme, tamam mı?
- Don't lie to me. - Look, if you've lost confidence in my ability... Stop fucking around.
- yalan soyleme. - bak, eger benim yetenegime guvenin kalmadiysa... boş konusma.
You can't lie to me.
Yalan söyleyemezsin zaten.
If you can't tell me the truth, that's fine, but please don't lie to me.
Eğer gerçeği söyleyemiyorsan, sorun yok. Ama lütfen bana yalan söyleme.
- Why would you lie to me?
- Bana neden yalan söyledin?
- Why did you lie to me?
- Neden bana yalan söyledin?
And if you lie to me... I am furious...
Bana yalan söylersen de öfkelenirim...
And it didn't make you lie to me.
Bana yalan söylemen de.
And the last time you had this kind of juice, you did kill humans and angels, and you did nothing but lie to me and Sam about it the whole damn time!
- Son kez böyle bir gücün olduğunda insanları ve melekleri öldürdün Sam ve bana sürekli yalan söylemekten başka bir şey yapmadın!
- Please don't lie to me.
- Lütfen bana yalan söyleme.
Don't lie to me, Dr. Lecter.
Bana yalan söyleme, Dr. Lecter
When you lie to me, you make a liar of me too. Is that clea r, my friend?
Sen bana yalan söylediğin zaman, ben de başka insanlara karşı yalancı durumuna düşüyorum.
- But if you lie to me,
- Tamam. - Ama bana yalan söylersen,
Don't lie to me, buddy.
Bana yalan söyleme, ahbap.
- No. I mean, I wish you didn't lie to me about it, but you know, whatever.
Keşke bana bu konuda yalan söylemeseydin ama her neyse.
You don't have to lie to me.
Bana yalan söylemek zorunda değilsiniz.
You're also giving me that look like you're trying to think of a lie real quick.
Ayrıca hızlıca bir yalan düşünmeye çalışıyormuş gibi bakıyorsun.
Sir...'cause it seems to me there'd be no point to lie to you if he simply ordered you.
- Efendim... Çünkü sana sadece emir verdiyse yalan söylemesine gerek yok gibi geldi. - O...
You maintain an air of transparency while putting me in the position to lie for you.
Etrafında bir şeffaflık duvarı oluştururken beni senin için yalan söyleyecek konuma sokuyorsun.
I can tell you that, for me, the hardest part of knowing the truth about J.R.'s plan was not being able to confront him on why he did what he did... on how he felt so entitled to lie to all of us.
Şunu şöyleyebilirim ki, benim için... the hardest part of knowing the truth about J.R.'s plan... J.R.'ın planını bilmemin en kötü tarafı onunla bunu neden yaptığına ne yaptığına hepimize yalan söylerken ne hissettiğine dair yüzleşememem oldu.
You're telling me to lie?
Yalan söylememi mi istiyorsun?
I hated having to lie to you. Why couldn't you just tell me the truth?
Sana yalan söylemek zorunda olmaktan nefret ediyordum.
But, like, since we're laying this out on the table right now, you and me, I really just don't wanna lie to you anymore.
Ama şimdi açık açık konuştuğumuza göre sana gerçekten yalan söylemek istemiyorum.
The man in the park who told me to lie.
Parkta benden yalan söylememi isteyen adam.
Do you want me to lie down with you for a little while?
Yanına biraz uzanmamı ister misin?
If you need a therapist or you want me to stay with you a few nights or whatever... whatever truth or whatever lie you need to convince yourself, you have to find some way home.
Bir terapiste mi ihtiyacın var? Ya da birkaç gece seninle kalmamı mı istiyorsun? Kendini ikna etmek için hangi yalana ya da hangi gerçeğe başvuracaksan başvur.
I don't lie to people, Nan, and I'm trained to know when people are lying to me.
Ben insanlara yalan söylemem Nan eğitimim sayesinde insanlar bana yalan söylediklerinde anlayabiliyorum.
You maintain an air of transparency, while putting me in the position to lie for you.
Etrafında bir şeffaflık duvarı oluştururken beni senin için yalan söyleyecek konuma sokuyorsun.
How dare you lie to make me look good!
Beni iyi göstermek için yalan söylemeye nasıl cüret edersin!