Living the dream traducir turco
328 traducción paralela
Living the dream.
Rüyayı yaşamak gibi.
Living the dream, Charlie. That's what counts.
Bu rüyayı yaşıyorsun, Charlie.
You ladies are not the only ones living the dream.
Rüyasını yaşayan bir tek siz değilsiniz bayanlar.
You're living the dream! Huh?
- Hayallerini yaşıyorsun!
I was living the dream.
Bir rüyayı yaşıyordum.
Living the dream.
Hayallerim gerçek oluyor.
- Living the dream, baby.
- Rüyada yaşıyorum.
- Living the dream.
- Rüya görüyor.
Living the dream.
Rüyayı yaşar.
While you were out in the world, living the dream, we paid the price.
Sen gerçek dünyada, bir rüyayı yaşarken, bedelini biz ödedik.
- "Living the dream" isn't exactly how I'd put it.
- Buna tam olarak "Rüyayı yaşarken" demezdim.
I don't know that fetching lattes and having Todd's Porsche detailed... -... qualifies as living the dream.
Kahve almak ve Todd'un Porsche'sine bakım yaptırmanın hayallerimi gerçekleştirmekle ne alakası var bilmiyorum ama...
Stockbroker was living the dream.
Borsacının hayatı rüya gibiymiş.
Living the dream?
Adam mı oldun?
- You're living the dream out here, huh?
- Burada bir rüyadasın, ha?
I'm just living the dream.
Ben yalnızca hayalimi yaşıyorum!
"Just living the dream," I love that.
"Yalnızca hayalimi yaşıyorum," buna bayıldım!
"Just living the dream." Where did you get that girl?
"Yalnızca hayalimi yaşıyorum." Bu kızı nereden buldun?
Oh, yeah, I was living the dream.
Evet, bir düşte yaşıyordum.
Ten years in paradise living the dream.
10 yıl cennette gibi yaşamak.
You keep living the dream, Tim. Done!
Hayali yaşamaya devam et Tim.
You know, I'm living the dream out there, I guess. I just stayed with my dad for awhile, and...
Orada hayalimi yaşıyordum.
Our dream of running off and living together, all the happiness you might have made come true -
Buralardan kaçıp, birlikte yaşama hayallerimiz, sayende gerçeğe dönüşebilecek, mutlu geleceğimiz...
The paradise I dream about is not just for the living, but for everyone.
Benim hayal ettiğim cennet ise sadece yaşayanlar için değil. Herkes için.
Living away from the capital's hustle is a dream.
Başkentin telaşından kurtulmak bir hayal.
The strange thing is, during the dream, it's as if I were living there.
Teşekkürler.
Do you know... we couldn't dream of living right in town or close to the hospital.
Biliyor musun... şehirde ya da hastaneye yakın bir yerde yaşamayı hayal bile edemiyoruz.
Hope exists if someone believes the earth is not a dream... but a living body... and that sight, touch and hearing do not lie.
Biri dünyanın bir rüya olmadığına inanıyorsa umut vardır ama canlı bir beden ve görme, dokunma ve işitme yalan söylemez.
Man, you're living in the dream.
Hayal dünyasında yaşayan sensin.
Jack Dalton's dream... my nightmare... and at the moment, we were both living it.
Jack Dalton'un rüyası benimse kabusum ve şuanda bunu ikimizde yaşıyoruz.
It's the place where we earn our living, where we meet our friends dream our dreams.
Burası hayatımızı kazandığımız, dostlarımızla tanıştığımız, hayallerimizi kurduğumuz yer.
You're the one living in the fucking dream, Silberman,'cause I know it happens!
Bir hayal içinde yaşıyorsunuz, Çünkü tüm bunlar oldu biliyorum!
Then I could follow my dream- - living in the woods and keeping a journal of my thoughts.
O zaman ben de hayallerimin peşine düşebilirim- - ormanda yaşamak ve fikirlerimin günlüğünü tutmak.
That is the American dream, and by God I'm living it!
Bu Amerikan rüyası ve Tanrım ben onu yaşıyorum!
I've had the house thoroughly examined, and it's perfectly safe, but if you shouldn't fancy it, you needn't dream of living in it.
Ama eğer sevmediyseniz içinde yaşama hayali kurmayın.
Well, I thought the point was to, uh, make a living. Get married, have kids, the American dream.
Hep evli ve çocuklu bir hayat amaçladım. "Amerikan rüyası."
The dead dream about the living, not the reverse.
Yaşamanın hayalini kuran ölü, tam tersini değil.
Well, that's about it. And so, for the past 26 years... I've dedicated myself to living out your dream.
Geçen 26 yıl içinde hayatımı senin hayalini yaşamaya adadım.
- I've been living in misery, with the dream o f opening a bar. All I've is 3 stools, I've become a laughing stock o f kids.
- "Ne alâkası var?" Yıllar yılı bar açacağız diye sürünüyoruz sokaklarda.
I do. Maybe you're one of the lucky people who's actually living his dream.
Evet.Belki de sen hayalini yaşayan şanslı insanlardan birisin.
He was tbls soft-bearted guy, you know, living a little dream wbicb is not tHe Hard-nosed persona that He usually projects.
Küçük bir düşte yaşayan yumuşak kalpli adamı oynuyordu... ve bu rol... sık sık canlandırdığı o sert adam karakteri değildi.
I just need power back in my apartment, and I'm living the American dream.
Sadece dairemdeki elektriğin tekrar açılmasına ihtiyacım var ve ben Amerikan Rüyasını yaşıyorum.
Instead, you acted indifferent through the whole thing... and made me feel like I was living in some fucking dream world.
Onun yerine, her şey olurken umursamaz davrandın ve sanki lanet bir hayal dünyasında yaşadığımı düşünmeme neden oldun.
There he is, living the American dream.
Amerikan rüyasını yaşıyor.
You'll be Mrs. Catcher Block, living in our dream house in the suburbs.
Bn. Catcher Block olacak, şehir dışındaki güzel evimizde yaşayacaksın.
What does it feel like to be living the Hollywood dream?
Hollywood rüyasını yaşamak nasıl bir duygu?
Look, there's plenty of time for the rest, but you're living your dream.
Dinlenmek için çok zaman var. Ama sen hayalini yaşıyorsun.
Find the queen, you're living a dream.
Kızı bul, düşlerini kur.
You're living the American dream.
Amerikan rüyasını yaşıyorsun.
It wasn't my living room, but it was like playing my living room in the dream.
Benim oturma odam değildi ama hayalimdeki oturma odasında bir oyun gibiydi.
It's where Lavagirl lives her dream, as queen of Earth's volcanoes that boil at the bottom of the sea, a force of life for all living things.
Orada Lavagirl rüyasını yaşıyor. Dünya volkanlarının kraliçesi olarak, denizin dibini ısıtıyor. Bütün yaşayanlar için enerji sağlıyor.