Long enough traducir turco
6,370 traducción paralela
It's never long enough, is it?
Ne kadar geçse de unutulmuyor değil mi?
And I think this is quite a sobering thought - the reason we have never and WILL never hear from any other civilisation, is because none of them ever last long enough to contact each other.
Sanırım bu çok iç karartıcı bir düşünce. Başka bir medeniyetten hiçbir ses duymamış ve asla duymayacak olmamızın sebebi hiçbirinin birbiriyle irtibat kuracak kadar uzun yaşamaması.
( growling ) A-bomb : We were gone long enough for earth to invent new animals?
Biz yokken dünyada yeni hayvanlar mı icat etmişler?
Perhaps I will allow the other so-called agents of S.M.A.S.H, to live long enough to witness my final judgment.
Belki de diğer sözde E.Z.M.E. ajanların nihai hükmümü görecek kadar yaşarlar.
I have watched you long enough with clients to know when you have a case or when you don't.
Davan olduğunu ve olmadığını bilecek kadar müvekkillerinle seni yeteri kadar uzun süre izledim.
Not long enough.
Pek değil.
If you're here long enough, it gets a little easier.
Burada yeterince kalınca daha da kolaylaşıyor.
110 years. It's long enough.
110 yıl yeterince uzun.
He held his territory for long enough to father offspring.
Birçok yavru sahibi olacak kadar uzun bir süre bölgesine hâkim oldu.
If mother and calf can reach the trees, they may be able to dodge the wolves for long enough to re-join the herd.
Anne ve buzağısı ağaçlara ulaşabilirse sürüye yeniden katılmak için kurları atlatmaları mümkün olabilir.
Eventually, the baby's real mother decides that this game has gone on long enough.
Bebeğin gerçek annesi sonunda bu oyunun yeterince uzun sürdüğüne karar veriyor.
He's in the infirmary with a shiv wound, but he can stand long enough to take a photo.
Bıçaklandığı için revirde yatıyor ama fotoğraf çekebileceğimiz kadar ayakta kalabilir.
- Took you long enough!
- Çabuk olsana, çabuk ol!
I don't know how long it takes for the injections to leave you, but everyday it was long enough...
İğnelerin etkisinin ne kadar sürede geçtiğini bilmiyorum ama gün geçtikçe daha- -
Stay still long enough for me to blow your brains out.
Beynini uçurmam için yeterince uzakta dur.
I have lived long enough.
Yeterince uzun yaşadım.
You weren't gone long enough to get into Canada, so you went back there to get what you'd stolen and hidden from your buddies on the last run.
Kanada'ya girecek kadar ilerlemedin,... sen de arkadaşlarından çalıp sakladığın şeyi son teslimatta almak için geri döndün.
Long enough to strike your name from the history books.
İsmini tarih kitaplarından silmeye yetecek kadar.
It took you long enough.
Gelmen uzun sürdü.
We've gone so far as to send matter to another dimension but we haven't been able to maintain a field long enough to bring that matter back.
Maddeyi başka bir boyuta gönderdik... ama geri getirebilecek kadar dayanan bir alan oluşturamadık.
If we keep them broadcasting for long enough.
Yeterince uzun süre görüşülürse.
If we keep them broadcasting long enough.
Yeterince uzun süre görüşülürse.
Long enough to realize you weren't blind.
Kör olmadığını anlayana kadar.
Has anyone stayed around long enough to see a bowel movement?
Hiç etrafta sıçtıklarını gören oldu mu?
So we stay alive long enough for him to figure out how to get rid of these aliens and save everybody's lives. That's a plan, right?
Bu uzaylılardan kurtulup herkesi kurtarmanın bir yolunu bulmasına yetecek kadar uzun süre sağ kalmalıyız.
You wait long enough and...
Yeterince bekledik ve..
When I was a boy, my dad, he used to say to me that if a man sits in a barber chair long enough, eventually he's going to get a haircut.
Eğer bir adam berber koltuğunda oturmaya devam ederse, eninde sonunda saç traşı olur.
Anything, really, if you look at it long enough, you get to see what it's really showing you.
Bir şeye uzun süre bakarsan sana asıl gösterdiği şeyi görebilirsin.
Can you keep me alive long enough to get to him?
Her şey gördü. - Beni ona ulaşana kadar hayatta tutabilir misin?
She remembered lying on the beach, dozing off, feeling the wind, blowing grains of sand on her face, thinking that if she just kept still long enough it would end up covering her.
"Sahilde uzanıp pineklerken..." "rüzgarın yüzüne savurduğu kumları hatırladı." "Eğer öylece uzanmaya devam etse, üzerine savrulan kumlar onu örter miydi diye düşündü."
I also know if you kick a dog long enough, he's gonna bite.
Ama şunu biliyorum ki, bir köpeği yeteri kadar tekmelersen, ısırır.
Just long enough to watch you in action.
Hareketlerini izlemeye yetecek kadar.
So you're saying if I watch long enough I will become a sushi master too?
Yani diyorsun ki, eğer yeterince iyi izlersem bir suşi ustası olabilirim.
Not long enough.
yeterince değil.
I'm sure you're busy, but even if your letters were two hundred pages, they wouldn't be long enough for your mother.
Meşgul olduğuna eminim ama mektupların yüzlerce sayfa bile olsa yine de annen için yeterince uzun olmaz.
- He's been in there long enough.
- İçeride yeterince uzun kaldı.
Just long enough to let this tree grow up around me.
Ağacın etrafımı sarmasına yetecek kadar uzun süredir.
She may not live long enough to see the outcome, and we can't afford it.
Sonucu görecek kadar uzun yaşamayabilir, bunu karşılayamayız.
You want to keep me talking long enough... hoping I'll reveal something about where we might be.
Beni yeterince konuşturup yerimize dair bir şeyler söylememi umuyorsun.
This has gone on long enough.
Bu skeç fazla uzadı.
If you live long enough... you see the same eyes in different people.
Yeterince uzun yaşarsan aynı gözleri farklı kişilerde görüyorsun.
Um, been principal long enough to know there's always two sides to every story, um...
Yeterince uzun zamandır müdürlük yapıyorum. Her olayın iki farklı yüzü vardır.
This has been going on long enough!
Bu konuşma fazla uzadı.
I haven't served long enough.
Yeteri kadar uzun süre hizmet etmedim.
Okay, this has gone on long enough.
Tamam, bu iş fazla uzadı.
There isn't gonna be any overtime if you stick around long enough.
Sen burada yeterince uzun takılırsan fazla mesai falan olmayacak.
Not long enough.
Yeterince uzun olmadı.
Life teaches you really how to live it, ..if you can live long enough. "
Yeterince uzun yaşarsan hayat sana nasıl yaşayacağını öğretir.
Milutin says : " I just want to live long enough to see my granddaughter from Belgrade.
Milutin : "Belgrad'daki torunumu görecek kadar uzun yaşamak istiyorum. Sonra ölürüm."
The water isn't nearly cold enough to put that kid in a full hypothermic state where he might survive that long.
Su sıcaklığı çocuğu hayatta tutacak hipotermiye sokacak dereceye yakın bile değil.
As long as there's enough cable to reach the house, we have power.
Eve ulaştıracak kadar kablomuz oldu mu elektriğimiz de olacaktır.
enough 5528
enough for today 16
enough said 73
enough is enough 234
enough about me 63
enough chitchat 25
enough now 40
enough of this 129
enough talking 31
enough's enough 35
enough for today 16
enough said 73
enough is enough 234
enough about me 63
enough chitchat 25
enough now 40
enough of this 129
enough talking 31
enough's enough 35
enough of this shit 25
enough talk 56
enough with the 22
enough already 193
enough of this nonsense 22
enough games 17
enough of that 96
long island 52
long live the king 168
long live the queen 48
enough talk 56
enough with the 22
enough already 193
enough of this nonsense 22
enough games 17
enough of that 96
long island 52
long live the king 168
long live the queen 48
long night 48
long time no see 414
long time 721
long hair 55
long may she reign 18
long legs 25
long live the emperor 20
long john 18
long hours 24
long story short 168
long time no see 414
long time 721
long hair 55
long may she reign 18
long legs 25
long live the emperor 20
long john 18
long hours 24
long story short 168
long day 136
long live 36
long life 29
long live liberty 21
long overdue 19
long way 22
long gone 44
long time ago 200
long shot 24
long distance 42
long live 36
long life 29
long live liberty 21
long overdue 19
long way 22
long gone 44
long time ago 200
long shot 24
long distance 42