English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ L ] / Long hours

Long hours traducir turco

796 traducción paralela
I guess she worked very long hours yesterday.
Tahminime göre, o dün çok uzun saatler çalışmış.
We spent long hours together.
Beraberce uzun saatler geçirdik. Çok hoş saatler...
Especially after being cooped up here for years, working long hours... under one sort of bombardment or another.
Özellikle de böyle bir yerde senelerce tıkılıp kalmak, bombardıman altında uzun saatler boyu çalıştıktan sonra.
I know you've had some long hours recently, but we'll make it up to you.
Çok yorgunsun biliyorum. Bunu telâfi edeceğiz.
- Still keeping long hours.
- Hala uzun saatler alıyor
Long hours.
Uzun saatler.
I'm used to those long hours at the bank.
Bankada saatlerce çalışmaya alışığım ya.
And now 12 long hours before the sun will rise, and drive them back to darkness,
Şafağın söküp onları gecenin karanlığa sürüklemesine on iki uzun saat var.
they had to work hard and put in long hours ;
Çok çalışıyor, ağır işler yapıyordu.
Long hours of precision choreography... that would put the Rockettes to shame.
Koreografinin mükemmelleşmesi için uzun saateler çalışıldı sırf Roketler'e layık bir gösteri olsun diye...
She lived with my wife and they spent many long hours together during which they were abused and insulted.
Hakaretlere ve aşağılanmalara maruz kaldıkları süre boyunca eşim ve o birlikte çok zaman geçirdiler.
Everyday I sit here for long hours
hergün burda saatlerce oturup düşünürüm!
We allow our patients to sleep long hours, to spare their vital energy.
Yaşamsal enerjilerini korumak için hastalarımızın uzun süre uyumasına izin veriyoruz.
To replenish the store-room empobrecida of the country, they also were obliged to work during long hours.
Halkın tükenen stoklarını karşılamak üzere onlar da uzun iş saatlerine dahil edildi.
They are not worried about long hours. You... can make good use of men like mine on your plantations.
Siz de tarlalarınızda benimkiler gibi elemanlar çalıştırabilirsiniz.
The night before last, Church comes in and sits in for two and a half hours... including the time MacFay was killed on the Island.
Olay gecesi, Church gelip iki buçuk saat kadar kaldı. Bu sırada da MacFay, Long Island'da öldürüldü.
You spent long, weary hours in every agency on Broadway.
Broadxay'deki her ajansta uzun yorucu saatler çalıştınız.
Here the whole Gestapo has been working for a long time, day and night... trying to find out every little thing about everybody... and I arrive, and in a few hours I find the most attractive lady in town.
Tüm Gestapo, uzun süredir, herkes hakkında en ufak şeyleri bile öğrenmek için geceli gündüzlü çalışıyor. Buraya geliyorum ve bir kaç saat içinde şehirdeki en güzel bayanı buluyorum.
- My hours are too long these days.
- Günler çok uzun.
- What's the matter, hours too long?
- Sorun ne, iş çok mu yorucu?
Mrs. Rowlins waited out the long, tense hours... while her husband fought to live.
Kocası saatlerce yaşam mücadelesi verirken eşi de dışarıda saatlerdir onu bekliyordu.
Three years and two hours and 20 minutes too long.
Üç yıl, iki saat ve 20 dakika.
We can go a long way in two hours, Mr. Allnut.
2 saatte çok yol alabiliriz Bay Allnutt.
- Twelve hours is too long on guard.
- Tetikte 12 saat çok uzun.
Four hours is about as long as anyone lasts out there.
Orada bir kişi en fazla 4 saat dayanabilir.
- How long was I out? - Hours.
- Ne kadar zaman baygın kaldım?
- How long has it taken me? - Five hours.
- Ne kadar zamandır çalışıyorum?
"Our soldiers gather around the heating stoves in the camps, where they entertain themselves with music and singing, in the long waiting hours in this period of stagnant operations."
" Operasyonların bu durgun sürencinde, askerlerimiz uzun bekleyişler sırasında kamplarındaki sobanın etrafında müzik dinleyerek ve şarkı söyleyerek eğleniyorlar.
That first day, what do you think it was? 24 hours long?
Şu ilk gün sizce 24 saat uzunluğunda mıydı?
But I couldn't stay lost for long, because after about four hours, they came and found me sitting on the steps of this big building, singing, and waving this stick at everybody that went by.
Ama bu durum fazla uzun sürmedi çünkü yaklaşık 4 saat sonra gelip,.. ... beni büyük bir binanın merdivenlerinde oturur halde elimde bir sopayı gelen geçene sallayıp şarkı söylüyorken buldular.
How long have you been out here? - Two hours.
Ne kadardır buradasın?
A day was 24 hours long, but it seemed longer.
Gün 24 saat olsa bile sanki saatler daha uzun sürerdi.
Five and a half hours is not too long for a Pinky Benson fan.
Beş buçuk saat Pinky Benson hayranları için çok uzun bir süre sayılmaz.
"with a fairly low opinion of herself due to many mistakes, " willing to work long, hard hours. "
"bir sürü hatalı davranışları olduğundan ezilmiş" zor işlere yatkın olup, uzun süre çalışacak. "
That's a long trip to make in 24 hours.
24 saatte epey yol demek bu. "
I'll take the long way and be there in two hours.
Ben uzun yoldan gideceğim, iki saat sonra oradayım.
Sad hours seem long.
Uzun geliyor bu hüzünlü saatler.
I'm not interested in what he does out of school hours, as long as he doesn't come into the class smokin'a fag.
Sınıfa ağzında sigarayla girmedikçe, okul dışında ne yaptığı beni ilgilendirmez.
These 24 hours we've spent together now are both a long time and no time at all.
Şu birlikte geçirdiğimiz 24 saat hem çok uzun hem de çok kısa bir süre.
It's not gonna be too many hours before I'm long gone.
Onlar buraya gelmeden saatler önce gitmiş olacağım.
Sailor says you gotta go a long time, maybe 500 hours, before you can get so you can sleep while you're still moving.
Denizcinin dediğine göre hareket ederken uyuyabilmek için uzunca bir süre geçmesi gerekiyormuş.
That's 24 hours too long.
24 saat daha uzun.
Two hours, that's how long.
İki saat, tam iki saat.
Good'cause we've got a long wait. They are gonna be messin'with those bodies down there for hours.
- iyi biraz bekleyelim.. cesetleri toplamak saatlerce sürer
- Long enough. Andrea Doria stayed afloat 10 hours before sinking.
Andrea Doria batmadan önce 10 saat su üstünde kalmıştı.
Like they say, the "T" thing goes for four hours long, - and it's the sound of soul and big boss country here.
Dedikleri gibi, "T" hedesi ve ruhun müziği saatlerce devam ediyor ve büyük patronun mekanı işte burası.
I get to ride out, see if i can find lawyer Maitland, he should have been here two hours ago - shan't be long.
Dışarı çıkıp Avukat Maitland'ı arayacağım iki saat önce burada olması lazımdı.
This converted cubbyhole that passes for your bedroom, this hovel two metres ninety-two long by one metre sixty-three wide, that is to say, a little over five square metres, this attic from which you have not stirred for several hours, for several days.
Yatak odana dönüşen bu hücre iki metre doksan santim uzunluğunda bir metre yetmiş üç santim genişliğindeki yani beş metrekareden biraz daha geniş olan bu mezbele saatlerdir, günlerdir kıpırdamadığın bu çatı katı.
Whether the Vietcong can sustain this onslaught long remains to be seen, but whatever turn this war now takes, the capture of the U.S. Embassy in Saigon for seven hours... will be a story to rally and inspire the Vietcong.
Vietkongun bu sürekli devam eden katliamlara ne kadar süreyle katlanabileceği bilinmez ama savaşın dönüm noktası her ne olursa olsun Saygon'daki Amerikan Büyükelçiliği'nin yedi saat boyunca ele geçirilmesi Vietkong'u ateşleyecek ve onlara savaşma ruhu verecek çok önemli bir hamle oldu.
How long are your working hours?
Çalışma saatleriniz ne kadar?
The working hours for these children in this year 1884 are as long as the maximum allowed under Norwegian law for people on penal servitude and hard labour and over 1 / 3rd of the industrial labour force in this capital city
1884 yılında bu çocuklar için çalışma saatleri Norveç yasasının mümkün kıldığı en uzun süreydi. Bu başkentte ağır işlerde çalışan iş gücünün üçte birini genç kızlar ve erkekler ile hükümlüler oluşturmaktaydı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]