Mor traducir turco
2,679 traducción paralela
Purple is...?
Peki mor noktalar?
Uh, "vagina," purple.
Vajina mor.
The Purple Heart is the only award the Army gives out for which you are not recommended, but entitled.
Mor Kalp, ordunun tavsiye Edildiğiniz için değil, Yaralandığınız ve buna hak kazandığınız için Verdiği tek ödüldür.
That purple guy was scary and depressing, but this one...
O mor adam korkutucu ve iç karartıcıydı, ama bu...
When I searched the contents of his stomach, all I could find was partially digested chocolate and some sort of bright-purple fluid.
Midenin içindekileri incelediğimde, kısmen hazmedilmiş bir çikolata ve parlak mor bir sıvı buldum.
Then you bought a chocolate bar and a purple sports drink with cash.
Sonra da nakit parayla çikolata ve mor spor içeceği aldınız.
And I'm assuming you won a plum roll in the fall recital- - he announced today, right?
Ve resitalde mor rolü kazandığını varsayıyorum- - bugün duyurdu, değil mi?
Purple is in.
Mor bu sene moda...
Purple top, green bottom, bring it over.
Mor Yeşil bikini, buraya gel.
I dreamt about a purple snake.
Rüyamda mor bir yılan gördüm.
The US dollar is part linen. Our guy's been, uh, using green and purple ink.
Amerikan Doları keten de içerir ayrıca adamımız yeşil ve mor mürekkep kullanıyor.
I got a... Vial of purple goo. Great.
Bende... bir tüp mor balçık var.
But I was wearing purple gloves.
Ama mor eldiven giyiyordum.
Why is it purple?
Neden mor peki?
Blue is so blah, and purple just pops, don't you think?
Mavi çok bayık ve mor yıkılıyor, sence de öyle, değil mi?
Yeah. A purple drink! This is fancy.
- Evet, mor içecek.
What's the matter, Agent Scary Lips?
N'oldu, Ajan Mor surat?
Wear purple. No tears.
Mor giyin, ağlamak yok.
very regal, very Kate Middleton.
Senin için mor düşünüyorum, çok şahane, çok Kate Middleton.
You--gambling, hence the purple smudge on your thumb from the ticket stubs at the track and your need to live off your sister's money, and you--antidepressants- - the shiny skin, the dyspepsia.
Sen kumarbazsın, baş parmağındaki at yarışı bilet koçanından bulaşan mor lekeye bakarsak ablanın parasıyla yaşaman gerekiyor. Sen de antidepresanlar, parlak cilt, sindirim güçlüğü.
The tree was happy to see his chrysalis grown, but secretly, he wanted to keep her a few mor years.
Ağaç, kozanın büyümesinden mutluydu ama içten içe, onun bir kaç yıl dah kendisiyle kalmasını istiyordu.
Purple dress... She's headed toward the senator.
Mor elbiseli kadın.
If you think love is the color red, there can be purple love Or blue love
Eğer aşkın rengi kırmızı sanıyorsan mor aşk ya da mavi aşk da vardır.
Grab me the ALS.
Bana mor ötesi ışığı getir.
They're pink.
Mor renkte.
Purple dress. Big boobs.
Mor elbiseli, koca memeli...
Okay, so red indicates level of attractiveness, blue- - intellectual stimulation, green- - emotional connection, yellow- - compatibility of life goals, and purple- - whether or not she reached for the check.
Pekâlâ ; kırmızı, cazibe seviyelerini mavi, entelektüel etkileşimi yeşil, duygusal bağı sarı, yaşamdaki hedeflerinin uyumluluğunu mor da hesabı ödeyip ödemediklerini belirtiyor.
You know my pimp cup that I sip purple drink and eggnog out of?
Mor içki ve eggnog içtiğim süslü kupam var ya?
You need to get out before this place is crawling with purple, and I kill everything, brown and white.
Etraf mor kıyafetli adamlarla dolmadan önce çıkın gidin. Gitmezseniz, beyaz ya da kahverengi, herkesi gebertirim.
In the massacre of Saint Bartholomew in medieval ages, violent scenes, tinted blue. And in modern gangsterism, all shiny cars and jazz outfits.
Ortaçağdaki St. Bartholomew katliamını mavi lekeli mor sahnelerle betimledi modern gangsterleri ise parlak arabalarla.
Pink, purple, polka dot soup.
Pembe, mor, benekli çorba.
Oh, you've got a purple sander?
Oh, mor sandaletin mi var?
You know, I really think purple is your color.
Biliyo musun, bence mor gerçekten senin rengin.
- Purple, huh?
- Mor, ha?
He's purple, he's wacky, he's been around for a while.
O bir mor, o bir kaçık, o uzun zamandır etrafta....
At a thrift store downtown I found a purple one once, and took it.
Bir keresinde şehir merkezindeki ucuzluk yerinde mor bir tane bulmuştum,... ve yuttum onu.
Remember this : white, black, blue, purple- - we're all the same color on the inside.
Şunu unutmayın ki beyaz, siyah, mavi, mor özünde hepimiz aynı renkteniz.
Mor...
Ahlak...
They'll likely form in those red and violet areas on the map.
Muhtemelen haritadaki kırmızı ve mor alanlardadır.
Salt and purple.
Tuz ve mor.
She has recently blossomed, like a purple lilac in April.
Nisanda çiçek açmış mor bir leylak âdeta.
It's high purple.
Koyu mor.
And now... the purple.
Şimdi de mor oldu.
Security escort, table number six, purple striped shirt- - guy's counting cards.
Güvenlik, masa altıdaki çizgili mor gömlekli adamı çıkarın. Adam kart sayıyor.
First thing he does, buys a bright purple Porsche and invites the Dean's daughters to go for a spin.
İlk işi gidip açık mor bir Porsche almak oldu ve dekanın kızlarını bir tur atalım diye çağırdı.
In purple!
Mor!
That's right, I said purple.
Doğru duydun, mor dedim.
It's so bad-ass when I do karaoke I change the lyrics from purple rain to purple range.
O kadar sert ki karaoke yaparken "Mor Yağmur *" un sözlerini "Mor Ocak" diye çeviriyorum.
The Bluestar in purple?
Mor bir Bluestar.
OK, this is a big, slimy purple thing.
Büyük, mor renkli bir şey.
Table six, purple shirt.
Masa altı, mor gömlekli adam.
more or less 614
moriarty 56
morgana 127
mortem 109
morse 289
morrison 54
morning star 17
more than you know 97
mortimer 59
morton 71
moriarty 56
morgana 127
mortem 109
morse 289
morrison 54
morning star 17
more than you know 97
mortimer 59
morton 71