My country traducir turco
4,461 traducción paralela
England wants my country and my crown.
İngiltere ülkemi ve tacımı istiyor.
I came here to marry you, a marriage that will protect both me and my country.
Buraya seninle evlenmeye geldim, beni ve ülkemi koruyacak bir evlilik.
I hope to be a good King someday, which is why I will never put anything, any love, ahead of the love for my country.
Bir gün iyi bir kral olmayi ümit ediyorum, bu yüzdenki hiç bir aşkı, ülkeme olan aşkımın üzerine koymuyorum.
You think my country made you an orphan.
Ülkemin seni yetim bıraktığını düşünüyorsun.
In my country, I was a revolutionist.
Ülkemde, bir devrimciydim.
Oh, I'm sorry my country house in the middle of nowhere that no-one can find isn't good enough for you.
Yazlık evimin kimsenin seni bulamayacağı kadar ıssız bir yerde olması sana yetmiyorsa çok üzgünüm.
I'm happy, I am free, I do not owe explanations to anyone, not to my parents, not to my country, not even to God.
Mutluyum, özgürüm, kimseye açıklama borcum yok. Ne aileme, ne ülkeme, hatta Tanrı'ya bile.
My country commissioned that weapon decades ago.
Ülkem, o silahı onlarca yıl önce görevlendirdi.
With it, we'll end the rebel uprising and finally stabilize my country.
Onunla, isyancı ayaklanmalarını bitireceğiz ve sonunda ülkemi dengeli hale getireceğiz.
Like the Taliban tried to do when I was serving my country.
Aynı ülkeme hizmet ederken Taliban'ın yapmaya çalıştığı gibi.
I want my country back, and I want your help to do it.
Ülkemi geri istiyorum ve bunun için yardım etmenizi istiyorum.
What matters is what's right for my country.
Mühim olan ülkem için ne gerektiği.
And this is my country!
Ve bu benim ülkem.
This mean my country is my home.
Manası... Ülkem evimdir.
I can lay my heart at your feet, And my country as well.
Kalbimi ayaklarının altına seriyorum, aynı zamanda ülkemi de...
I commanded the musicians To play music from my country.
Müzisyenlere benim ülkemden bir şeyler çalmalarını emrettim.
It's what my mother will want And what my country needs.
Annem bu şekikde istiyor.. ... ve ülkemin de buna ihtiyacı var.
Betray my country, my family, my home?
Ha? Ülkeme, aileme, yuvama ihanet mi edeyim?
I broke every vow I took to my country.
Ülkeme ettiğim her yemini bozdum.
So you're cool if we get married at my parents'country club in Pasadena, right?
- Eğer evliysen bu benim Sehrimde Çok cool bir şey. Yani Pasadena da
My dad likes that I have a position of power in this country.
- Güçlü bir konumda olmama seviniyor.
I've dedicated my life to this country.
Hayatımı bu ülkeye adadım.
Come to my place in the country.
Şehir dışındaki evime gelin.
Instead of spending firm money to fly to another country to question my judgment, feel free to call first.
Benim kararlarımı sorgulamak için şirketimin parasıyla başka bir ülkeye uçmadan önce telefon edersen iyi olur.
Not The country of the brave! Play My mate's wedding
Cesur ülke için değil arkadaşımın düğünü için çalıyorum.
I came of my own accord, cross-country by train and snuck into town like a refugee out of friendship to you.
Ben kendi irademle geldim. Bir uçtan bir uca trenle gelip şehre mülteci gibi girdim. Sana verdiğim değerden ötürü.
I heard about the game Master and Ghost from my grandpa in the country
Üstat ve Hayalet oyununu memlekette büyükannemden dinlemiştim.
Based on the size of the box and the country of origin, my best guess is a sculpture from Emanuel Hahn,
Kutunun boyutuna ve geldiği ülkeye bakarak en iyi tahminim bir Emanuel Hahn heykeli.
The only reason I'd buy a plane ticket under my name with my credit card is if I wanted someone to think I'd left the country.
Kendi adıma kendi kredi kartımla bir uçak bileti almamın tek sebebi birilerinin ülkeyi terk ettiğimi düşünmesini istemem olurdu.
Why precisely today I have this pueril joy of showing off my father's pass for his return to the country the new pants he brought from the other Germany?
Babam ülkesine geri döndüğünde, diğer Almanya'dan getirdiği yeni pantolonlara, bugün gösterdiğim bu çocukça haz tam olarak neden?
I did my duty for King and country, and nothing more.
Kral ve ülke için görevimi yaptım, daha fazlası değil.
Growing up, come summertime, my family would escape to the country to avoid society.
Büyürken, yaz gelince ailem cemiyet hayatından uzaklaşmak için ülkeden kaçarlardı.
My mom had searched every tennis club, country club, and book club in the tri-state area, and tracked down pops dream woman.
Annem tri-state bölgesi içinde bulunan bütün tenis, golf ve kitap kulüplerini arayıp dedemin hayalindeki kadının izini sürmüştü.
- Yeah, my cousin from the country.
- Evet, taşradan kuzenim.
And of course, you know, my mother's blaming me, saying that as her employers, we should have figured out a way to keep her in the country.
Bilirsin, haliyle annem de onun yakınları olduğumuz için onu burada tutabilmenin bir yolunu bulmamam konusunda beni suçluyor.
Teddy, I have contracts with every major city across the country, except for my own hometown.
Teddy, ülkedeki bütün büyük şehirlerle anlaşmam var, kendi memleketim hariç.
Why, oh, Lord, my God have you forsaken this once proud country?
Neden bir zamanlar gururla yükselen ülkemizi terk edip gittin Tanrım?
My agent can get the best oncologist in the country here in a flash.
Menajerim ülkenin en iyi onkoloğunu anında buraya getirebilir.
Valedictorian in my high school, full academic scholarship through med school, I interned at two of the best hospitals in the country.
Lisede tören konuşmacısıydım tam akedemi bursuyla tıp okuna gittim ülkedeki en iyi iki hastanede staj yaptım.
I may not have been born with a crown, but this country relies on my money.
Ben bir kraliyet ailesinden doğmamış olabilirim ama bu ülke parama itimat ediyor.
Ironically, the false identity my brother created to get Nick out of the country is working in our favor.
Kardeşimin Nick'i ülkeden çıkarmak için yarattığı kimlik işimize yarıyor.
Money put my girls through the finest schools in this country.
Para, kızlarımı ülkenin en iyi okullarına soktu.
She took three of my other girls and moved across the country somewhere to start her own damn escort service.
Üç tane daha kızımı aldı ve ülkenin diğer ucunda bir yerlerde kendi eskort servisini kurdu.
I'd be a 63-year-old man sitting in a hotel in a war-torn Third World country, trying to wrestle my toddler out of a bathtub while reaching my hand into a stack of unevenly-aged towels!
Savaştan zarar görmüş üçüncü dünya ülkesindeki bir otelde eşit olmayan derece yıpranmış havlulara uzanmak için yırtınıp duran 63 yaşındaki bir adam olurdum.
... going bush, going bush going to my Mother Country yes, your Mother Country...
Rüzgardaki çalılar gibi, belirsizliğe annemin ülkesine evet senin ana vatanına.
Mother Country is a long way too far I can't see it my Mother...
... çok uzaklarda göremiyorum annem...
They're teaching me here, then I'll go back, and I'll work in my own country.
Bana burada eğitim veriyorlar. Sonra geri döneceğim. Ve ülkemde çalışacağım.
I want to go home now back to my own country where my place is...
Artık eve gitmek istiyorum geriye, kendi ülkeme kendi yerime.
She's from a country where she made wine and harvested oranges until she met my father.
Babamla tanışmadan önce portakal toplayıp şarap yapan bir köylüymüş...
I want to see my daughter, and I want you to make it happen before I leave, before I travel to some godforsaken room in some godforsaken country to spend the rest of my godforsaken life there.
Kızımı görmek istiyorum, ve bunun olmasını istiyorum gitmeden önce, kahrolası odaya çıkmadan önce kahrolası ülkeden çıkmadan buradaki kahrolası hayatımı boşa harcamadan önce.
I wanted to serve my country.
Çünkü bir adam... bir adam...