My favourite traducir turco
1,644 traducción paralela
I found out my favourite chips cause anal leakage and...
En sevdiğim cipsin anal akıntıya neden olduğunu öğrendim ve...
Sometimes, as a doctor, I wish my life was more like my favourite TV show.
Bazen bir doktor olarak hayatımın en sevdiğim TV şovu gibi olmasını istiyorum.
- This was my favourite T-shirt.
- Bu en sevdiğim T-shirt ümdü.
And this is my favourite skin.
Ve buda en sevdiğim derim.
I found out one of my favourite doctors was arrested for selling steroids.
En sevdiğim doktorlardan birinin steroit satmaktan tutuklandığını öğrendim.
My favourite : summer sausage.
Benim : favori sosisim.
- Yes. I mean, they're not my favourite pair.
Ama en sevdiğim külotum sayılmaz.
This one's my favourite!
Bu benim en sevdiğim!
This is my favourite.
Bu en sevdiğim.
- My favourite!
- En sevdiğim!
He happens to be my favourite writer.
En sevdiğim yazardır.
- That's one of my favourite movies.
En sevdiğim filmlerden biriydi. Benim de.
- lt's silly. but it's my favourite coat.
- Aptalca ama en sevdiğim paltom.
She's my favourite.
Bu benim favorim.
Can I just say, Al Pacino you " re just about my favourite actor.
Şunu söyleyebilir miyim Al Pacino siz benim en sevdiğim aktörsünüz. Siz ve Dolph Lundgren.
One of my favourite films of yours of all time has got to be Devil " s Avocado.
Sizin bütün zamanların en iyisi olduğunu düşündüğüm filminiz Şeytanın Avokadosu.
- How " s my favourite lady?
- En sevdiğim kadın nasılmış?
That was my favourite age.
En sevdiğim yaştır.
It's my favourite series, although the Flugelstadt Succession runs it a close second.
Tamamn bağımsız, büyüleyici, ayların getirdiği bir başarı. Sana diğer kitabın nerde olduğunu söyleyeyim.
You're my favourite one of the bunch, you know.
Sen benim en sevdiğim pudingsin.
Brown paper - my favourite!
- Vay, Kahverengi kağıt! Çok severim! - Açman gerek.
I have been wrestling since I was a child and it's my favourite hobby.
Çocukluğumdan beri güreş yaparım. En büyük hobim bu.
This is my favourite version... the one with pictures.
Bu benim favori versiyonum- - resimleriyle birlikte.
I think this might just be my favourite position.
Bence bu benim en gözde pozisyonum olabilir.
Plus, you're wearing my favourite shirt to paint the house in, Nik.
Ayrıca, evi boyamak için en sevdiğim gömleği giyiyorsun, Nik.
It's my favourite subject.
En sevdiğim ders.
This is my favourite place in the whole world.
Burası dünyada en sevdiğim yer.
My favourite fairy tale?
En sevdiğim masal mı?
Almond butter cookies, those are my favourite.
- Badem yağlı kurabiye. Bunlar en sevdiklerim.
Where did she get the idea that duck is my favourite?
Ördeği çok sevdiğimi de nereden çıkarmış?
You need to open yo eyes so you can get the bitches out of yo way. My favourite song right now is impossible to defend.
Savunman gerekiyor çünkü insanlarda şöyle bir algı var, " Bu yapılan müzik değil, bu yapılan sanat da değil, tamamen çer çöp...
From Ueno on the Yamatesen to Shibuya, then on the Touyokosen to Daikanyama station, that's where my favourite shop is :
Shibuya'ya, Yamatesen'de ki Ueno'dan,... oradan da Touyokosen'den Daikanyama istasyonuna,... işte, benim favori mağazamın olduğu yer orası.
You are my favourite wife.
Sen, benim en sevdiğim karımsın.
'There are so many problems I could tell them about,'but I've chosen my favourite.'
'Onlara anlatabileceğim pek çok soru vardı,'ama ben en sevdiğimi seçtim.'
I'll show you my favourite plant.
En sevdiğim çiçeğimi göstereyim.
You were my favourite.
Sen benim bir numaramdın.
Neapolitan ice cream is my favourite.
Napolitan dondurması en sevdiğimdir.
Oh, it's my favourite book ever.
Bu benim en sevdiğim kitap.
Thought I'd pop into my favourite book emporium.
Favori kitapçıma bir uğrayayım dedim.
It's not my favourite thing to check.
Bu kontrol etmek için benim en sevdiğim şey değildir.
Never, not in a million years, absolutely not, no way Jose, no chance Lance, nyet, negatory. And my own personal favourite of all time, man falling off a cliff.
Asla bir milyon yıl geçse de olmaz, kesinlikle hayır, olmaz Jose, hiç şansın yok, nayır mm-mm, nuh-uh, oh-oh, ve benim favorim, uçurumdan düşen adam...
Casa Bonita is my most favourite place in the whole world. I'll just die if you don't take me.
Casa Bonita benim tüm dünyadaki en gözde mekanım.
My favourite place in America, where Sex And The City isn't just a programme, it's a promise.
Amerika'daki favori kentim.
One avid patron, waiting in line to see the film for the third time was heard to remark, "I love foreign films. " Peter Sellers is my absolute favourite French actor. "
Filmi üçüncü kez seyretmek için kuyrukta bekleyen bir seyirci "Yabancı filmleri çok severim Peter Sellers en sevdiğim Fransız aktör." dedi.
"You are probably my one of, if not the favourite person I've ever studied."
Siz, şimdiye kadar olmasa da, eserlerine çalıştığım ve en sevdiğim kişisiniz.
- Oh! Oh, my personal favourite - and had their entrails cut out and burned!
İç organları çıkarılıp yakılacak olanlara!
My mother's favourite cousin, Monica, gave us shelter.
Annemin en sevdiği kuzini Monica bize kalacak yer verdi.
The worst of all, it was duck for lunch, my very, very favourite!
Daha da kötüsü de yemekte ördek vardı.
It's my wife's favourite song. But I don't know its meaning.
Bu eşimin en sevdiği şarkı, Ama ben anlamını bilmiyorum.
That's my husband's favourite dish!
Bu kocamın en sevdiği yemek!
My kid's favourite colour is red.
Çocuğumun en sevdiği renk kırmızı.
my fair lady 19
my favorite 192
my family 595
my father is 24
my father is dead 46
my father 1334
my father told me 25
my father was 24
my father's dead 51
my father said 34
my favorite 192
my family 595
my father is 24
my father is dead 46
my father 1334
my father told me 25
my father was 24
my father's dead 51
my father said 34