English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ M ] / My point is

My point is traducir turco

2,117 traducción paralela
My point is that apprenticeship is a lost art.
Demek istediğim, yamaklık kaybolmuş bir sanat.
But my point is it's about, you know, dying.
Arkadaşlarımla ilgili. Ölümle ilgili.
My point is, it's gonna take me a while to process all this, so...
Demek istediğim, bunu incelemem biraz zaman alacak, o yüzden...
My point is, he's not your dad.
Saçmalık! Demek istediğim, o senin baban değil.
Because my point is that everyone thought they were losers until they proved people wrong, and that is exactly what you are gonna do.
Can alıcısı nokta şu ki herkes onların ahmak olduğunu düşüyordu ta ki insanları yanıltana kadar. İşte yapacağınız şey de tam olarak bu.
My point is-is that...
Benim demek istediğim...
- My point is, you expected what was said in your office to be private so did my client.
- Demek istediğim şey ofisinizde söylenenlerin size özel olmasını beklediniz, müvekkilim de öyle.
No, my point is that if I didn't have you to count on,
Hayır, ana fikrim şu :
My point is that you have to show people That you can handle your shit,
- Demek istediğim diğerlerine sadece bir yancı olmadığını göster.
My point is... That he can't control himself.
Demek istediğim o kendini kontrol edemez.
My point is you should just dive into this whole lesbian thing and not worry about what happened to your father.
Anlatmak istediğim bütün bu lezbiyen olaylarına dalıyorken babana neler olduğu konusunda endişelenme.
But my point is that you should give yourself permission to use whatever kind of coping mechanism you need, screaming, crying, maybe even a dartboard with both their faces.
ama demek istediğim kendine izin vermelisin bunlarla nasıl başa çıkabilceksen..
I couldn't handle it. My point is...
Gerçek şu ki...
Yeah, I don't really know anything about that. My point is, I cared about someone once, but because my father didn't approve,
Benim demek istediğim, bir zamanlar değer verdiğim biri vardı.
I guess my point is that... if this bomb explodes and we haven't warned the public, or if the press gets out in front of us...
Sanırım asıl mevzuum eğer bomba infilak eder ve biz de halkı uyarmazsak ya da basın bunu önümüze çıkarırsa...
My point is you already have.
Demek istediğim zaten kabullenmişsin.
No, Rajiv, my point is, I gave up.
Rajiv, vurgulamak istediğim şey, ben pes ettim.
Uhh. My point is this isn't the first time That you've done self-destructive things, alice.
Demek istediğim şey kendine zarar verecek şeyleri ilk defa yapmıyorsun Alice.
My point is it just happened.
Demek istediğim bir anda oldu.
My point is, okay, this is no major crime.
Demek istediğim, bu büyük bir suç değil.
My point is... That as long as people like you and me don't stop talking... Nobody can stop the U.S.A.
Demek istediğim şey senin ve benim gibi insanlar konuşmaya devam ettiği sürece Amerika'yı kimse durduramaz.
My point is, though,
Demek istediğim şu :
And my point is that I repeated my mistake - that I need to accept you for who you are and stop putting you in situations that you can't handle.
Diyorum ya bu benim hatamdı. Böyle birisi olduğunu kabul edip üstesinden gelemeyeceğin durumlara sokmamalıydım seni.
( chuckles ) Well, Nick, my point is, I respect your professionalism.
Nick, demek istediğim profesyonelliğine saygı duyuyorum.
My point is, there is nothing in the world more precious Than the love that one human being gives to another.
Demek istediğim şu, dünyada bir insanın diğerine verdiği sevgiden daha değerli hiçbir şey yoktur.
My point is after it crosses through Findlay. There's about 12 miles of vacant farmland.
Anlatmak istediğim, Findlay geçidinden sonra orada 12 millik boş tarım arazisi var.
Anyway, my point is I want to play doctor with you.
Neyse, asıl konu, senle doktorculuk oynamak istiyorum.
My point is, is that she reminds me of Lydia.
Söylemek istediğim, bana Lydia'yı hatırlattığı.
- My point is that he doesn't really have to sit here and take this beating.
Etrafta ne demeye dolanıyorsun? Dolanıp durmayı kes.
That's not... my point is we are not black.
Gelmek istediğim nokta o değil biz zenci değiliz.
But my point is, according to your diagnosis, hysteria seems to cover everything, from insomnia to toothache.
Demek istediğim teşhisinize göre, histeri uykusuzluktan diş ağrısına kadar her şeyi kapsıyor.
My point is, I don't need the extra stress.
Benim açımdan, daha fazla strese ihtiyacım yok.
My point is garden fairies should just stick to being pretty.
Demek istediğim, bahçe perileri sadece güzelliğe tutunmalı.
My point is that it's the folklore that lies behind the recent reports.
Benim görüşüm bu yeni raporların arkasındakinin de folklor olduğu.
So my point is, you can really think you know somebody, and then it turns out that you don't know everything about somebody.
Kısaca demek istediğim, birini gerçekten tanıdığını düşünebilirsin, ancak sonradan o kişi hakkında herşeyi bilmediğin ortaya çıkar.
- Yes, but that is my point.
- Evet, ama beni ilgilendirmez.
My point is, please, just get a "Thunder Muscle." Just buy one.
Fiyatı bir paunt. Sadece bir paunt.
The point is, he is no longer my problem.
Asıl olay, adam artık benim problemim olmaktan çıkar.
Well, my race has been blasphemed for centuries, but the point is, it seems to think I'm still a vampire.
Irkıma asırlarca küfredip durdular, ama görünüşe göre, beni hala vampir olarak görüyor.
I know I'm not that old yet, but I reckon this is the lowest point of my life.
Biliyorum, o kadar yaşlanmadım ama sanırım hayatımda, dibe vurduğum nokta burası.
My point, Alan, is, it is not fair to ease your conscience by dumping your sins on the woman you love.
Konu Alan, vicdanını rahatlatmak için seni seven bir kadına için dökmek kolay değildir....
Anyway, the point is that my prisoner Wants me to...
Neyse, konu şu ki görüştüğüm tutuklu benden..
From my point of view, the problem is Jeff exists.
Benim bakış açımdan sorun Jeff'in varlığı.
Okay, now this is my point.
Demek istediğim şu.
The petroglyphs go back to a much earlier time, so I think my first point is not to confuse the petroglyphs, which are from 10,000 years before Christ, with carahunge itself.
Petroglyphler çok daha önceki zamanlara giderler. Sanırım vurgulamam gereken ilk husus, İsa'dan önce 10,000 yıl eskisine uzanan petroglyphleri carahungelerle karıştırmamak gerekir.
From another point of view, maybe he is the most pitiful person in my family.
Başka bir yönden bakarsak, belki de ailedeki en acınası insandır..
The point is, my parents work, so they'll be gone during lunch.
Sonuç olarak ailem çalışıyor ve bütün öğlen çalışacaklar.
And this is my point.
Zaten anlatmak istediğim de bu.
That is my point.
Demek istediğim de bu.
My whole point is that there is nothing here for you to come back to, if that's what you're doing.
Bütün söylemek istediğim, geri dönmen için burada hiç bir şey olmadığı tabi yaptığın buysa eğer.
My client is interested in purchasing the equity that comes from Safety Point Syringes.
Doğru. Müvekkilim Güvenli Şırınga'nın tüm haklarını satın almak istiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]