My point is this traducir turco
359 traducción paralela
. my point is this. He's not the sort of chap to give things away,..... lose his head, spill the beans, all that sort of business.
Demek istediğim... o bir şeyler söyleyebilecek, kafasını boşaltacak ağzındaki baklayı çıkaracak bir adam değil.
My point is this :
Benim söyleyeceğim şu :
My point is this.
Benim fikrim şu.
My point is this, James.
Parmak bastığım nokta işte bu James.
- My point is this.
- Anlatmak istediğim... bu.
My Point Is This...
Benim fikrim...
Far too many over and unders going on here. My point is this :
Ortada çok fazla alt üst lafı dolanıyor, Richard.
My point is this :
Varmak istediğim şu :
You said, "My point is this." You're not getting to it.
"Benim görüşüm bu." dedin. Konuya gelmiyorsun.
This is my whole point.
Bu benim değindiğim noktanın tamamı.
Is it probable that after so long a silence on this... the very point so urgently sought of me... I should open my mind to such a man as that?
Bir düşünün, beni bu kadar zorladıkları halde... bu konuda bunca zaman sustuktan sonra... düşüncelerimi böyle bir adama açmam mümkün mü?
Mrs Eaton, my will is yours at this point.
Bayan Eaton, bu noktada benim iradem sizindir.
I see no point in this trivial discussion, nor in my remaining here any longer, in as much as it is quite clear that you are -
Ne bu gereksiz tartışmaya, ne de artık burada kalmama gerek var.
The point of my pen on this paper is like everything in the world a coincidence.
Bu kağıt üzerindeki kalemimin ucu dünyadaki her şey gibi bir raslantıdır.
It was the magnetic pole of my desire, the precise point where, if I could pursue this desire, I'd have placed my hand. And right there is where her boyfriend had his hand. In all his innocence and insipidness.
Kesin olan tek bir şey varsa, arzularımı mıknatıs gibi kamçılayan Gilles'in elleri Claire'in dizlerinde gezerken,... o masumane ve donuk dokunan... ellerin yerinde olmak istememdi.
Now, this is the interesting point. When I tie my own lace... the first loop is on the side of the big toe.
Fotoğrafı kendiniz çekmemiş olsaydınız, onu bilmenizin ya da negatifin o belli kameranın arkasında olduğunu bilmenizin bir yolu yoktu.
My general says there is no point in continuing this fighting.
Generalim, bu savaşa devam etmenin anlamsız olduğunu söylüyor.
Just keeping this old tub flying with old parts is a full-time job in itself. Precisely my point.
Sadece bu yaşlı tekneyi eski parçalarıyla birlikte uçabilecek halde tutmakta full time bir iştir.
- This is my point.
- Bunu söylemeye çalışıyorum.
I have only one thing on my mind at this point in my life, and that is to get out of this moth-eaten town.
Hayatımın bu noktasında aklımda tek bir şey var. O da bu örümcek bağlamış kasabadan kurtulmak Doktor Cazibe.
It is not something I want to start at this point in my life.
Hayatımın bu noktasında buna başlamak istemiyorum.
This is my point!
Bu benim özelliğim!
As you so rightly point out, you are paying me to exercise my judgment and discretion as to what is a serious threat to public order and what is not, and this is not.
Sizin de bahsettiğiniz gibi, neyin halk için ciddi tehlike oluşturup oluşturmadığı bulmakta sağduyumu ve aklıselimliğimi kullanmam için bana para ödüyorsunuz. Ve bu tehlike oluşturmuyor.
The point is that now the Russians have made peace with the Kaiser, at this very moment, over three quarters of a million Germans are leaving the Russian front and coming over here with the express purpose of using my nipples for target practice.
Asıl mesele şu : Artık Ruslar Kayzer ile barış ilan ettiler, ve tam şu anda, bir milyon Almanın dörtte üçünden fazlası Rus cephesinden ayrılıp meme başlarımı atış taliminde kullanmak maksadıyla buraya intikal etmekteler.
I can reduce this pumping station to a pile of debris, but I trust my point is clear.
Pompa istasyonunu enkaz yığınına çevirebilirim, ama beni iyice anladığınıza eminim.
My point is that this cat didn't die, not permanently.
Bana göre bu kedi ölmedi. Kalıcı olarak yani.
See, my point is, I heard this sound, twice, in fact.
Bak, benim demek istediğim, Bu sesi, aslında iki kez duydum.
No, that wasn't my point. This is my point.
Hayır, o değildi.İşte böyle.
And from my point of view, this is a most glorious day.
Ve benim bakış açımdan bugün, günlerin en güzeli.
The last thing I need at this point... is a lecture on my love life. Jesus, Gwen.
Yüce İsa, Gwen.
My point is none of this just happened.
Yani bunların hiçbiri tesadüfi değil.
My marriage is obviously vulnerable at this point.
Evliliğim besbelli çok hassas bir noktada.
This is my point of view. This is how I see it.
Benim bakış açım bu.
- Hey, hey, hey. This is my point.
- Bana bak.
This is my point, see.
Benim de vurgulamak istediğim bu.
This is what I'm getting at. That's my point.
Ben de buna parmak basıyordum.
You see? This is exactly my point.
Demeye çalıştığım tam da bu.
Besides, this is my point.
Ve ayrıca, anlatmaya çalıştığım da kesinlikle bu.
Now, my guess is there's going to be more until the guy who's doing this makes his point.
Tahminlerime göre bunu yapan kişi herkesi ikna edene kadar bu iş devam edecek.
My point is, see, this guy was on his way, but, uh, then he tripped.
Yani, yolunda olan adama çelme attılar.
My point is, the value of your practices could be seriously undermined by this bozo.
Mesele şu ki, işiniz bu herif tarafından ciddi şekilde baltalanıyor olabilir.
Excellency, I'm obliged to point out... that my brother's name is on this list.
Ekselansları, yanılmıyorsan bu listede kardeşimin adını da var.
- This is my point here.
Lütfen sus.
Honestly, I don't care about those idiotic women, there are 100 people out there, waiting to eat, and at this point, getting them fed is the only thing on my mind!
Açıkçası o aptal kadınlar umrumda değil. Yemek bekleyen 100 kişi var. Düşündüğüm tek şey onları doyurmak.
My point was this is the closest thing we have to a clue in our little Who Screwed It?
Demek istediğim, "kim sevişti" davamızdaki en yakın ipucu bu.
My point is that I am making every effort to make this work, and you're not.
Söylemek istediğim, ilişkimiz yürüsün diye ben elimden ne geliyorsa yapıyorum ama sen yapmıyorsun.
My point being that this is a hell of a lot cleaner than all the others.
Demek istediğim bu diğerlerinden çok daha temiz.
My point is, what are your odds with this guy?
Anlatmak istediğim, bu adamla şansın ne?
I don't mean to interrupt, but is there a point in this scene where someone explains my part to me?
Bölmek istemem ama bu sahnede birinin bana, yapmam gerekenleri açıkladığı bir kısım var mı?
My point is, I got into this to get over you, okay?
- Bu işe seni unutmak için girdim.
Which is exactly my point. I mean, why go for all this trouble?
Demek istediğim de bu.
my point 67
my point exactly 59
my point is 396
my point being 16
is this seat taken 84
is this your house 39
is this 710
is this your first time 32
is this your room 18
is this your daughter 42
my point exactly 59
my point is 396
my point being 16
is this seat taken 84
is this your house 39
is this 710
is this your first time 32
is this your room 18
is this your daughter 42
is this really happening 45
is this your car 67
is this your son 27
is this your husband 19
is this for me 51
is this a 51
is this yours 216
is this necessary 39
is this an intervention 19
is this a joke 312
is this your car 67
is this your son 27
is this your husband 19
is this for me 51
is this a 51
is this yours 216
is this necessary 39
is this an intervention 19
is this a joke 312