Of course she is traducir turco
447 traducción paralela
Of course she is.
Evet öyle.
- Of course she is.
Tabii ki burada.
Of course she is.
Tabii burada.
Of course she is.
Kim demiş.
Yes, of course she is.
Evet, elbette onun kızı.
- Of course she is.
- Elbette değil.
Of course she is.
Muhakkak koğuşta olmalı.
Of course she is.
Elbette.
Of course she is.
Tabii ki gelecek.
- Of course she is, she's my daughter
- Elbette öyle, sonuçta benim kızım.
- Of course she is.
- Tabii ki öyle.
Of course she is!
Tabii ki burada!
Well, of course she is -
Şey, elbette o...
Of course she is!
Evet, öyle!
- Of course she is.
- Tabii.
Well, of course she is.
Tabii ki öyle.
Of course she is.
Elbette güzel.
Of course she is. She's 17.
Tabi ki hazır. 17 yaşında.
- Of course she is.
- Elbette kaldıramadı.
They say that those who have seen her are dazzled by her beauty and are unable to move. Of course she is.
O kız uykucu muymuş peki?
The wife is extremely rich. She even opened up that shop for him, so of course he should be nice to her.
Karısı çok zenginmiş, mağazayı o açtığından nazik olmalıydı tabii.
Of course, perhaps it's been... hot stuff like she is, she thought one of her men was getting too keen on diana baring and wanted her out of the way.
Elbette, belki de onun gibi alımlı bir kadın erkeklerinden birinin Diana Baring ile fazla yakınlaştığını düşündü ve kadını yolundan çekmek istedi.
I intend to do a better job finding out who informed the French authorities. Of course, there's Carlotta, she knew.
Fransız yetkilileri olaydan kimin haberdar ettiğini bularak daha iyi bir iş çıkarmaya niyetliyim.
- She's weak, of course, which is only...
- Zayıf, tabii, sadece...
Of course Josette is stupid too, but she has it!
Josette de aptaldır tabi, ama güzeldir.
Of course she's in pain. The anesthetic is wearing off.
Tabii ki ağrıları olacak, anestezinin etkisi geçiyor çünkü.
Of course... this girl, she's the only one I know who is not on the me side.
Elbette bu kız, benim tarafımda olmayan tek kişi.
She is, of course, the mother of mankind, but she is also its daughter.
O, elbette insanoğlunun anasıdır. Ancak aynı zamanda, onun kızıdır.
Of course, she thinks she is. Oh!
- Tabii, ona bakarsan hazır.
On the night of the murder, your son, Alec called for Jenny Cole. She is of course the- -
Cinayet gecesi oğlunuz, Alec Jenny Cole'u aramış.
I suppose she was trying to put herself in the same class with you but that, of course, is impossible.
Sanırım sizinle aynı seviyede olmaya kalkıştı. Ama bu tabii, imkansız.
Of course, she is very beautiful and everyone is fascinated with her charm, especially the men.
Elbette çok güzel biri herkes ona hayran özellikle erkekler.
Of course, Mr. Ferguson is to be congratulated on having once saved the woman's life when, in a previous fit of aberration, she threw herself into the Bay.
Tabii ki, Bay Ferguson'u daha önce kadının hayatını kurtardığı için kutlamak lazım. Kadın, bir sinir krizi anında kendini denize atmıştı.
Well, of course, but she's not ill, is she?
Elbette, ama hasta değil, değil mi?
.. she of course is the Mother Goddess.
.. O tabii ki de Tanrıçaların Anası'dır.
- Be damned, but she's right. - She is? Well, of course I am.
Vay canına, bankalarla iş yapıyorum kendi kayık filom, kendi iskelem var çünkü bir hükümet görevlisinin bana nerede durup nerede duramayacağımı söylemesine izin vermedim.
Which, of course, she is.
Kızlar için, öyle.
Heard that she is the daughter of Gao Baoshi They have kidnapped lady, we'll kidnap his daughter A bumpkin's daughter is no comparison to mine of course she's no lady
Gao Baoshi'nin kızıymış bizde onun kızını kaçıralım kızım ile onun kızı aynı değer de değil ki elbette değil ama aileler için evlatları en değerlisidir
Well, of course she is.
- Öyle.
Of course, it is a family corporation, so she has every right to do whatever she chooses.
Ama tabii ki burası onun özel malı, istediğini kovma hakkı var.
That is, of course, if she's still alive and kicking.
Tabii, eğer hâlâ hayattaysa.
Of course, she is about the prettiest piece I've ever seen.
Elbette, neredeyse gördüğüm en iyi parça.
The cow is old'of course. But she is fat'and she has plenty of milk.
Elbette yaşlı ama şişman ve bol süt verir.
She asked me to remind you... that she is, of course, without makeup.
Size, el mahkum... makyajsız olacağını hatırlatmamı istedi.
You know who she is, of course. - Of course.
- Kim olduğunu biliyor olmalısın.
There is my wife, Virginia of course but... she doesn't come here that often.
Elbette karım Virginia da var, ama o buraya çok sık gelmez.
Yes, Mr. O'Hara. Of course I realize she is my responsibility also.
Evet Bay O'Hara, bunun benim de sorumluluğum olduğunu biliyorum elbette.
This is Mrs White, she comes to me once a week for an Open University course, and she'll be joining us for the rest of this tutorial.
Bu Bayan White, Açık üniversite kursu için haftada bir bana geliyor... ve dersin kalan kısmında bize katılacak.
Unless, of course, she is guilty. And then she's out of the will, and your share increases by about eight or nine million.
İradesi dışında suçlu ve yaklaşık sekiz ya da dokuz milyonu arttırarak bölüşeceksin.
But then, of course, this adorable creature is tempted once again. She changed her mind. And instead of marrying some actor, she desired to marry some duke.
Fakat sonra, elbette bu tapınılası yaratık bir kez daha ayartıldı.
- Rachel's not a Jew. - Of course she is.
- Rachel Yahudi değil.
of course 48716
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course you don't 199
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course you don't 199
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783