Of course there is traducir turco
738 traducción paralela
But of course there is.
Elbette öyle!
Of course there is.
Tabi ki, vardı.
Of course there is, and it'll be much cozier.
Evet, tabii. Daha da samimi olur.
Of course there is another possible explanation.
Kuşkusuz bir başka açıklama daha var.
- Of course there is.
Ancak, dosya burada değil.
Of course there is. There are all sorts of things.
Elbette var hayatım.
Of course there is.
Elbette var.
- Of course there is.
- Elbette bir yolu var.
- There's no law against stealing stolen money. - Of course there is.
- Çalınmış parayı çalmaya karşı bir kanun yok.
Of course, if everything is just right and there is another technological civilisation out there capable of receiving our message...
Tabii ki her şey tam olarak doğru ise Gönderdiğimiz mesajları alabilecek başka bir teknolojik medeniyet varsa...
Of course, I'm sure that the woman over there would be better suited to your lifestyle. But, the woman that you almost gave up your life for... is that ghost whispering Tae Gong Shil, who lives in that rundown apartment.
Tabii ki iyi bir hayat için o kadının seviyesi doğru seçim olabilir ama senin için hayatını bir kenara atan kişi yurtta yaşayıp hayaletleri gören Tae Gong Shil.
Of course you can't say there is none. Because I have to be here so you can find your mother.
Söylemedin çünkü anneni bulmak için bana ihtiyacın vardı.
And as such, I'm privy to every single conversation that used me as a conduit, meaning that of course I know everything there is to know about the Emperor's scheme.
Ve böylece, beni kanal olarak kullanan her konuşmaya ortak oluyorum. Yani, İmparator'un planı hakkında bilinebilecek her şeyi biliyorum.
Most important is to find out if there was someone else at the scene at 1.30 AM, apart from Moore of course.
Elbette ki Moore hariç saat gece 1 : 30'da, orada başka birinin.. ... olup olmadığını öğrenmek, en önemlisi.
I intend to do a better job finding out who informed the French authorities. Of course, there's Carlotta, she knew.
Fransız yetkilileri olaydan kimin haberdar ettiğini bularak daha iyi bir iş çıkarmaya niyetliyim.
Of course, if I go to Berlin, the food there is very fattening.
Eğer Berlin'e gidersem oradaki yemekler beni şişmanlatır.
- Is there a car here? - Of course.
- Buralarda bir araba bulunur mu?
Of course... there is such a thing as the hostility of...
Tabii bu şeyin düşmanlığı gibi...
Besides, of course, there is the question of your name.
Ayrıca, bir de adın konusu var tabi ki.
Then, of course, there is the whole question of the parents'consent,
Ve tabii ki, ailenin rızası da önemli.
And, of course wherever Norman Maine goes, lovely little Lola is sure to be there.
Ve tabii ki... Norman Maine nereye giderse, küçük, tatlı Lola da oradadır.
Of course, there's nothing like red for attracting attention, is there?
Dikkat çekmek için kırmızı renk gibisi yoktur, öyle değil mi?
Of course, there's a lot of work to be done yet, but it'll be worth it.
Elbette daha yapacak çok iş var ama buna değecek.
Of course, there is.
Tamam, buyrun.
Unless, of course, Mrs Greer in there is your business.
Tabi eğer Bayan Greer senin işin değilse.
Of course, to be serious for a moment... there is no such thing as a nice murder... or a perfect murder.
Bir anlığına ciddi olmak gerekirse bu şeye güzel bir cinayet veya kusursuz cinayet demekte hiçbir sakınca yoktur.
Of course, there is that American newspaper man here.
Elbette, Amerikalı gazeteci de burada.
That there poultice is sure the stuff to suck out the poison, provided, of course, he ain't got hydrophoby.
O lapa, kesinlikle zehiri dışarı emecek olan şey. - Yeter ki kuduz olmasın.
Of course, there is no question of your going to the ball tonight.
Tabii ki bu gece baloya gitmeyeceksin.
As a matter of fact, blackmail is far and away the safest form of crime there is, provided, of course, one takes reasonable precautions.
Aslında, şantaj mevcut olan en güvenilir suç şekli, ancak elbette akıllıca önlemler alınırsa.
There is that, of course.
Orası öyle.
There is a difference, of course. A jazz festival has more violence. The basic requirements for a television mystery program seem to be an alto saxophone, a piano, bass drums and, if the budget allows, a detective.
Bir televizyon sır programı için temel gereksinimler bir alto saksofon, bir piyano, bass davullar ve eğer bütçe elveriyorsa, bir de detektiften ibaret.
I don't know how it is up North, of course, but down South there are times when Southern women feel the need for privacy.
Kuzeyde nasıldır bilmiyorum ama Güneyde kadınların arada bir yalnız kalmaya ihtiyaçları vardır.
There will be no change, of course until this Bismarck thing is settled, then talk to Captain Shepard.
Tabii ki şu anda bu değişiklik... "Bismarck" olayı devam ettiği için mümkün değil.
OF COURSE THERE IS!
Alo, alo!
There is, of course, a third choice.
Üçüncü bir seçenek de var.
Well, of course, there is that money for Beneatha's medical schooling.
Elbette, Beneatha'nın tıp fakültesi için para lazım.
And, of course, it follows that there is very little call for the services of a librarian.
Bu da tabii ki sonuç olarak bir kütüphaneciye de pek az ihtiyaç olduğu anlamına gelir.
And, of course, it follows that since the state has proven that there is no god, that would make the function of a minister somewhat academic, as well.
Ancak devlet bir Tanrı olmadığını kanıtladığına göre bu papazın akademik bir işlevi olduğundan söz edebilir miyiz?
Of course that's not all there is to it.
Tabii ki bununla sınırlı değil.
Since you cannot take military action against the Indians and you cannot negotiate with them, there is only one course of action open to us.
Siz kızılderililere askeri bir harekat yapamadığınız ya da yapmadığınız ve onlarla müzakere başlatamadığınız sürece, bizi çözüme götürecek tek bir hal tarzı var.
And there is no place to hide, just to examine the situation, of course.
Ve saklanacak bir yer de yok. Sadece durumu gözden geçiriyorum tabi ki.
There is, of course, no expense to yourself, sir.
Size herhangi bir masrafı olmayacak efendim.
That's all there is to it, only a few Czech chauvinists think that they can turn back the course of history, but the Fuhrer means well, even with the good Czechs and believes in providence which will not abandon us...
Hepsi bu, sadece birkaç Çek şoven geçmişe geri dönebileceklerine inanıyor fakat Führer iyi Çeklere bile yardım etmek istiyor ve bizi yalnız bırakmayacak olan Tanrı'ya inanıyor.
Of course, there is Juliette, her husband, the garage But are these the words and images to use?
Tabii ki ortada bir Juliette, kocası ve garaj var ancak tüm bunlar imgeleri açıklamak için kullandığımız kelimeler değil mi?
Of course you know what it is... because you know everything that's going to happen before it happens... so there's really no need to ask you.
Tabii, sen ne olduğunu biliyorsun çünkü her şeyi önceden bilirsin.
And of course, there is your friend Morgan.
Ve tabii ki arkadaşın Morgan var.
There is, of course, no escape for them.
Onlar içinse elbette kaçış yok.
There is, of course, no escape.
Elbette kaçış yok.
There is, of course, another way, sir.
Tabii, bunun başka bir yolu da var.
There is, of course, a logical alternative.
Elbette mantıklı bir alternatif var.
of course 48716
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course you don't 199
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course you don't 199
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783