One way traducir turco
14,690 traducción paralela
One way or another, that thing dies today.
Ya öyle ya böyle o şey bugün ölecek.
There is only one way through the valley.
Vadi boyunca sadece bir yol var.
You think you one way then you find out you ain't.
Bir şekilde düşünürsün sonra öyle olmadığını öğrenirsin.
I think they made it so there's only one way in.
Sanırım tek bir giriş yolu yapmışlar.
Like I said, I think there's only one way in and there's no way to bust through that door without waking up the rest of them.
Dediğim gibi, sadece tek bir giriş var ve diğerlerini uyandırmadan baskın yapıp geçme şansınız yok.
Weekends and on Wednesdays, I'm with my kids and I'm one way.
Çarşambaları ve hafta sonları çocuklarımla geçiririm, öyle davranırım.
There's only one way for this war to end... we put the Grounders down and keep them down until they know better than to take one more step in our direction.
Bu savaşın bitmesinin tek bir yolu var. Dünyalıların tepesine darbe indireceğiz ve yolumuza çıkmamayı öğrenene kadar indirmeye devam edeceğiz.
Only one way this stops.
Bu iş ancak bir şekilde biter.
I must save you from all of this, one way or another.
Seni bu durumdan kurtarmalıyım. Öyle ya da böyle.
Well, that's one way to infiltrate the premises.
Tesisin içine girmenin tek yolu bu.
Only one way to find out.
Öğrenmenin tek yolu var.
Well, there's only one way o find out, isn't there?
Öğrenmenin tek bir yolu var değil mi?
We're all tested in one way or another, are we not?
Hepimiz öyle ya da böyle sınanıyoruz, öyle değil mi?
Well, only one way to find out.
Öğrenmenin tek yolu var.
Now, if we can find that, maybe it'll prove, one way or another, who was involved.
Eğer o defteri bulabilirsek, öyle ya da böyle işin içinde kim var buluruz.
They've both had a lot to cope with, one way or another.
Bu gerçekten gerekli mi? Öyle ya da böyle, ikisinin de baş etmeleri gereken bir sürü işleri var.
Well, that's one way to see it.
Bu da bir bakış açısı tabii.
I just want to leave, one way or another.
Ben sadece gitmek istiyorum. Öyle ya da böyle.
There is more than one way to achieve something.
Bir işi başarmanın tek yolu yoktur.
There's only one way that can happen : if we've got a leak.
Bunun olmasının tek bir yolu var.
Guys, there's only one way to get through to a Korean.
Beyler, bir Korelinin hakkından gelmenin sadece bir yolu var.
Because I didn't care one way or the other?
Öyle ya da böyle umurumda olmadığından mı?
Sometimes, I remember it one way, sometimes another.
Bazen bir şekilde hatırlıyorum bazense başka şekilde.
And there's only one way to change the future... you and Mary Sibley gave the Devil the earth.
Geleceğini değiştirmenin tek bir yolu var. Sen ve Mary Sibley, şeytanı dünyaya getirdiniz.
There is only one way to free yourself of guilt.
Kendini suçluluk duygusundan arındırmanın tek bir yolu vardır.
There's only one way to find out.
Bunu anlamanın bir tek yolu var.
Until she saw there was only one way to regain her dignity.
Ta ki haysiyetini yeniden kazanmak için tek bir çıkar yol olduğunu fark edene kadar.
But there's one way to know for sure.
Emin olmanın yalnız bir yolu var.
Because there's only one way to keep them safe.
Onları güvende tutmanın tek yolu var.
Leadership must be earned, and one way or another, I will have that charter.
Liderlik kazanılmalı ve öyle ya da böyle, o sözleşme benim olacak.
Yeah, well, no one but you will ever know that, because there's no way you're faking your way out of this death, Charlie.
Neyse ki, bunu senden başka bilen olmayacak çünkü bu sefer ölü taklidiyle kurtulamayacaksın.
One man made something... That will make millions, maybe billions of people feel the way we just did.
Adamın biri milyonlarca, belki milyarlarca insanı, bizim hissettiğimiz gibi hissettirecek bir şey yaptı.
But... There was no way that I was gonna skip this one.
Ama bu cenazeyi geçiştiremezdim.
Same way one loses a truckload of weapons.
Tıpkı bir kamyonet dolusu silahı kaybedenler gibi.
When this ends with our camp in ruins... you won't be able to say no one told you there was a better way out.
Bu iş, kampımızın yerle bir olmasıyla bittiğinde kimse sana başka çıkar yolu olduğunu söylemedi diyemeyeceksin. Bu iş, Arkadya'nın zaferiyle sona erdiğinde yanlış tarafı seçtiğin için kendini suçlayıp duracaksın. Hayır.
They said the only way they'd leave him alone was if he did one thing.
Ancak bir şeyi yaparsa onu bırakacaklarını söylemişler.
I'm enjoying the one time in my day when there's less than ten fucking brown bitches in my way.
Önümde ondan fazla kaşar olmayan günün nadir dakikalarından birini yaşıyorum.
Who wants to take a one-way trip to a barren, lifeless rock?
Kim çorak, cansız bir kayaya tek yönlü bir yolculuk yapmak ister ki?
I mean, believe me, I love Gabi, but she looks way too much like your father to be the one to catch a man first.
Gabi'yi de severim ama adamın hasını gözünden anlamak konusunda babasına senden daha çok benziyor.
One-way mirror.
Tek yönlü ayna.
Maybe there's two cases here and one's getting in the way of the other.
Belki de burada birbiriyle kesişen iki tane mesele vardır.
The same one I've been asking myself all the way over here... which is...
Buraya gelirken yol boyu kendime sorduğum soruyu... size yönelteceğim.
But strictly entre nous, one has heard that Cairo is considerably more... accepting of my particular way of life.
Lakin aramızda kalsın Kahire'nin benim yaşam biçimime bir hayli uygun olduğunu duydum.
You're not the only one who felt that way.
Öyle hisseden sadece sen değilsin.
It was quite apparent and if I'm not mistaken, I've noticed her throwing one or two glances your way.
Oldukça belliydi ve yanılmıyorsam onun da sana bir iki defa gizlice baktığını gördüm.
I used one of those mornings to end this the only possible way.
Bu işin tek çıkar yolu vardı, ben de bir sabah elime geçen fırsatı değerlendirdim.
And killing one to incriminate the other is a way to do it.
Bunun bir yolu da, birimizi suçlu göstermek için diğerimizi öldürmekti.
Besides, this way, you owe me one, and don't think for a second
Böylece bana bir şey borçlu olursun bir saniye bile düşünme...
And clearly, I'm the one who hasn't been including Jordan enough in my life, not the other way around.
Ve açıkça belli oluyor ki Jordan'ı hayatına yeterince dahil etmeyen benmişim, sen değil.
Look, this will be a good way for you to keep one foot in Rosewood.
Bence bir ayağını Rosewood'da tutmak ve geride bıraktıklarını anlamak için iyi bir yol.
Can't lie your way out of this one, pal.
Bu sefer yalan söyleyerek kurtulamayacaksın ahbap.
one way or another 378
one way or the other 133
one way to find out 32
wayne 745
ways 66
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
one way or the other 133
one way to find out 32
wayne 745
ways 66
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
way better 36
way down 31
way too long 22
way mirror 27
way trip 38
way back 82
wayward pines 19
way ticket 45
way up 26
way better 36
way down 31
way too long 22
way mirror 27
way trip 38
way back 82
wayward pines 19
way out 21
way tie 16
way i see it 33
way street 165
one week 142
one week ago 17
one word 167
one week later 24
one white 21
one wrong move 25
way tie 16
way i see it 33
way street 165
one week 142
one week ago 17
one word 167
one week later 24
one white 21
one wrong move 25