English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ O ] / Our deal

Our deal traducir turco

1,772 traducción paralela
Jimmy O dies, so does our deal.
Jimmy ölürse, anlaşmamız da yatar.
Jimmy O dies, so does our deal.
Eğer Jimmy ölürse, anlaşmamız yatar.
She tried to turn herself in and shit on our deal.
Teslim olmaya ve anlaşmamızın içine etmeye çalışmış.
And I know that's not our deal, Which I will honor.
Anlaşmamızın farkındayım, saygı da duyuyorum.
You know our deal.
Anlaşmayı biliyorsun.
Did you forget about our deal?
Anlaşmamızı unuttun mu, yoksa?
Guys, what happened to our deal?
Beyler, anlaşmamıza ne oldu?
Does that mean our deal is off?
- Anlaşmamız iptal mi oldu yani?
Our deal still stands.
Anlaşmamız hala devam ediyor.
As long as you remember our deal - -
Anlaşmamızı unutmadığınız sürece.
What was our deal before?
Önceki anlaşmamız neydi?
Our deal was... We ice Lucifer, you rip up the lease.
Anlaşmamıza göre biz Lucifer'i harcayınca sen anlaşmayı yırtacaktın.
Remember our deal, Castle.
Anlaşmamızı unutma, Castle.
It's part of our deal.
Anlaşmamızın bir parçası.
If he accepts our deal, we're free.
Eğer anlamamızı kabul ederse özgür oluruz.
Now, about our deal.
Anlaşmamıza gelirsek- -
Yeah, you remember our deal though.
Evet, anlaşmamızı hatırlıyorsundur?
Listen. There's a chance I can reinstate our deal.
Dinle, anlaşmamızı eski hâline getirme şansım var.
- That was our deal.
- Anlaşmamız böyle sonuçta.
If you contact anyone else, our deal is off.
Başkasıyla temas kurarsan anlaşma yatar.
If you try to decrypt the drive, our deal is off.
Hafızadakilerin şifresini çözmeye çalışırsan anlaşma yatar.
That was our deal.
Anlaşmamız böyleydi.
So much for our deal with the Ursini.
Bizi oyuna getirdiler. Ursini ile anlaşmamız da buraya kadarmış.
I was thrilled when I got a call from Nick today... telling me he wanted to move forward with our deal.
Bugün Nick'ten telefon alıp da, bana anlaşmamıza katılıp ilerlemek istediğini söylediğinde, heyecanlanmıştım.
You go put on a uniform or our deal is off.
Git bir forma giy ya da anlaşmamız biter.
You broke our deal.
Anlaşmamızı bozdun.
Can't when you go back on our deal.
Anlaşmamızdan dönersen bunu yapamam.
- Thought you'd forgotten our deal.
- Anlaşmamızı unuttun sanıyordum.
Hey, you tell haraki out of all the retailers we deal with, - He's our favorite. - Okay, thank you.
Haraki'ye iş yaptığımız bütün perakendeciler arasında onun en sevdiğimiz olduğunu söyleyin.
Good thing your bosses don't know about our little deal.
Neyse ki patronların minik anlaşmamızdan bihaber.
I told James if he didn't pay me back, I'd tell his sister about our secret deal.
James'e, parayı geri vermezse kardeşine gizli anlaşmamızı anlatacağımı söyledim.
At the end of the day, we all deal with things in our own way, don't we?
Her günün sonunda, işlerimizi kendi yolumuzla hallederiz, değil mi?
We're hoping our interview seals the deal.
Görüşmemizin olumlu sonuçlanacağını düşünüyoruz.
- You don't want to deal with our problems.
- Sen bizim sorunlarımızla uğraşmak istemiyorsun.
We all got our TV deal right after that, and everybody was happy.
Bundan hemen sonra, hepimiz TV anlaşmasını aldık,.. ... ve herkes mutluydu.
Our DA is willing to talk a deal with Mr. Reed in the interest of mending fences. If he's interested in mending fences with us.
Bölge Savcısı, Bay Reed'le konuşup bize yönelttiği suçlamaları geri çekmesi hâlinde, anlaşmaya sıcak bakıyor.
By funding a dedicated chest-imaging system in the E.R. We could create cost-effective ways to deal with our increased patient load.
Acil servisteki özel bir göğüs görüntüleme sistemine kaynak sağlanırsa artan hasta sayımızla baş edebilmek için uygun maliyetli yollar üretebiliriz.
This deal is crucial to our branch.
Bu anlaşma bölümümüz için çok önemli.
Tonight, all we do is drink, dance, and deal with our collective nightmares in the morning.
Sadece içecek, dans edecek ve sabaha kâbusumuza aynı yerden devam edeceğiz.
Someone's gotten wind of our little deal.
Birileri anlasmamizdan haberdar olmus olmali.
The big deal is that I don't want to commit a crime on our first date.
İlk randevumuzda bir suç işlemek istemiyorum.
We will deal with him once we're on our own soil.
Onunla kendi topraklarımızda hesaplaşacağız.
All of our cash is tied up in a business deal.
Tüm paramız bir iş anlaşmasına bağlandı
Our community and our congregation have experienced a great deal of pain and betrayal in these pest few months, and today I would like to talk about a concept that many of us have been grappling with :
Geçtiğimiz bir kaç ayda toplumumuz ve cemaatimiz büyük bir acı ve ihanete maruz kaldı. Bugün birçoğumuzun boğuştuğu bir kavramdan söz etmek istiyorum :
I was trying to deal with our plane tickets
Uçak biletlerimizle uğraşıyorum.
But that's why you called... our little... deal?
Bu yüzden buna küçük anlaşmamız diyoruz.
Mr. Risley, for the sake of our faith, and the future of our country I am prepared to risk a great deal.
Bay Risley, inancımızın ve ülkemizin geleceği için, çok büyük bir risk almaya hazırım.
We know how to tie our shoes now- - no big deal.
Artık ayakkabımızı nasıl bağlayacağımızı biliyoruz... Önemli bir şey değil.
"The deal," as you so originally put it, is that Bauer claims to have information concerning a code-breaking device that could compromise the identities of our agents around the world.
Sizin bu orijinal tabirinizle "olay" Bauer'in, dünya üzerindeki tüm ajanların kimliklerine gölge düşürebilecek bir kod-kırıcıya ilişkin bilgilere sahip olduğunu iddia etmesi.
I told myself making the Bulgarian deal might help shed some light on just how badly Keelson had compromised our team.
Kendi kendime, Bulgarlarla olan iş Keelson'ın ekibimizle ilgili ne kadar bilgisi olduğu hakkında bize bir ipucu verir diyordum.
I lost everything on our land deal.
Her şeyimi arazi anlaşmamızda kaybettim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]