English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ D ] / Deal with this

Deal with this traducir turco

3,424 traducción paralela
You can deal with this. I did it.
Bunun üstesinden gelebilirsin, ben geldim.
So now instead of hunting for the guy who did, I gotta deal with this old-testament stupidity.
Şimdi bunu yapanı bulmak yerine şu eski vasiyetname ile uğraşmak zorundayım.
I can't deal with this now.
Şu an bununla uğraşamam.
But I do think you and Walt need to deal with this. Talk to each other.
Ama Walt'la bu sorunu halletmelisiniz, konuş onunla.
I don't know if I'm going to be able to deal with this... But I know it's going to be a lot easier if you're with me.
bunun üstesinden gelebilecekmiyim bilmiyorum... ama sen yanımda olursan daha kolay olacağını
I mean, we haven't had to deal with this since the-failing-marriage / first-time-you-noticed - your-arm-fat crisis of'06. Yes.
Böyle bir şeyle en son uğraştığımız vakit başarısız evliliğin ile kolundaki yağları ilk defa fark etmenin üst üste geldiği yıl olan 2006'ydı.
We have explained Mr Olsson is too busy to deal with this matter.
Bay Olsson'un bu konuyla uğraşamayacak kadar meşgul olduğunu söylemiştik. - Evet, evet.
I can't deal with this!
- Baş edemiyorum!
And tell you what - - when I do, I'm not gonna volunteer to come back down and deal with this crap.
Ve girince de geri dönüp bu zırvalıklarla uğraşmak için gönüllü olmayacağım.
I don't want to deal with this shit. No, it's okay.
Bununla uğraşmak istemiyorum.
Let someone else deal with this. - I will call 911.
Bırak başkası ilgilensin.
This is the best way to deal with this.
Bu işi yoluna koymak için en iyi seçim bu.
I thought you were gonna deal with this.
Bu Megan. - Bu işi halledeceğini sanıyordum.
I'll deal with this.
Bunu ben hallederim.
So you wouldn't have to deal with this.
Tüm bunlarla uğraşmayasın diye.
Castle, I shouldn't have to deal with this
Castle, bunlarla zaten uğraşmamalıydım,
I should deal with this.
Bununla ilgilenmeliyim.
Ricki, look, you're the one that has to deal with this pain in your knee.
Ricki, sensensin, bak o uğraşmak zorundadır diz bu ağrı.
If you can't get the hard evidence you need, you might just have to put the badge aside and deal with this as a Grimm.
Eğer ihtiyacın olan sağlam kanıtı bulamazsan rozetini kenara koyup bununla bir Grimm gibi ilgilenmen gerekebilir.
How do we know they even still deal with this kind of thing?
Hâlâ bu tür vakalarla ilgilendiklerini nereden biliyoruz?
You know, if you want to deal with this down at the precinct, I can make that happen for you.
Bununla karakolda başa çıkmak gibi bir isteğiniz varsa bunu sağlayabilirim ben.
Oh, man, how am I supposed to deal with this without you?
Sen olmadan bununla nasıl başa çıkacağım?
And we're gonna have to deal with this one way or another.
Bunun o ya da bu şekilde üstesinden gelmeliyiz.
I can't deal with this primitive database.
Bu ilkel veri tabanı ile uğraşamıyorum.
I'm telling you now because we have to deal with this, yeah?
Şimdi söylüyorum çünkü bu işi halletmemiz gerek.
I told you that I have to deal with this.
Bununla başa çıkmam gerektiğini söylemiştim.
I don't want to deal with this.
Bununla uğraşmak istemiyorum.
You and I are gonna deal with this body, and then scrub the car clean of DNA, because one drop of blood, a single hair, could lead straight back to you.
Pekâlâ, seninle cesedin icabına bakıp arabanı DNA'dan arındıracağız. Çünkü bir damla kan, bir tel saç bile okları üzerine çekebilir.
I can't deal with this right now.
Hiç uğraşamam şimdi.
We can deal with this.
Bunu halledebiliriz.
How would Percy deal with this kind of thing?
Percy böyle bir şeyle nasıl baş ederdi.
Can we deal with this when I get back?
Bunu geri döndüğümde konuşsak olur mu?
It's not gonna prepare me for what I have to deal with when I walk out of this building.
Beni bu binadan çıktığımda uğraşmam gerekecek olan şeylere hazırlamıyor.
- Yeah, well... I have so much energy since I stopped chemo, and I don't wanna leave all this stuff for you and dad to deal with, so...
- Evet ama kemoyu bıraktığımdan beri çok enerji doluyum ve bunca şeyle senin ve babanın uğraşmasını istemiyorum.
I don't want to leave all this stuff for you and dad to deal with.
Bunca şeyle senin ve babanın uğraşmasını istemiyorum.
The people in this town, they deal with things in a different way, but it gets dealt with.
Bu kasabadaki insanlar olayları farklı şekilde hallediyorlar ama mutlaka hallediliyor. Peki ya şu yanan adam?
This is something that your dad needs to deal with.
Bu, babanın başa çıkması gereken bir şey.
My opponent does not recognize that this town does not have the wherewithal to deal with a Volge attack, nuclear reactor bombs, hellbugs, razor rain.
Rakibim bu şehirde bir Volge saldırısıyla başa çıkmak için gerekli olan şeylerin olmadığını göremiyor. Nükleer reaktör bombaları, Cehennem Böcekleri, bıçak yağmuru.
- We have this deal that if an ex comes to town, we're allowed one dinner with them, and the spouse can either attend or not.
- Kurallarımıza göre bir eski sevgili şehre gelirse onlarla bir gece yemek yeme iznimiz var. Ve eş isterse katılır, isterse katılmaz.
I know it sounds bad, and this is the last thing you want to deal with, but I I did not want to hide anything from you.
Biliyorum bu iyi gözükmüyor ve uğraşmak isteyeceğin son şey budur ama senden hiçbir şeyi saklamak istemiyorum.
Are you gonna stop fucking with me and make this deal or am I gonna keep slapping the shit out of you?
Benimle taşak geçmeyi bırakıp anlaşmayı yapacak mısın? Yoksa seni eşek sudan gelene kadar tokatlamaya devam edeyim mi?
Wade went back to being Wade, and this is how I'm going to deal with it.
Wade, Wade olmaya geri döndü. Ve bu da benim başa çıkma şeklim.
How do you deal with all this?
Tüm bunlara nasıl katlanıyorsun?
Get me him, he's the only one who knows how to fucking deal with me when I'm like this.
Bu halde iken o benimle nasıl baş edeceğini iyi bilir.
Hey, look, while you're here, could you deal with all the illegal parking on this street?
Hey, baksanıza, siz burada iken yasadışı park etmeyle ilgili ilgilenebilir misiniz?
With this deal, locking those sons of bitches up in the furnace once and for all, it's too important not to.
Bu testler ile orospu çocuklarını sonsuza kadar kapatmamız çok önemli.
And this is my problem, and I'm gonna find a way to deal with it.
Sorun benim sorunum, çözecek bir yol bulacağım.
- Over and over, it seems, starting with the moment you began priming me for this sour deal in the first place.
- Yalan üstüne yalan, görünüşe göre. Sen bu kötü anlaşmayı bana çıtlattığında başlamıştı hem de.
[Chuckles] Harding, don't you wish you could just go back to practicing medicine and not have to deal with all of this administrative crap?
Harding sen hiç doktorluğa geri dönüp bütün bu idare işlerinden kurtulmayı düşünmüyor musun?
This deal isn't being made with independent MPs.. but with the New Democrats.
Bu anlaşmanın yalnızca Orta Yol ve birkaç bağımsızla değil Yeni Demokratlar'la yapıldığını kabul etmelisin.
Deal with them, I'll take care of this.
Onlarla siz başa çıkın, ben burayla ilgileneceğim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]