Probably for the best traducir turco
339 traducción paralela
But it's probably for the best... for I have not got the money to afford a grave watcher.
Ama böylesi daha iyi mezara bekçilik etmesi için kimseye verecek param yok.
It's probably for the best, though.
Belki de öylesi daha iyi oldu.
well, it's probably for the best.
Galiba en iyisi bu.
It's probably for the best.
O muhtemelen en iyisi içindi.
Wherever you're going, it's probably for the best.
Nereye gidiyorsan, herhalde senin için en iyisidir.
It's probably for the best.
Belki de en iyisi budur.
Yeah, that's probably for the best.
Muhtemelen boylesi daha iyidir. # Yaz aski...
It's probably for the best.
Muhtemelen bu herşeyden daha iyi olacak.
This is probably for the best.
Pekâlâ. En iyisi buydu herhâlde.
It's probably for the best.
Bu büyük ihtimalle daha iyi oldu.
But, you know, this is probably for the best.
Ama muhtemelen en iyisi böyle.
Besides, it's probably for the best.
Belkide en iyisi böyle olması.
It's okay. I mean, it's probably for the best.
Önemli değil.
It's probably for the best. After 13 years, she'll probably think I'm a stalker.
Bence böylesi daha iyi 13 yıl sonra benim bir salak olduğumu düşünür
- Probably for the best.
- Belki de en iyisi bu.
- But it's probably for the best.
- Ama büyük ihtimalle en iyisi bu.
Probably for the best.
En iyisine...
Yeah.Probably for the best, really
- Böylesi daha iyi.
Well, it's probably for the best.
Bu en iyisi.
- It's Probably All For The Best.
Belki de en iyisi budur.
It was probably just for the best.
Belki de böylesi daha iyi oldu.
The best thing, probably, would be to go to a real estate office as if we were looking for property...
Muhtemelen en iyi şey emlak arıyormuş gibi bir emlakçiye gitmektir...
Those were probably the best of times for him.
Muhtemelen onun en iyi zamanlarıydı.
The worst convicts, those deep down in solitary confinement... and the most ordinary file clerks... probably for large insurance companies... because they would be in fireproofed rooms... protected by tons of the best insulator in the world : paper.
Yeraltında tutulan azılı suçlular... ve vasat sicil kâtipleri... kanımca en güvenli konumdalar... çünkü ateş geçirmez odalardalar... ve etrafları bilinen en iyi yalıtkanla dolu : Kağıt.
Things probably worked out for the best, don't you think?
İşler çok iyi gitti.
We usually tell them that probably their best protection for home... is the short-barreled shotgun.
İnsanların çoğuna evlerine için en iyi korumayı kısa namlulu pompalı tüfeklerin sağlayacağını söylüyoruz.
It's probably for the best.
Muhtemelen, en iyisi de bu olur.
Now, he's probably in there hiding the best for himself.
Şimdi, muhtemelen içeride saklanmış en iyi parçaları kendine saklıyordur.
A hundred of my very best friends paid a thousand dollars apiece... to have a drink with Congressman Johnson. Not to mention the fact my wife is probably looking for me right now.
En iyi arkadaşlarımdan yüzlercesi kongre üyesi Johnson'la bir kadeh içki içmek için binlerce dolar ödedi ve de karım şu anda beni arıyor.
Probably it would've been the best thing for the child to live in his ancestors'land.
[ermenice konuşmalar] şimdi ne diyor?
And what I realized during this very interesting week is that I have probably focused too much on breaking the glass ceiling, finding a woman to run things here when I should have been looking for the best person to run things here.
Bu çok ilginç hafta boyunca... burayı idare edecek en uygun kişiyi aramak yerine... tabuları yıkmak... bir kadın yönetici atamak... gibi konulara... kafamı fazla taktığımı anladım.
Ah, our best plan is probably to wait for the Elders from Shigoku.
Galiba en iyi planımız, Shigoku'dan Büyüklerin gelmesini beklemek.
Helmer, the best way for you to settle in here is probably not by instigating disciplinary proceedings.
Helmer, sanırım senin buraya alışmanın en iyi yolu disiplinle ilgili mevzuata bulaşmaman.
This probably isn't the best time to bring it up but you have to throw a party for Monica.
Ross, şimdi konuşmanın sırası değil ama Monica'ya bir parti hazırlamalısın.
It probably is for the best
Sanırım en iyisi bu.
Now is probably not the best time for that, Fred.
Şu an muhtemelen onun için [br] iyi bir zaman değil Fred.
This is the best story in the year for me, and probably for you.
Sanırım yılın en iyi olayı hem sizin hem de benim için.
We're at war, I mean, I think what I did was probably the best thing for both of us.
Savaştayız. Yani, bence yaptığım ikimiz için de en iyisiydi.
Probably not the best place for a kid that's got the shining.
Parlayan bir çocuk için iyi bir yer sayilmaz.
Well, then... This probably isn't the best time for this but...
Belki bunu konuşmak için doğru zaman değil ama...
Probably be the best for her, and for you.
Muhtemelen onun için en iyisi. Senin için de.
But probably five years is the best guess for now.
Beş yıl yapılan en iyi tahmin.
It's probably the best thing for him.
Muhtemelen onun için en iyisi budur.
- Yeah, it's probably for the best.
Tabi ki.
Anyway, it probably worked out for the best.
Neyse, her işte bir hayır vardır.
The wonderful Bronx Zoo is probably the best home for gorillas... outside Africa.
Mükemmel bir yer olan Bronx hayvanat bahçesi, belki de goriller için Afrika dışındaki en iyi evdir.
Yes, I suspect that's probably the best location for them.
Evet, sanırım onlar için en uygun yer orası olacaktır.
I think that probably the best thing is we adjourn just for a moment.
Sanırım muhtemelen en iyisi şu anda biraz ara vermek.
I lose the weird couple, which is probably for the best.
Çifti kaybettim, en iyisi oldu.
"Diana, I know... " has written to you about her intended divorce. " A sad business, but probably all for the best.
Diana, biliyorum, sana yazmamın nedeni onun boşanma niyeti hakkında... üzücü bir durum ; ama muhtemelen böylesi herkes için en iyisi.
But you're probably right, it's not the best time for me, you know.
Ama galiba haklısın, benim için iyi bir zaman değil.