The best part traducir turco
2,154 traducción paralela
And the best part about guys being idiots is none of their plans ever work out.
- Ve erkeklerin aptal olmasının en iyi kısmı da ; planlarının asla başarılı olmaması.
That's not the best part.
En iyi kısmı bu değildi.
That's the best part.
En güzel yerine gelmiştik.
This is the best part about having bedbugs.
Tahtakurularının tek faydası da bu.
Mr. Calligan, I need you to stop lying to us or getting punched in the face will have been the best part of your day.
Yalan söylemeyi kes. Yoksa yüzüne yediğin yumruk, bugün başına gelen en iyi şey olacak.
It's a power surge. This isn't the best part of town.
Burası şehrin en iyi kısmı değil.
And you know, the best part about beating the pants off you?
Ve seninle olmanın en iyi yanı ne biliyor musun?
And the best part is... Mm-hmm?
En iyi yanı neydi biliyor musun?
The best part, you'll feel so good, you won't even notice you're dead.
En iyi yanı, kendini o kadar iyi hissedeceksin ki öldüğünü bile farketmeyecekin..
Here's the best part.
En iyi kısmı duymadın daha.
Loving you has been the best part of my life, and I'm gonna miss you forever.
Seni sevmek hayatımın anlamıydı, seni sonsuza kadar özleyeceğim.
Oh, this is the best part.
En iyi kısmı burası.
You know what's the best part of my day?
Günümün en kötü bölümü nedir, biliyor musun?
The best part of you is right here, it's your sweet...
En güzel yerin burası, ne kadar tatlı...
We're about to get to the best part.
En iyi kısma gelmek üzereyiz.
But the best part...
Ama en iyi bölüm...
This is the best part, though.
En iyi bölüm bu gerçi.
And you know what the best part about this mid engine is?
Ve bu orta sınıf motorlu aracın en iyi bölümünün ne olduğunu biliyor musunuz?
Here's the best part! Look at me!
Ama bakmıyorsun.
And that wasn't even the best part.
Hatta daha iyisi de vardı.
What's the best part?
Daha iyisi nedir?
This is the best part!
Bu en güzel kısmı!
You haven't seen the best part.
Henüz en güzel kısmını görmedin.
But that's the best part, Shrek!
Ama en iyi kısmı zaten bu.
But you haven't heard the best part.
Ama daha en iyi kısmını duymadın.
You know what the best part of today was?
Bugünün en güzel yanı neydi biliyor musun?
You had the best part, fucking your sister!
En iyi bölümü atlama.. Onun kardeşini becerdin
Lizzy's like... she's the best part of us.
Lizzie bizim en iyi yanımız.
It's the best part!
En güzel kısım bu!
Sometimes the best part of the party isn't the party.
Bazen partinin en güzel kısmı partinin kendi değildir.
What's the best part of the party if it's not the party?
Partinin kendi değilse en güzel kısmı neymiş?
He's a career.260 hitter. The best part of his career is over.
260'lik vurucu bir kariyeri var, Kariyerinin en iyi kismi sona erdi.
I shouldn't have made you go. No, no, no, no, no, actually that's been the best part of the last couple of days for me...
O şerefsizin sonsuza kadar toprağın altında kalacağına tanıklık etmek.
Well, the Springfield trip's the best part of seventh grade.
Springfield gezisi yedinci sınıfın en güzel yanıdır.
No, Jack, that's the best part.
Hayır, Jack. Güzel tarafı bu.
Hey, you know the best part about my gay dads?
Gay babalarımın en iyi özelliği ne biliyor musun?
And the best part, Iran my own debt collection.
En güzel tarafı da, kendi ödemelerimi kendim topluyorum.
And the best part. We sell the meat through co-op outlets that I can tie directly to the unions.
Ve işin en güzel tarafı etleri direkt sendikaya bağlayabileceğim anlaşmalı marketlerde satacağız.
I've spent the best part of my life catering to your adulterous ass.
Hayatımın en güzel zamanlarını senin kıçına hizmet ederek harcadım.
- But the falling-in-love stage is the best part.
- Ama aşık olmak işin en iyi kısmı.
You know what I thought it would the best part of being a doctor?
Doktor olmanın bence en iyi yanı ne biliyor musun?
And the best part is, they don't even know what they found.
İşin en güzel yanı da, ne bulduklarını bilmiyorlar.
See, I'm not just selling houses, I'm selling myself, and the best part about me is my family.
Sadece ev satmakla kalmıyorum kendimi ve kendimle ilgili en önemli şey olan ailemi de satıyorum.
That's the best part.
En iyi kısmı da o.
Oh, and the best part, you've been with it the whole time.
En güzel tarafı bunca zamandır yanında olmanız.
- The best part is you never know when they're coming.
Bunun en iyi tarafı, bu sürenin ne zaman başlayacağını bilmemek.
- And you know the best part?
Ve en güzel kısmı nedir biliyor musun?
- The worst part is you're smart enough to know That evidence is circumstantial at best.
En kötüsü, kanıtın olay ile ikinci dereceden ilgili olduğunu bilecek kadar zekisin.
Mm. Best part is, I got'em for free from the sub shop down the street.
En güzel yanı da onları aşağıdaki dükkandan bedavaya aldım.
Perseus you're not just part man, part god you're the best of both.
Perseus sen sadece yarı insan yarı tanrı değilsin. İkisinin de en iyisisin.
My best part. I do believe that we have someone Search for the elephants.
Filler için birini bulduk sanırım.
the best part is 19
the best is yet to come 22
the best 484
the best man 19
the best of the best 22
best part 17
party 591
part 451
partner 1354
parties 83
the best is yet to come 22
the best 484
the best man 19
the best of the best 22
best part 17
party 591
part 451
partner 1354
parties 83
partners 202
parts 27
partnership 23
partying 40
partial 17
partridge 36
parting is such sweet sorrow 16
party time 60
particularly 54
party tonight 16
parts 27
partnership 23
partying 40
partial 17
partridge 36
parting is such sweet sorrow 16
party time 60
particularly 54
party tonight 16
parter 16
party pooper 21
party all the time 20
party people 52
part two 38
party of two 19
party of one 25
party on 25
party's over 181
part one 26
party pooper 21
party all the time 20
party people 52
part two 38
party of two 19
party of one 25
party on 25
party's over 181
part one 26