Push me traducir turco
2,322 traducción paralela
When I was a girl growing up in Scotland, my mother used to push me around in a wheelbarrow filled with dead rabbits and spent ammunition.
Ben İskoçya'dayken annem beni içinde ölü tavşanların olduğu el arabasında taşırdı. Ve cephane artıklarıyla.
Get in there. The lighting, and don't push me, though, because I'm pregnant, and I don't...
- İtme beni, hamileyim ben.
What are you doing, trying to push me out of a moving car again?
Cidden yine beni hareket hâlindeki arabadan itmeye mi çalışıyorsunuz?
Don't push me to bring him to an orphanage!
Yemin ederim bırakırım onu. Kendi ellerimle yetimhaneye veririm.
It's just sometimes you push me too hard.
Sadece bazen beni çok zorluyorsun.
- Do not push me!
- Zorlama beni!
Now I feel like you're kind of punishing me for that, trying to push me away once and for all.
Şimdi beni cezalandırmak için tamamen hayatından çıkardığını hissediyorum.
Push me. Push, push, push.
İtebilir misin?
Don't push me, cowboy!
Beni buna zorlama, kovboy!
Don't push me!
Beni zorlama!
Well, I would, but, boss lady Zimmer Thought it would be funny to push me into flash-crete.
Çıkartırdım, ama patron Zimmer hanım beni yıl-tona gömmenin eğlenceli olacağını düşündü.
There's no need to push me! What are you doing?
Beni itmene gerek yok!
Don't push me.
Beni zorlama.
Wouldn't want you to push me down the stairs or anything.
Beni merdivenlerden aşağı yuvarlamanı istemem.
Listen, don't push me.
Dinle, beni zorlama.
I have a thing for a guy who pulls me in just to push me away.
- Sen gerzek değilsin. - Beni sadece itmek için kendine çeken bir adam var.
Hey, don't push me.
İtme beni.
Dr. Grey, can you please push me a-a little closer?
Dr. Grey, beni biraz daha yakınlaştırabilir misiniz, lütfen?
With, you know, someone to push me.
Beni zorlayan birisiyle.
Push me!
İt!
Push me up!
İttir hadi!
Why did you push me down?
Ne diye beni itiyorsun be adam?
Don't push me. Ok?
Üzerime gelme, tamam mı?
Don't push me, mum.
Sıkıştırıp durma beni, anne.
It seems unfair that they push me to work hard and then blame me when I do, you know?
Beni çok sıkı çalışmam için zorlamaları ama çalışınca da suçlamaları biraz haksızca.
Don't push me!
- İtmeyin Memur Bey gidiyoruz işte!
You'll have to push me.
Beni itmek zorundasınız.
If you want me to move, then you are going to have to push me.
Çekilmemi istiyorsanız, beni itmek zorundasınız.
Push it ♪ Give me the rhythm. DR. ROLAND : ♪ Ah, push it. ♪
# İttir hadi. #
- Can you give me a little push?
- Aracı biraz itermisin?
When I push these, 50 pounds of gasoline On that tripod behind me are gonna go boom. Will it demonstrate an improvement
75 km hız ile camda oluşan şok dalgasını görebiliyorsunuz.
- Push me.
- Tamam.
Do not push me!
İtme beni!
Can you just help me push?
Şunu itmeme yardım etsene.
Don't push that angle on me.
Beni şüpheli göstermeye çalışma.
Would you like me to push you to the parade, Pierce?
Seni geçit törenine itmemi ister misin Pierce?
You shut me out purposefully today to get me to make a plea. To push public opinion to rally for you to stay, didn't you?
Bugün beni maksatlı olarak, halkın görüşünü etkilemem ve kalmanız yönünde destek toplamam için olayın dışında bıraktın değil mi?
So don't you come and try to push your guilt on to me.
Cümlelerini al, güneş görmeyen yerlerine sok.
But if you ask me, in this life, you get pushed around just about as long as you don't push back.
Ama bana sorarsan, bu hayatta karşı çıkmadığın sürece sürekli itilip kakılırsın.
Push "play". But if he picks you, it'll totally wreck me.
Seni seçerse, tam anlamıyla dağılırım.
Help me push!
İtmeme yardım et!
You show up two years later out of the blue, and you expect me to "push it hard"?
İki yıl sonra bir anda ortaya çıkıyorsun, ve benden iyice zorlamamı mı bekliyorsun?
He'll make me do push-ups.
Yoksa bana şınav çektirir.
You have me in a push-up bra?
Bana dolgulu sutyen mi giydireceksin?
Because it looks like you were about to push off without me.
Çünkü sanki, bensiz çekip gitmek ister gibi görünüyorsun.
Push! Give me all your paw.
Patinin tüm gücüyle it.
I push you to tell me things, And then I have stuff myself.
Bana bir şeyler anlatman için seni zorluyorum, ama ben bazı şeyleri kendime saklıyorum.
Give me 10, I give back 7, cut your ticket push the button.
10 ver, 7 vereyim, biletini keseyim, düğmeye basayım.
Give me 20, I give back 16, cut your ticket, push the button.
20 ver, 16 vereyim, biletini keseyim, düğmeye basayım.
Give me 50, I give back 46, cut your ticket, push the button.
50 ver, 46 vereyim, biletini keseyim, düğmeye basayım.
General flores hired me To run the last week of his campaign, The final push and all.
General Flores beni seçim kampanyasının son haftasını yönetmem, son hazırlıkları yapmam için tuttu.