Put the traducir turco
79,269 traducción paralela
- Put the gun down.
- İndir şu silahı.
Put the gun down.
İndir silahı.
Kevin, put the gun down.
Kevin, indir silahı.
Kevin, put the gun down, okay?
Kevin, indir silahı, olur mu?
Just put the gun down.
İndir şu silahı.
This should put them over the top.
Bu eklemeyle sınırlarını sonuna kadar zorlayacağız.
Put the gun down!
İndir silahı!
Put the gun down!
İndir silahını!
Put the gun down, son.
- İndir silahı, evlat.
You didn't remember to put the button on your goddamn overalls!
Bir dugmeye basmayi hatirlayamadin!
So, I put the CD in my pants.
CD'yi donuma koydum.
We decided the best way to handle this thing would be to put the lease in my name.
Biz en iyisinin, sözleşmeyi benim adıma yapmak olduğuna karar verdik.
We're in L.A. Can we please put the top down now?
LA'deyiz. Artık üstünü açabilir miyiz?
I put them in the hole.
Onları çukura atarım.
Put the knife to your own throat.
Bıçağı kendi boğazına daya.
But now he needs surgery, and I put in for the time off weeks ago, and I have to be there for him, but now that I'm telling you this, I'm thinking maybe I could fly back a few days early, or I could get there a day later- stop, stop, stop.
Ama şimdi ameliyata ihtiyacı var haftalar önce izin için başvurdum ve babam için orada olmalıyım ama şöyle yapabiliriz belki birkaç gün erken giderim ya da birkaç gün geç giderim -
In preparation for your trip to the Bad Place, please put on these fedoras.
Kötü Yer'e yolculuğunuz için lütfen bu fötr şapkaları takın.
I put your mail on your desk and you have an appointment later with the Director of Point Calculations.
Postalarını masana bıraktım. Puan Hesap Müdürü seninle görüşmek istiyor.
Your medical relief mission to Kazakhstan, that really put you over the top, you got a ton of points for that.
Kazakistan'da yaptıkların seni sıralamada epey yukarı taşıdı. İyi puan aldın oradan.
Now, the safety's on, but you never put your finger on the trigger until you're ready to take your shot, okay?
Şimdi, emniyet açık ama ateş etmeye hazır olana dek... -... elini tetiğe koyma, tamam mı?
Then where, where did the fuck did you put it?
O zaman nereye koydun lan çantayı?
Now get the fuck out of here before I put one in your fuckin'head.
Şimdi kafana sıkmadan önce siktir ol git buradan.
If whoever this leads to is good for this, you put him in the box and call me.
İşin içinden kim çıkarsa çıksın tutuklayıp beni arayın.
Put yours in the box and wait for them to mate.
Seninkini kutuya koy ve eşleşmelerini bekle.
Put all the things that connect you to Ranjan in this box
Sizi Ranjan'a bağlayan her şeyi bu sandığa koyun.
Eh... - You put your hand on the chin. - Uh-huh.
Elini cenene koy.
Put 80 % into small local bookstores, the other 20 % into Woolworth's.
% 80'ini kucuk, yerel kitapcilara, kalan % 20'yi de Woolworth's'e yatir.
"You know what? Let's put a at the end of a ballad"?
"Bakin, hadi baladin sonuna sunu koyalim" desin?
Do not put your foot in the pool, or the career is done.
Ayagini sokma yoksa kariyerin biter.
- After Clive's party... - Mmm-hmm. -... you put on the ugly duckling hat...
Clive'in partisinden sonra cirkin ordek sapkani takip...
If you got any problems, put'em into the ball and send them away.
Tum sorunlarini topa yukle ve yolla gitsin.
Well, you know, you're the one who put it all together.
Hepsini bir araya getiren sensin.
Gave me all the ingredients, made me put it together and now you're burning the shit out of me.
Tüm malzemeleri verdin, bir araya getirmemi sağladın ve şimdi de beni yakıyorsun.
And then, if you're like me, you should have wrapped the original garment in acid-free paper, put it in a box, and saved it for future generations to enjoy.
Sonra da, eğer benim gibiysen orijinal parçayı, asitsiz bir kağıda sarıp gelecek jenerasyonlara verilmek üzere bir kutuya kaldırırdın.
When they ask you to put in the year that you were born, - all you have to do is...
Doğum yılını yazmanı istediklerinde tek yapman gereken...
Need to put down the first and last month's rent today.
Bugün ilk ve son ayın kirasını ödemen gerek.
There's not enough pressure in the world to put on myself.
Dünyadaki bütün yükü sırtlanacağım.
Put it on the dick board!
Çük tahtasına yaz.
Oh, not about the ass part, but I'd put it back.
- Kıç kısmında olmasa da yerinde olsam dediğini yapardım.
- Yeah, but I'm not the one who had the least experienced lawyer I've ever met put this thing over the goal line.
- Evet ama en önemli işimizi tanıdığım en tecrübesiz avukata yükleyen ben değilim.
But instead, they pulled the job and put just enough money in that account to implicate me.
Ama bunun yerine beni oyuna getirdiler ve planlıymış gibi hesabıma para yatırdılar.
I'm gonna put my meat in your mouth and have oral and anal at the same time!
Benim aleti ağzına sokup aynı anda hem oral hem de anal yapacağım.
But they will put you in the hole.
Ama seni çukura atarlar.
Until then, I'm gonna put you in holding with the others.
O zamana kadar seni başkalarının yanına koyacağım.
I print stuff out, get supplies and, you know, put out the "For Sale" signs...
Çıktı falan alıyorum, getir götür yapıyorum bir de işte satılık ilanlarını falan yerleştiriyorum.
The more I put in, the more I lost.
Ne kadar koyduysam o kadar kaybettim.
Gentlemen, put your hands together for... Val the Dictorian!
Beyler, alkışlarınız Onuriye için gelsin.
Which one of you pussies, uh, put sugar in my gas tank to prevent me from housing you on the hardwood?
Sizden hangi kancık benzin depoma şeker koyup, sizi sahaya gömmemi engelledi ha?
Might put a little strain on the wiring, that's all.
Evin hattını biraz zorlayabilir, o kadar.
Um, that is a bill from Ron Laflamme for the paperwork he had to do to put your coalition of companies together.
Bu Ron Laflamme'ın diğer şirketlerle koalisyon yapmamız için ayarladığı belgelerin faturası.
Well, I was just trying to make the most of the precarious situation you put me in.
Daha çok beni soktuğun riskli durumu kurtarmaya çalışıyordum.