Remind me traducir turco
5,188 traducción paralela
Crane, remind me later to have a chat about what your founding friends were thinking when they crafted our right to bear arms.
Crane, bir ara kurucu dostlarınla silah taşıma hakkı verdiklerinde akıllarından ne geçtiğiyle ilgili konuşmamı hatırlat.
Just remind me to keep you from interacting with anyone I know.
Sadece seni tanıdıklarımla etkileşimden uzak tutmamı bana hatırlat.
Ah, you know what? Just remind me. I got to write a thank-you note to the guy who invented waffles.
Biliyor musun, hatırlatta waffle'ı bulan adama teşekkür kartı yazayım.
You remind me of someone.
Bana birini hatırlatıyorsun.
You remind me a lot of your sister.
Bana kız kardeşini hatırlatıyorsun.
And I'm curious, why didn't you remind me about that until just now?
Merak ettim, neden bunu bana şimdiye kadar hatırlatmadın?
And remind me, how did you celebrate getting accepted into Columbia?
Hatırlatsana ya, Columbia'ya kabul edilişini nasıl kutlamıştın?
Did you just... remind me?
Sen bana dosyayı mı hatılarttın yoksa?
Do you honestly believe you have to remind me how much I screwed up?
Gerçekten ne kadar batırdığımı bana hatırlatmak zorunda olduğunu mu düşünüyosun?
Remind me never do anyone a favor.
Kimseye iyilik yapmamam gerektiğini hatırlattı bana.
Boys, remind me never to confess to a priest. He'll blab it all over town.
Çocuklar, bir rahibe asla günah çıkarmamam gerektiğini hatırlatın.
Just remind me how you came by it.
Nasıl ortaya çıktığını bana hatırlatsana.
Remind me again why we let you in our army!
Neden orduda kalmana izin verdiğimizi bana tekrar hatırlat.
Remind me, Father.
Hatırlatın, Peder.
Well, remind me never to get on the wrong side of you.
Sonra bana hatırlat, hiç tersine yakalanmayayım.
Remind me never to underestimate either of you two.
Bana hatırlatın da ikinizi de hiç küçümsemeyeyim.
Remind me, he confessed, right?
Unutturma da, kendisi itiraf etmişti değil mi?
Remind me again why mom and dad walked halfway across China to adopt you.
Anne ve babamın seni evlat edinmek için neden bütün Çin'i dolandığını hatırlat bana.
And remind me how stolen German bearer bonds have nothing to do with telekinesis.
Lütfen bana Alman senetlerinin telekinezi ile hiçbir alakalarının nasıl olmadığını bir kez daha hatırlatır mısın?
You remind me of school kids, Yehia. That always go to the principal when they get into trouble.
Bana, başı belaya girince sürekli müdüre giden öğrencileri hatırlattın Yahya.
Sue, remind me, what is this ridiculous charity that we're going to again?
Sue, gittiğimiz şu saçma yardım etkinliği neyle ilgiliydi, tekrar söylesene?
- Don't remind me.
- Hiç hatırlatma.
Oh, don't remind me.
- Hatırlatma bana.
Oh, you don't have to remind me of that.
- Bunu hatırlatmak zorunda değilsin.
- Why don't you remind me?
- Neden hatırlatmıyorsun bana?
Is this when you remind me what happened to my dad?
Şimdi de babama ne olduğunu mu hatırlatacaksın?
Remind me.
Hatırlat bana.
Remind me not to tell you any secrets.
Bana, hiçbir sırrı söylemediğini hatırlat.
Okay, and the only reason I'm thinking of them is because they remind me of all the misery that I have caused.
Tamam, o sözleri düşünmemin tek sebebi de bana çektirdiğim onca ıstırabı hatırlatması.
Your dad, you remind me of him, and when I look at you,
Baban, bana ondan hatırlatıyorsun, ve sana baktığımda,
You remind me of my son Danny.
Bana oğlum Danny'i hatırlattın. Sahi mi?
You just remind me of someone I once knew.
Bir zamanlar tanıdığım birini anımsatıyorsun.
Don't remind me.
Hatırlatma.
You needn't remind me.
Hatırlatmana gerek yok.
So... you remind me of Spector.
Bana Spector'ı hatırlatıyorsun yani?
You remind me so much of my beautiful zen.
Aynen.
You remind me of Mary.
Bana Mary'yi hatırlatıyorsun.
Remind me to call my shoemaker.
Hatırlat da kunduracımı arayayım.
You know, I don't, uh... throw this type of compliment around often, but you guys are such a tight-knit group... You remind me... of the'87 Browns.
Böyle sık sık etrafımdaki insanları övmem ama siz böyle bir birinize bağlısınız ya Bana 87'yılının Brownlar'ını hatırlattınız.
I know we're joking, but all kidding aside, it really does remind me of Kandinsky's...
Dalga geçiyoruz ama isin sakasi bir yana bana hatirlattigi gerçekten Kandinsky'nin...
Remind me again why we forgave her.
- Onu neden affettiğimizi bir daha söylesenize.
Hey, listen. Remind me next time I come over, to fix that handrail out there.
Tekrar geldiğimde hatırlat da şu merdiven korkuluğunu tamir edeyim.
But before we delve too deeply into- -... into Foucault and the problems of modernity, let me remind you that hard-copies of your papers, are due tomorrow in my mailbox at nine a.m.
Daha derinlemesine Foucault'a ve çağdaşlık problemlerine girmeden önce, makalelerinizin basılı kopyalarının posta kutuma teslimi için son saatin sabah 9 olduğunu hatırlatayım.
I don't know what happened here or what you're planning. - But let me remind you...
Burada ne olduğunu ve ne planladığını bilmiyorum ama hatırlatırım ki...
If you're thinking of sending drones or missiles... I just wanna remind you... that the children will be sleeping in the tents with me.
Eğer insansız hava aracı ya da füze falan göndermeyi düşünüyorsan çocukların da benimle çadırda uyuyacaklarını hatırlatmak isterim.
Let me remind you. This house is very big.
Bu evin çok büyük olduğunu size hatırlatırım.
Do you actually need me to remind you that you're a werewolf?
Gerçekten de sana, senin bir kurt adam olduğunu hatırlatmama gerek var mı?
Let me remind you that your project exists at our discretion.
Size projenizin bizim kararlarımızla var olduğunu hatırlatayım.
Let me remind you, general, that this is my program.
Ben de size bunun benim programım olduğunu hatırlatayım.
Let me remind you that this is my wife, not yours!
Sana şunu hatırlatırım ki bu benim karım, senin değil!
Son, do I need to remind you what you asked me to do before you went up last time?
Evlat, kalkıştan önce benden ne istediğini hatırlatmama gerek var mı?