She loved him traducir turco
328 traducción paralela
She loved him just the same.
Bunlara karşın adamı sevdi.
- In her own way, she loved him.
- Biliyorsun abine delice aşık olmuştu.
Sally said she loved him, would never bother me again.
Sally onu sevdiğini bir daha beni rahatsız etmeyeceğini söyledi.
She never said if she loved him or not.
Adamı sevip sevmediğini asla söylemedi.
I mean, she loved him well enough.
Demek istedim ki onu çok seviyordu.
She just thought he was an ordinary emigrant, but she loved him, so she married him.
Basit bir göçmen olduğunu sanıyordu. Babama aşık oldu ve evlendiler.
He had to love her as she loved him, no matter what.
Ne olursa olsun, o da onu sevdiği gibi onu sevmeliydi.
As much as she loved him, I doubt it.
Onu sevdiği sürece, kuşkuluyum.
And, I daresay, she loved him, too, in her own fashion.
Sanırım Alice de kendi tarzında onu sevdi.
She went that far because she loved him.
Onu sevdiğinden bu kadar ileri gitti demek.
Sometimes she even thought she loved him.
Ara sıra onu sevdiği zamanlar olsa bile.
She loved him once, very much.
Bir zamanlar ona âşıktı.
_ She loved him.
- Onu seviyordu.
Elsa told me this morning that her husband was a communist and a spy, and that because she loved him she consented to be his courier to Harek.
Elsa bu sabah bana kocasının bir komünist ve casus olduğunu söyledi. Kocasını sevdiği için de Harek'e kuryelik yapmaya razı olmuş.
Poor butterfly... for she loved him so.
Zavallı kelebek... ne kadar çok sevmişti onu.
I thought maybe if she loved him, she'd let him go.
Eğer onu seviyorsa, gitmesine izin verir diye düşündüm.
He might think she loved him, but she didn't.
Onun kendisini sevdiğini düşünüyor ama kadın onu sevmedi.
Yes, if she loved him.
Evet, çünkü diğer adamı seviyordu.
She said she loved him as a friend, but we know that this is a lie.
Bana onu arkadaş olarak sevdiğini söyledi, fakat bunun yalan olduğunu biliyoruz.
She loved him though he was cokey
She lovedhim though he was cokey
He must have seen his mother killed, and all just because she loved him.
Annesinin öldürüldüğünü görmüş olmalı. Ve sadece onu sevdiği için.
The reason I talk about him so is that my mother, God rest her saintly soul was very fond of him. She loved him.
Onunla konuşmanın nedeni annemin, ruhu huzur içinde olsun ondan çok hoşlanması.
He was convinced that she loved him now, Because she was carrying his child.
Artık kadının onu sevdiğine inanmıştı, çünkü çocuğunu taşıyordu.
She had spoken out for Creb because she loved him.
O Creb için konuştu çünkü onu sevmişti.
She loved him intensely.
Onu gerçekten sevdi.
She loved him.
Aşıktı ona.
She loved him as only such women can love.
Onu sadece bu tür kadınların sevebileceği gibi sevmişti.
Sally wanted to say she loved him, but she just couldn't.
Sally, onu sevdiğini söylemek istedi. Ama sadece o değil.
She loved him.
Onun için tanıklık etti.
And yet she loved him, God knows why, the way only the pure angels love.
Ne hikmetse, saf, meleksi bir aşkla bu adamı sevdi.
She loved him.
Annem o adami sevmisti.
And then, because I loved him, I felt I had to restore her to him... to make her what she'd been before... to make him happy.
Sonra onu sevdiğim ve mutlu olmasını istediğim için karısını iyileştirerek, eski haline döndürmem gerektiğini hissettim.
It was basil hallward's niece gladys, who had loved him since she was a child.
O da Basil Hallward'un yeğeni Gladys idi. Dorian'ı çocukluğundan beri seviyordu.
And then I suddenly realised that she had loved him too and had done actually nothing to harm me.
Ve onun da babamı sevmiş olduğunu anladım ve gerçekten beni incitecek bir şey yapmadığını.
How she must have loved him, to give up everything.
Her şeyden vazgeçtiğine göre çok seviyor olmalı.
She must have loved him once.
Bir zamanlar onu sevmi § olmall.
My mother worshiped him loved him even as she died.
Annem ona tapardı ölürken bile seviyordu.
He loved her deeply, and she, him.
Ona derinden bir aşk duydu ve Clifford da ona karşı boş değildi.
- She never loved him.
Babamı hiç sevmedi.
She loved him.
Annem onu seviyordu.
I don't think she ever loved him.
Onu bir kere bile sevmiş olduğunu sanmıyorum.
Of course, she might have loved him.
Tabi ki, onu sevmiş olabilir.
She understood that her attachment to René, her days at the castle, her hardships, were the surest way to take her to him she loved.
Anladı ki, René ile olan bağı, şatodaki günleri, çektiği sıkıntılar, onu sevdiği adama götürecek en emin yoldu.
She's all right for him, he's always loved low-grade sluts.
O kadın Adolfo için uygun, çünkü O daima sürtüklerden hoşlandı.
She'd heard of him and thought he was good, and Diane's very smart. Diane loved the idea.
Diane bu fikre bayıldı.
Today she tells me that she never loved him... that she took him to be strong on me.
Bugün bana, asla onu sevmediğini söylüyor beni güçlü kılmak için onu götürdüğünü söylüyor.
"And even more amazing was the day she realized she truly loved him back." Farm Boy,
Daha şaşırtıcı olan şey ise kızında aşık olduğunu fark etmesiydi.
He kept saying how much he loved her, and I believe she welcomed him, that she forgave him.
Onu ne kadar çok sevdiğini söyleyip durdu, Laura'nın da içtenlikle karşılayıp, onu affettiğine inanıyorum.
But she loved her husband so vividly in a physical sense that she could hardly understand the mental even spiritual tie which held him to me or imagined that it was only my desire to influence his power for good which kept me under his roof.
Ama o kocasını çok seviyordu ve bu yüzden bu konuda fiziksel hisleri çok canlıydı. Benim o çatı altında bulunma sebebimin zihinsel hatta ruhsal anlamını kavramakta zorlanıyordu. Oraya bağlı olmamın nedenini kocasının gücüne duyduğum arzu oluğunu düşünüyordu.
She had wept... because she had thought of that man from Cholon... her lover... and suddenly she wasn't sure... of not having loved him... with a love she hadn't seen... because it had lost itself in the story... like water in the sand... and that she was rediscovering it now... in this moment of music flung across the sea.
Ağlamıştı, çünkü Cholon'lu adamı, sevgilisini düşünmüştü. Ve birdenbire onu aşkla... sevmediğinden kuşku duymaya başlamıştı. Belki de aşkı öykünün içinde... kumlarda sular gibi yitip... gitmişti de onun için görmemişti.
I don't love her the way she needs to be loved and I don't even see a future for us, but then I look at my little boy sitting across from me, and I think I'd suffer any torture to be with him for all the minutes of his life.
.. bizim için bir gelecek bile görmüyorum, ama sonra karşımda oturan.. .. oğluma bakıyorum, ve onunla hayatının her anında birlikte olmak için.. .. her nevi işkenceye katlanabileceğimi düşünüyorum.
she loved it 59
she loved me 55
she loved you 74
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
she loved me 55
she loved you 74
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
she loves you 255
she looks like you 26
she looks like me 20
she looks just like you 26
she likes you 180
she looks nice 18
she looks beautiful 24
she loves me 159
she lives 40
she likes me 65
she looks like you 26
she looks like me 20
she looks just like you 26
she likes you 180
she looks nice 18
she looks beautiful 24
she loves me 159
she lives 40
she likes me 65