She lives traducir turco
3,118 traducción paralela
She lives down in Melbourne somewhere, but I wouldn't know where.
Melbourne'da yaşıyor ama neresinde bilmiyorum.
She lives for such intellectual sensations.
Bu gibi entelektüel sansasyonlar için yaşıyor.
: She lives.
Yaşayacak.
She lives next door.
O yan dairede yaşıyor.
Now she lives with an innkeeper man and his wife
Ve şimdi bir hancı ve onun karısıyla yaşıyor
Discover where she lives.
Nerede yaşadğını keşfet.
She lives with her mom.
Annesiyle yaşıyor.
She lives with Aoi and Bent.
Aoi ve Bent ile yaşıyor.
She lives in her own little bubble.
Kendi küçük dünyasında yaşar.
She lives?
Yaşıyor mu?
She lives in France.
Fransa'da yaşıyor.
This is stupid. Well, well, she lives.
çok salakça... vay vay yaşıyormusun sen.
You know where she lives.
Nerede yaşadığını biliyorsun öyleyse.
I don't know where she lives, or if she's even alive.
Nerede yaşadığını, hatta yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorum.
She lives with her brother, Inspector Billimoria.
Kardeşiyle birlikte yaşıyor, Komsier Billimoria.
She lives here.
O burda yaşıyor.
Yeah, Megan. She lives down the block.
Adı Megan.Evi buraya yakın.
And yet she lives.
Yine de hayatta.
Sent Ali to my sister's. She lives next door.
Ali yi kardeşlerime gönderdim Yan tarafta yaşıyordu
She lives in Cadiz with her new boyfriend.
Yeni erkek arkadaşıyla birlikte Cadiz'de yaşıyor.
She lives the life you want to live.
O senin yaşamak istediğin hayatı yaşıyor.
She lives in this town.
O da güzel.
She lives in a sheltered home.
Küçük bir kulübede yaşıyor.
Connor : She lives here.
Burada yaşıyor.
She's such a nice girl And she lives in an apartment without a bath
Üstelik banyosuz bir dairede yaşıyor. Kesinlikle iyi bir kız.
That's where she lives?
Burada mı oturuyor?
Yes, she lives there.
Evet. O da burada oturuyor.
She lives right across the street, you know.
Sokağın karşısında oturuyor, biliyorsun.
- She lives in Paris?
- Paris'te mi yaşıyor?
She lives in the West Village.
West Village'te oturuyor.
She lives in Kansas.
Kansas'ta yaşıyormuş.
Yeah, she lives out in the'burbs with her family.
Ailesiyle bir banliyöde yaşıyor.
Cecilia, the Chiquita who lives here, she works for a guy called Jack Knoll.
Jack Knoll adında bir adamın yanında çalışıyor.
She's demented and lives in a nursing home.
Kafayı yedi, bir bakımevinde yaşıyor.
And by favor of the gods... she yet lives!
Ve Tanrıların lütfuyla hayatta kaldı!
She's married, lives here in town. Checked in alone last night for a one-night stay.
Tek gece kalmak için dün akşam yalnız olarak gelmiş.
And the guy that you're looking at now- - the guy with the nine-to-five job, lives in a two-bedder, loves Thai takeaway... loves when his girlfriend talks dirty to him the way she smiles.
Ve bu adam..... şu anda yüzüne baktığın..... saat dokuzdan beşe kadar çalışan adam.. .. iki kişilik bir yatakta yatıyor.. .. Tayland yemekleri seviyor..... kız arkadaşı ağzını bozunca buna bayılıyor hele ki gülümseyince kalbi atıyor.
Okay, good. She still lives here.
Olsun, hala burada yaşıyormuş.
As she glided through crowds of lives She couldn't leave me lying there
Kalabalıkların arasından kayıp giderken Beni burada böyle bırakamazdı
Even if Naevia lives, she will not be the woman he holds to memory.
Naevia hayattaysa bile onun hatırladığı kadın olmayacak.
She tried to destroy our lives in High School
Lisedeyken hayatlarımızı mahvetmeye çalışmıştı.
She saved hundreds of lives on the battlefield.
Savaş alanlarında yüzlerce hayat kurtarmış.
Look, if we can get Morolto out of our lives then maybe she will come back and we will be okay.
Morolto'yu hayatımızdan çıkarabilirsek o zaman belki geri döner ve aramız yine iyi olur.
Before the accident, she was ready to run away with me, spend the rest of our lives together, and now... she won't even take my call.
Kazadan önce benimle kaçmaya, hayatımızın geri kalanını birlikte geçirmeye hazırdı ama şimdi... aramalarıma bile cevap vermiyor.
Listen, she is not a part of our lives anymore, and I don't see why you want to keep us surrounded by reminders of that.
Bak, o artık bizim yaşamımızın bir parçası değil. Neden sürekli bizi hatıralarıyla kuşattığını anlayabilmiş değilim.
It was my wedding that you were going to when you got into your car crash, and... you were answering my text message, and now... we're all sitting here, and we're talking about this day that's supposed to be the most amazing and unforgettable day of our high school lives, and we're-we're completely ignoring the fact that she's sitting in that chair?
Araban kaza yaptığında benim düğünüme geliyordun ve benim mesajıma cevap veriyordun ve şimdi hepimiz burada oturmuş, lise hayatımızın en şahane ve unutulmayacak günü olması gereken gün hakkında konuşuyoruz ve o sandalyede oturmakta olduğun gerçeğini görmezden mi geleceğiz?
The day she came into our lives you changed.
Hayatımıza girdiği gün değiştin.
Now she's dead or lives on a horse farm or makes organic baby food.
Ama şimdi, öldü, veya bir at çiftliğinde yaşıyor. Ya da organik bebek maması yapıyor.
She has unlocked what's missing in our lives.
Yaşamlarımızdaki bir çok eksikliği ortaya çıkardı.
She's putting our lives in danger.
Hayatlarımızı tehlikeye atıyor.
Willa lives and works here while she's on probation.
Willa göz hapsindeyken burada yaşayıp çalışıyor.
she lives here 44
lives 106
livestock 18
lives alone 37
lives are at stake 17
she loves you 255
she looks like you 26
she looks just like you 26
she looks like me 20
she likes you 180
lives 106
livestock 18
lives alone 37
lives are at stake 17
she loves you 255
she looks like you 26
she looks just like you 26
she looks like me 20
she likes you 180
she looks nice 18
she looks beautiful 24
she loves me 159
she likes me 65
she likes him 25
she lies 28
she left 317
she looks happy 19
she looks good 49
she looks 27
she looks beautiful 24
she loves me 159
she likes me 65
she likes him 25
she lies 28
she left 317
she looks happy 19
she looks good 49
she looks 27