English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / Speaking arabic

Speaking arabic traducir turco

88 traducción paralela
( Speaking Arabic )
Merkez, burası devriye Altı.
He says they've got explosives strapped to their chests, they've got automatic weapons, and he thinks they're speaking Arabic.
Adamların göğüslerinde patlayıcılar olduğunu söylüyor. Otomatik silahları varmış ve arapça konuşuyorlar.
I'm speaking Arabic!
Arapça konuşuyorum!
Off you go. ( Speaking Arabic ) ( Yelling in Arabic )
Burası yeterince kalabalık.
Lift slowly, very slowly. ( Workers speaking Arabic )
Yavaşça kaldır, çok yavaş.
( Shouting instructions in Arabic ) ( Speaking Arabic ) Lift.
Ekim ayı, 1925 Kaldır.
Careful! ( Speaking Arabic ) It's not a bloody garden.
Dikkat et.
Ali, I want some further left. I told you. ( Speaking Arabic )
Ali, biraz daha solu kazmanı istiyorum, sana söylemiştim.
( Speaking Arabic ) What?
Ne?
Sir, we sucked up some radio and they're speaking arabic.
Telsiz görüşmesi belirledik. Arapça konuşuyorlar. - Ne dedi?
A blessing of peace be upon him. [Speaking arabic]
Allah'ın rahmeti O'nun üzerine olsun.
[Speaking arabic] These are the lies told by that infidel boy.
Bunlar, o münafık veledin uydurduğu yalanlar.
I'm speaking Arabic, no!
Arapça konuşuyorum, anlamıyor musun!
Didn't you notice that you were speaking Arabic?
Arapça konuşabildiğine inanamıyorum.
Bremer was not speaking Arabic... it had no experience in the Middle East... or in reconstruction of postwar period... and it had never served in the army.
Diğer memurlarla... Bremer Arapça'konuşmadı... Doğu Prximo içinde deneyimi yoktu... veya savaş sonrası yönetimi hakında... ve asla ordunun içinde hizmet etmemişti Bremer.
Slocombe had not served in the army... it had not gone to Iraq... it had no experience in reconstruction of postwar period... and he was not speaking Arabic.
Bremer... Slocombe ordunun içinde hizmet etmemişti.... Irak'a hiç gitmemişti... savaş sonrası yapılacaklar hakkında deneyimi yoktu... ve Arapça konuşmuyordu
Almost no high control about the CPA he was speaking Arabic.
Neredeyse CPA'in hiçbir yüksek memuru, Arapça konuşmadı.
All our political team he was speaking Arabic... and it had experience working in the region and others.
bizim tüm siyasal takımımız arapça konuşuyordu... bölgede çalışanlar daha önceden tecrübeli olanlardı ve diğerleri.
They were speaking Arabic, which I don't understand, but there was one phrase they used several times.
Arapça konuşuyorlardı. Anlamadım. Fakat bir çok kez kullandıkları bir deyim vardı.
This other man is speaking Arabic, but it is not his first language.
Öbür adam Arapça konuşuyor ama ana dili değil.
Samy, quick, they're speaking Arabic.
Samy, acele et, Arapça konuşuyorlar.
[Speaking Arabic]
Bu taraftan.
- Is there an intelligence network... undetected by CIA linking... certain Arabic-speaking countries with Dutch and Spanish-speaking?
Arapça konuşulan belirli ülkeleri... Almanca ve İspanyolca konuşulanlara bağlayan... CIA'in farketmediği bir istihbarat ağı var mı?
[speaking in arabic] I'm American.
- Amerikalıyım. İngilizce biliyor musun?
[Man Speaking ln Arabic]
[Adam Arapça konuşuyor]
[Men Speaking ln Arabic]
[Adamlar Arapça konuşuyor]
[Speaking ln Arabic]
[Arapça konuşma]
- [Translating ] - [ Speaking ln Arabic]
- [Tercüme ediliyor ] - [ Arapça konuşma]
( speaking Arabic ) He wants to talk.
Konuşmak istiyor.
PECKY : Now, low, low, lower, lower. ( Ali speaking in Arabic )
Şimdi, alçağa, alçağa, daha da alçağa.
No, sir. It's not fake. ( Speaking Arabic )
Hayır bayım, sahte değil.
MAN : Mr Carter! ( Man speaking Arabic )
Bay Carter! Harika, öyle değil mi?
- Yes, sir. Ali! ( Ali speaking Arabic )
Ali!
( Speaking Arabic ) Come on.
Haydi.
[SPEAKING IN ARABIC]
Vakit geldi.
[SPEAKING IN ARABIC]
Harekete geçmeliyiz.
[SPEAKING IN ARABIC]
Yanımda ne işin var?
[SPEAKING IN ARABIC]
Onu hemen öldürelim. Ona ihtiyacımız yok.
[SPEAKING IN ARABIC]
Neden bekledin?
[SPEAKING IN ARABIC]
Kardeşlerimiz iki hedefi de vurmuşlar.
[SPEAKING IN ARABIC]
Her şey yolunda. Allah'a şükür!
[SPEAKING IN ARABIC]
Yolcular cesetleri taşırken bizi görmüş olabilir.
United 93, Cleveland. [SPEAKING IN ARABIC]
Daha alçaktan uçmalıyız.
[SPEAKING IN ARABIC]
Hepsi uçağın arka tarafına geçti. Konuşuyorlar.
[SPEAKING IN ARABIC]
Allah'ım! Allah'ım!
( arabic speaking )
( Arapça )
- [speaking arabic]
- Bekle, ne dedi?
( Speaking in Arabic ) He say, always many people from AU come in to ask what's going on and what time that, but no anything happened to us to protect or save our life.
Diyor ki, dışarıdan gelen herkes olan biteni ve ne yapabileceklerini soruyorlar ama kimse hayatımızı kurtarmak için bir şey yapmıyor.
Attention German, Italian and Arabic. Who is speaking?
Alman, İtalyan, Arap
[Speaking Arabic]
Bana yardım edebilir misiniz? Ben nereye gidiyorum?
[Speaking Arabic]
İnsanları takip et.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]