English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / Spread the word

Spread the word traducir turco

619 traducción paralela
How about I recruit my old classmates to spread the word instead?
Ya da bizi tanıtabilecek eski öğrencileri organize etmek için toplantı ayarlarız.
Look nippy now and spread the word.
Çabuk olun ve haberi yayın.
I know you did. Now you expect him to spread the word that Bonifacio's back.
Bunu biliyorum. şimdi Bonifoco döndü sözünün yayılmasını bekliyorsunuz.
Even if you came with peaceful intent how can we know that you would not spread the word of our treasures to the outside world?
Barışçıl amaçlarla gelmiş olsanız bile bizim hazinelerimizden dış dünyaya söz etmeyeceğinizi nasıl bilebiliriz?
Spread the word that he had an accident coming back from the drainpipe.
Atık su kanalından dönerken kaza geçirdiği haberini yay.
His younger colleagues spread the word that he knew nothing of antiseptics, and his patients fled.
Genç meslektaşları, antiseptikler hakkında hiçbir şey bilmediği sözünü yaymışlardı... ve hastaları ondan kaçtı.
He's sending out people to spread the word, search out leaders in Mexico.
Liderleri bulmak için, benim gibileri Meksika'nın her tarafına yolladı.
I'm going to spread the word that you talked.
Bana öttüğünü onlara söyleyeceğim.
They'll spread the word and before you know it- - l don't know if you're on the level.
Sen farkına bile varmadan dünyayı ayağa kaldırırlar... O seviyedemisin bilmiyorum.
I've got to have time to spread the word around.
Herkese haber verecek zamanım olmalı.
Because we've no right to spread the word of God to these people... - unless we suffer as they do.
Çünkü onlar gibi acı çekmezsek bu insanlara Tanrı'nın mesajını iletemeyiz.
Spread the word. I'm putting out a contract. One million...
Etrafa haber salın, bir anlaşma öneriyorum... bir milyon...
Spread the word that we've arrested Della Rovere.
Della Rovere'yi tutukladığımızı duyurun.
I spread the word with the BBC - Beggars'Broadcast...
Haydi, yürü! Burada olacak, patron. BBC ile haber saldım.
All I gotta do is just spread the word around those friends and those newsboys will show up tomorrow just as good as new.
- Dostlarım var. Yapmam gereken tek şey, o dostlarıma haber uçurmak olacaktır. Ve o gazeteci çocuklar, yarın sabah turp gibi ortaya çıkacaklar.
Spread the word.
Herkese söyleyin.
I fear this blind masseur will spread the word about our master's condition.
Korkarım ki bu masör ustamızın durumunu bütün dünyaya yayacak.
And they will spread the word that Rome has accepted them as equals, then we will have our human frontiers.
Eğer bunu yaparsak şu söz her yere yayılacaktır : Roma, onları eşit insanlar olarak kabul etti. Ve böylece medeni sınırlarımız olacaktır.
Keely, you spread the word without getting the women hysterical.
Keely, kadınları korkutmadan bunu duyur.
Let us spread the word of emancipation to every comer of this great nation.
O zaman tüm dünya duysun. Özgürlük kelimesini bu büyük ülkenin her köşesine ulaştıralım.
You two will spread the word that it was a misunderstanding.
Siz ikiniz, durumun yanlış anlamadan kaynaklandığını etrafa yayacaksınız.
Spread the word.
- Sözlerimi duyur.
I try to spread the word of God.
Tanrı'nın sözlerini yaymaya çalışıyorum.
You two spread the word.
Bunu gidip diğerlerine de söyleyin.
Tahei spread the word.
Tahei dedikoduyu yaydı :
Spread the word around.
Şimdi gidin ve herkese yayın. - Peki, Şerif.
We spread the word that we want to negotiate.
Anlaşmak istediğimizi herkese duyurduk.
Let's not forget the most important part of our mission to spread the Word of God to the savages.
Görevimizin en önemli kısmını unutmayalım Tanrı'nın Emri'ni yabanilere ulaştırmak.
We'll spread the word around.
Bu konuda etrafa haber yayacağız.
Well, Guthrie, I'll spread the word.
Pekâlâ Guthrie, bundan herkese bahsedeceğim.
I've got someone on the inside who'll spread the word.
Bu lafı yayacak adamlarım var içeride.
Spread the word.
Haberi yayın.
Spread the word of Talon's plight.
Talon'a verdiğin bağlılık sözünü hatırla.
Get on the phone, spread the word.
Telefona geç ve haberi yay.
You spread the word.
O adamları istiyorum.
So spread the word
Haberi yayalım
VANESSA, SPREAD THE WORD.
O zaman dikkatli yürümeliyiz Vanessa, bunu herkese söylemeni istiyorum.
Because it ain't good for a lady like you not to be married to a good man that you could turn into a preacher and who could help you spread the good Word most everywhere. "
Çünkü senin gibi bir bayanın vaize çevirebileceği ve Tanrı kelamını yaymana yardım edecek iyi bir adamla evlenmesi gerekir. "
The word will spread quickly
İsim bir anda yayılacak.
If I were to stop him, the word would spread that I interfere with religion.
Onu durduracak olsam, dine karıştığım yolunda söylenti yayılır.
Paris, the word has spread.
Paris, olay duyuldu.
" Spread the good word in as many small time segments as we can.
" Biz tanıtımımızı küçük ölçekli işletmelerde yapalım.
The word will spread that brother has killed brother.
Ve kardeşin kardeşi öldürdüğü söylentisi yayılacak.
- The word'll spread, and if they ever track you down -
Haber yayılacaktır ve eğer izini bulurlarsa...
In the present case too, word of our resolute handling spread across the city before two days were out.
Gerçekleşen bu son olayda da, konuyu dirençli bir şekilde kotarmamız iki gün içinde tüm şehre yayıldı.
You think the word can't spread?
Haberi yayılmaz mı?
Or he'll spread word outside the clan.
Yoksa haberi klanın dışına yayacak.
Ayuzawa told you, "Kill him, or he'll spread word outside the clan."
Ayuzawa sana, "Öldür onu yoksa haberi klanın dışına yayacak" dedi.
I'll spread the word.
Haberi yayacağım.
Those of you who stand around me and those of you who will presently spread my word abroad if my horse the last of the Jahils, wins the Buzkashi of the king from that day forward, he shall belong to Uraz my son.
Siz, burada toplanmış olanlar ve sözlerimi her yana yayacak....... olanlar, sizi tanık tutuyorum. ... Eğer yetiştirdiğim son atım Cahil Kral Buzkaşisini kazanırsa o günden sonra atım Cahil Uraz'ın oğlumun atı olacak.
When word of the war's end spread, men who'd abandoned the front, began to creep out of the jungle.
Savaşın sonu geldiğinde, askerler cepheyi terkederek, ormanda sürünmeye başladı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]