English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / Stand straight

Stand straight traducir turco

500 traducción paralela
- Stand straight!
- Dik dur!
Stand straight, Pascal.
Pascal, dik dur.
You stand straight and tall.
Düzgün yapılı ve uzun boylusun.
Stand straight!
Düz dur!
- Stand straight! Quick!
Hadi, tanış arkadaşlarınla Ahmet.
Stand straight.
Düz dur!
What we're gonna do is we're gonna get Ralph to stand straight up in the air. But only with your help.
Şimdi herkesin beni dikkatlice dinlemesini istiyorum.
Stand straight up!
Dimdik durun!
Stand straight
Dik dur!
Stand up straight and put it on right.
Dik dur da, doğru dürüst giy şunu.
Stand up straight.
Düz dur.
Stand up straight.
Doğru dur.
Note how steady and straight they stand, never swaying, like the giant pine tree of the forest.
Ormanın dev çam ağacı gibi hiç sallanmadan duruyorlar.
Stand up straight, all of you.
Dik durun, hepiniz de.
You fool, you haven't even got the strength to stand up straight.
Seni aptal, sen ayakta bile zor duruyorsun.
You can stand on the front porch and see straight ahead for three days.
Verandadan bakınca, göz alabildiğine uzanıyor.
Now stand up straight, look me in the eye and raise your right hand.
Şimdi dik dur ve gözlerimin içine bak. Sağ elini kaldır. Yemin et :
'Cept to tell me to stand up straight.
Dik durmamı söylemen dışında.
Wouldn't that make your hair stand up straight?
Bu fikir, sizin de tüylerinizi diken diken etmiyor mu?
Stand up straight and smile.
Dik yürü ve gülümse.
The law was in the hands of whoever could shoot fast and straight except where there was somebody determined to stand for law.
Yasalar, onları uygulamakta kararlı birinin olmadığı yerler hariç hızlı ve isabetli ateş edebilenlerin elindeydi.
Wasn't everybody who could stand up straight for five minutes without falling over backwards?
Beş dakikalığına ayakta durup... yere düşmemeyi başaran herkes öyle sayılmıyor mu?
Now, stand up straight and look beautiful.
Şimdi, dik durun ve güzel görünün.
- Now, stand up straight and smile.
- Şimdi, dik dur ve gülümse.
Stand up straight.
Ayakta düzgün dur!
If it's designed to make you stand up straight, it must develop your chest.
Eğer dik durmak için geliştirilmişse, göğsü de geliştirmesi gerekir.
Stand up straight.
Dik durun.
They can't stand up straight.
Doğru dürüst ayakta bile duramıyorlar.
Stay here nicely and stand up straight.
Şurada bekle, güzel güzel, dik dur.
And stand up straight!
- Ekşitmiyorum ki. - Dik dur karşımda.
- Stand straight!
- Kafamı kesme diye çömeleyim mi?
Stand up straight.
Daha dik bir şekilde yere bas.
Stand up straight when the General speaks to you.
General seninle konuşurken dik dur.
Stand up straight.
Dimdik ayağa kalk.
Stand him up straight.
Düzgün ve dik tut.
Never stand still when you run and never run in a straight line.
Sen bir sağa bir sola koşuşturuken asla olduğu yerde beklemez.
You don't stand up straight.
Adam gibi durmuyorsun.
Stand up straight, attention!
Kıpırdama. Hazır ol!
I told her exactly how high the passages are, where you can stand up straight, where you have to duck in order to fix pipes or wires.
Geçişlerdeki yükseklikleri tam olarak söylemiştim ona dimdik ayağa kalkılabilecek, emeklemek zorunda kalınacak yerleri boruları ya da kabloları...
Stand up straight, now.
Dik dur şimdi.
- Sir, they stand too straight we can't jump!
Ben kül yutmam. Mahmut Hoca hoş geldiniz. Ufak bir kaza oldu da.
When he speaks to you, say "sir." Then stand up straight.
Sana bir şey söylediğinde'efendim', deyip hemen ayağa kalk.
Stand up straight.
Dik duruyoruz.
- Stand up straight.
- Dik durun
They used to stand up so straight, so beautiful.
Öyle dimdik dururlardı. çok güzeldi.
Would you stand up straight?
Dik durabilir misin?
Upright we stand, chest out, back straight.
Dimdik dururuz. Göğüs dışarı, bel dümdüz.
And now let's pull up our pants, stand up straight and march into Berlin.
Pantolonlarımızı çekip, ayağa kalkalım ve Berlin'e yürüyelim.
"Hands out of your pockets and stand up straight!"
"Eller cepten çıksın, dik durun!"
She made a beeline, straight as an arrow, for the old man's stand.
Direkt olarak ihtiyarın tezgâhına yönelir.
- I don't like it here. - Stand up straight.
- Buradan hoslanmadim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]