Stop it there traducir turco
1,005 traducción paralela
If he's got a disease, why don't we stop it there?
Hastaysa, neden o noktada durdurmuyoruz?
Could you stop it there?
Burada durabilir miyiz?
I had to stop it there.
Burada durmak zorunda kaldım.
If we could stop them, we would. But a clue that's so vague... it's not much more use to us than no clue at all... unless you think there's something phony about this call... and somebody's planning to murder you.
Durdurabilsek durdururduk ama elimizdekiler bu kadar belirsizken neredeyse hiçbir ipucumuz yok gibi bir durumdayız.
Frank, if they're gonna fight in there, why don't you stop it?
Frank madem kavga çıkacak, neden engel olmuyorsun?
And we'd better win it because... there is absolutely no way to stop an attack from outer space!
Ve bu yarışı kazansak iyi olur, çünkü uzaydan yapılacak bir saldırıyı engellemenin hiçbir yolu yok!
Except with this somebody, it's gonna stop there.
Tabi bu birisi daha ileri gitmemelidir.
Sometimes we stop and watch the birds when there ain't no birds, and look at the sunsets when it's raining.
Bazen durur, olmayan kuşları seyreder, yağmur yağarken gün batımına bakarız.
I can't imagine what you're doing over there, but I wish you'd stop it.
Orada ne yaptığını anlayabiliyorum, fakat buna bir son vermeni istiyorum.
I don't hold with guns, but there ain't a gun made... can stop me before I can get my hands on the men holding it.
Silah taşımam ancak hiçbir silah onu taşıyan adamın yakasına yapışmama engel olamaz.
It is said that the caravans which go to the coast stop there, at the mission.
Söylenenlere bakılırsa kıyıya doğru giden kafileler... oradaki misyonda duruyormuş.
There ain't nothing to stop you from taking him up on it, Sam.
Senin durduran bir şey yok. İstiyorsan sen kabul edebilirsin, Sam.
I'm leaving now, and if anyone makes a move to stop me there'll be plenty of hair cut, and it won't be mine.
Gidiyorum ve beni durdurmaya çalışan olursa, çok saç kesilir burada, ve kendi saçımdan bahsetmiyorum.
You see, when there's something right before our eyes, we don't stop to ask how it got there.
Görüyorsun, bir şey tam gözlerimizin önünde olunca, oraya nasıl geldiğini sormadan duramayız.
Much less stop to say, "How did it get there?"
"Oraya nasıl geldi", diye sormayız bile.
Stop the car, Harry, there it is.
Arabayı durdur, Harry, işte orada.
There's nothing I can do to stop it.
Bunu durdurmanın bir yolu yok gibi.
I'm not going down there, so stop being so stubborn about it.
Ben o tarafa gitmiyorum, bu nedenle o konuda inat etmeyi bırak.
Once scandal spreads, there's no way to stop it.
Dedikodu yayıldıktan sonra durdurmanın yolu yoktur.
There, there, stop it.
Orada, orada, durun.
On what evidence? If there was a bomb planted here, you'd stop it.
Eğer bir bomba yerleştirilmiş olsaydı, durdururdun.
If one did enter the inner solar system there is no way it could stop the Earth from rotating.
Eğer bir şey iç Güneş Sistemi'ne girdiyse de bunun Dünya'nın dönüşünü durdurmasına imkan yok.
And if we know when and where, we can be there to stop it.
Ne zaman ve nerede yapacaklarını bilirsek onları orada durdurabiliriz.
There was nothing I could do to stop it!
Mani olamazdım, David!
If we can stop people like Broum getting there first, the Swiss have agreed to hand it over!
Oraya ilk gidenlerin Broum gibiler olmasını önlersek, İsviçreliler parayı teslim etmeye razı olabilir!
Stop it right there!
Dur Bakalım.
If it happens before you get there and they try to stop you, okay.
Eğer siz oraya gelmeden uyanırlarsa ve sizi durdurmaya çalışırlarsa problem değil.
Once activated, there's no way to stop it.
Boom! Bir kere aktive edildi mi, durdurmanın yolu yoktur.
- Stop it while there is still time.
- Hala zaman varken bunu kesin.
There's been too much of this thing going on and I'm going to put a stop to it.
Bu civarda hırsızlık çok yaşanmaya başladı. Ve ben artık buna bir dur diyeceğim.
And it's not going to stop there.
Ve biteceğede benzemiyor.
And there's nothing in the universe can stop it.
Ve evrendeki hiçbir şey bunu durduramaz.
There is no reason for it to stop.
Böyle gelmiş, böyle gider.
Oh Oh, I'll get you Stop it, stop it I tell you Oh There.
Oh Oh, seni elime geçireceğim. Dur, dur, sana söylüyorum.
Stop it right there!
Durun bakalım!
Stop it. There are people watching us.
Bizi izleyen insanlar var.
Hold it. - Stop this and get in there.
Roger kes şunu ve içeri gir artık.
Stop it right there.
Tam burası.
Stop it, there's another gentleman
Biraz sakin ol centilmen.
Stop it right there.
- Dur orada.
Stop there! I'll give it to you!
- Dur, ben sana veririm!
But you send the hearse up there too so they'll stop it and Anna will pass through with the stuff.
Ama cenazeyi de oraya gönder Gümrük cenazeyi durdurur, Anna mallarla takılmadan geçer.
And there is nothing we can do to stop it.
Ve bunu durdurmak için yapabileceğimiz hiçbirşey yok.
No, there's nothing to stop you guarding it.
Hayır, sizlerin korumasında bir sakınca yok.
There's no one to stop it because there are no officials on the ice.
Engelleyecek kimse yok çünkü henüz hakemler buza çıkmadı.
And it won't stop there.
Ve bu iş orada bitmeyecek.
But it will not stop there.
Ama bu burada kalmayacak.
Hey, a movie ls there any way to stop it?
- Bunu durdurmanın bir yolu var mı?
It became so unsafe there, people couldn't stop trying to take it away from me.
Herkes beni ortadan kaldırmak istiyor.
And there were those that felt we should encourage him to stop, leave it at that.
Bizde, artık durmasını ve şehri terk etmesini istedik.
He did it when it became clear there was no way to stop the takeover.
Tam devralınmayı engellemesinin mümkün olmadığı anlaşıldığı zaman yaptı bunu.
stop it 13041
stop it now 137
stop it already 25
stop it right there 16
stop it right now 71
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
stop it now 137
stop it already 25
stop it right there 16
stop it right now 71
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912