Strong man traducir turco
962 traducción paralela
Never smoke cigarettes and you'll be a strong man like him.
Hiç sigara içmezsen, sen de onun kadar kuvvetli olabilirsin.
Adelbert Mazeppa, the strong man.
Adelbert Mazeppa, güçlü adam.
He was just a great baby masquerading as a big, strong man.
Bir maskenin arkasına gizlenmiş, güçsüz, zavallı bir adam.
Strong man.
Güçlü bir adam.
The peace of the strong man, armed, who keepeth his house.
Evini korumuş olan ; güçlü, silahlanmış adamların huzuru.
- Strong man, old man.
- Güçlü adam, dostum.
A really good and strong man.
Gerçekten yakışıklı ve güçlü biri.
He's the boss here, Roberto. Very strong man.
Roberto, burada patron odur, çok güçlü bir adam!
Big strong man.
Büyük kuvvetli adam.
You're a very strong man, Mr Baines.
Çok güçlü bir adamsınız, Bay Baines.
It would hurt his pride as a healthy and strong man.
Tabii. Bu onun gururuna dokunurdu değil mi?
A strong man, with thick, strong fingers.
Kalın parmaklı ve kuvvetli bir adam.
Speak up, strong man!
- Sor bakalım Danlı!
You're a bad loser, strong man.
Kaybetmeyi bilmiyorsun.
You're no match for me, so you play strong man with poor Agathe
Bana rakip olamıyorsun bu yüzden de zayıf ve küçük Agathe'ye dayılık yapıyorsun.
A strong man makes a weak people.
Kuvvetli bir adamdan zayıf insanlar meydana geliyor.
Strong people don't need a strong man.
Kuvvetli insanların kuvvetli adama ihtiyaçları yok.
A woman is drawn to a strong man!
Bir kadın güçlü bir adamla beraber olmalı!
Now, she's scared. She needs a strong man's help.
Güçlü bir erkeğin yardımına ihtiyacı var.
Hey, strong man, don't I know you?
ben seni tanımıyor musun?
I'm a strong man, Van Stratten.
Güçlü bir adamım Van Stratten.
There, my strong man challenge all the villagers with the boxing gloves.
Sirkin güçlü adamı köylülere meydan okuyordu.
El Toro is now my new strong man.
Artık güçlü adamım El Toro.
I wonder if that man is special to me because he has really strong energy?
Acaba o adam, yüksek erkek enerjisi olduğundan mı özel?
At the Baring trial these last few days, you made a strong impression as a man and as an artist.
Şu son birkaç günkü Baring duruşmasında, hem bir insan hem de bir oyuncu olarak güçlü bir tesir bıraktınız.
When we were married, he was such a strong, virile man and now...
Evlendiğimizde o kadar kuvvetli ve dinç birisiydi ki ama şimdi...
A man's habits get pretty strong in 20 years.
Bir erkeğin 20 senelik alışkanlığı oldukça güçlü oluyor.
Uh, a young man was taking the blame for his friend, who wasn't a very strong character.
Genç bir adam pek de iyi bir karakteri olmayan arkadaşının suçunu üstleniyordu.
Isn't he a strong little man, David?
Ufacık şey ne kadar da güçlü, değil mi David?
Now you can see why I chose such a strong-minded man.
Şimdi neden böyle iradesi kuvvetli bir adam seçtiğimi görebilirsiniz.
I know the misunderstood, strong, silent man... the wounded lion who's too proud to explain what happened in the jungle last night.
Yanlış anlaşılmış, güçlü ve sessiz adamı dün gece ormanda ne olduğunu açıklayamayacak kadar gururlu olan yaralı aslanı biliyorum.
Remember, jungle man, the strong always win!
Unutma orman adamı, güçlü olan daima kazanır!
With you, a lean, strong body is the measure of a man... and you always get hurt.
Senin için, formda ve güçlü bir vücut bir erkeğin esas kıstasları ve bu yüzden de hep inciniyorsun.
We were a mob when we sat around, prisoners of the man we'd saved, kowtowing to him, obeying him, practically heiling him, because he was kind enough and strong enough to take us to a concentration camp!
Kurtardığımız adamın esiri olup sessizce oturduğumuzda çeteydik. Karşısında el pençe divan durup her dediğine itaat ettiğimizde çeteydik. Bizi toplama kampına götürecek kadar güçlü ve nitelikli bir adamdı.
- If they should ever set foot across the threshold, man, they say it's a terrible strong curse.
- Eğer o topraklara ayak basarlarsa... Bunun berbat ve güçlü bir lanet olduğunu söylerler.
Obviously, Davidson is a man of strong character and infinite patience.
Öyle görünüyor ki, Davidson güçlü bir karaktere ve sınırsız bir sabra sahip bir adam.
A young man. Strong, courageous. Handy with his fists.
Genç, cesur ve bilekli birisi olacak.
- Yeah. Of all the men I've ever met, I had to fall for a strong, silent man of distinction.
Tanıdığım erkekler arasında hep güçlü olanlara âşık oldum.
He's a strong and steady man.
Sağlam ve aklı başında bir adam.
A man like him would be pleased to have two more strong-armed lads aboard. Not very trusting souls, are they?
Onun gibi biri iki güçIü silahlı adamın daha gemide bulunmasından memnun olacaktır.
Your voice shall be as strong as any man's in the disposing of new dignities.
Senin oyun kimsenin oyundan arda kalmaz yeni yetkilerin verilmesinde.
I dreamt I was asleep in the street, and a young man came, he was tall and strong.
Rüyamda bir sokakta uyuyakalmışım, genç bir adam geliyor, uzun boylu ve güçlü.
Those strong horses, young man are nobody's business but mine.
O güçlü atlar, genç adam benim dışımda kimseyi ilgilendirmez.
That's pretty strong talk for a man who doesn't wear a gun.
Silah taşımayan bir adam için oldukça cesur laflar bunlar.
Wisdom and strong virtues combined, make a man
Bilgelik ve üstün fazilet birbirinden ayrılmaz, insana doğru yolu gösterir.
The man was very strong.
Çok güçlü biriydi.
"By golly, old man, you are becoming very strong," I think.
"Allah'a şükret ihtiyar, gittikçe güçleniyorsun" dedim.
A small man, but very strong.
Küçük bir adam ama çok güçlü.
Remember : a man cannot forever remain physically strong
Unutma : Bir insanın fiziği sonsuza kadar güçlü kalamaz.
Those powerful jaws are strong enough to pierce a man's finger.
Bu güçlü ağız bir adamın parmağını delecek kadar güçlü.
Love is something so strong, so real, that it's as impossible to quench it... as it is for a man to take his own life.
Aşk o kadar kuvvetli ve gerçek bir şey ki, bu açlığı gidermek, kendi hayatını almak gibi imkansız bir şey.