That ain't me traducir turco
720 traducción paralela
Yeah, and I ain't forgetting that you're the little girl that made me come to New York.
Ama New York'a gelmemdeki payınız büyük.
Well, that's all right for you but I ain't craving any hall-rooms with some song-and-dance guy who expects me to cook his meals over a gas-jet listen to a lot of smart wisecracks and bum songs.
Fakat ben gösteri salonlarında dans edip şarkı söyleyen benden yemek yapmamı, esprilerine katlanmamı bekleyen ve durmadan şarkı mırıldanan bir adama hiç de meraklı değilim.
I ain't gonna let that guy put anything else over on me.
Bu herifin benden fazla almasına izin vermem.
That ain't news to me. I knew that.
Bunu biliyordum.
Lordy, that ain't nothing but my red silk petticoat you done give me.
Bana verdiğiniz iç etekliğin sesi Bay Rhett.
That if I get in any trouble... you ain't gonna let me tend the rabbits.
Başım derde girerse tavşanlara bakmama izin vermeyeceksin.
- Well, Pop, that just ain't up to me.
- Onu ben bilemem.
Ah, rusty or not, you can do as much for me as any other lawyer... and I reckon that ain't hardly anything at all.
Paslanmış ol veya olma benim için her hangi bir avukattan daha fazlasını yapabilirsin ve sanırım bu hiç zor değil.
That ain't for me.
Benim için geçerli değil.
Your ma figures, well, that is me and her decided this ain't the place for you to grow up in.
Annen, yani ben ve annen burasının yetişmen için uygun olmadığına karar verdik.
That ain't what you told me.
Öyle bir şey dememiştin.
- And that somebody ain't me.
- O biri ben değilim.
We're getting a writ of habeas corpus, there ain't a judge in this town that'll hold me.
Tutuksuz yargılama istedik. Aksine karar verecek yargıç olmayacaktır.
- It ain't me that's cockeyed.
- Şaşı olan ben değilim.
Fella wanted me to tell you that it ain't raining.
Şu adam sana yağmur yağmıyor dememi istedi.
I ain't no general, but it seems to me that's one way to win.
Ben general değilim, ama kazanmanın tek yolu bu gibi geliyor bana.
That ain't what you told me then.
O zamanlar bana öyle demiyordun.
That ain't hay for me these days.
Bu günlerde şans benden yana değil.
But it ain't very practical. Give me that towel.
Ver şu havluyu bana.
But that ain't biting me half as hard as what he went and done next.
Ama asıl bunun gibilerin bundan sonra yapacakları beni ürkütüyor.
You better give me that gun, it's hard to keep your temper if you ain't used to them.
Silahını bana versen iyi olur,... sinirlerine hakim olmalısın, buna alışık değilsin.
Don't tell me, I know, most women ain't got no more sense that a sheep herder.
Bazı kadınlar yalnız kalınca duygusal davranmaya başlıyorlar. Herhalde.
Ken asked me to a game Saturday night, but I ain't got that kind of money.
Ken cumartesi gecesi oynamak ister misin diye sordu ama benim o kadar param yok.
I think I got that right comin'to me, ain't I?
Sanırım buna hakkım var, değil mi?
I ain't scared of no Union soldiers, it's them Redlegs that worries me.
Hiçbir Birlik askerinden korkmuyorum beni rahatsız eden Kırmızı Çizmeliler.
Bein'as I'm already on all the reports, that ain't worrying'me none.
Ben zaten rapor edildim. Hiç derdim değil.
You know, folks around here tell me that there ain't no through trail to the San Juan.
Buradakiler San Juan'a giden bir yol olmadığını söylüyorlar.
Don't con me, that ain't all. Come on, let's have it.
Beni kandırmaya çalışma, hepsi bu değil.
They ain't all that strong like you and me, kid.
Herkes sen ve benim gibi güçlü değil evlat.
This town ain't big enough for me and that man-rustling petticoat!
Bu kasaba ve şu giysiler benim için yeterince iyi değil.
There ain't a man living who can say that he stole cattle from me. But you two mushheads thought...
Hiçbir erkek benden sığır çaldığını söyleyemez ama siz iki mantar kafalı...
It ain't the money with me, it's you, you know that?
Benim için önemli olan para değil, sensin, biliyor musun bunu?
He means me, ain't that rich?
Benden bahsediyor olamaz?
But that ain't the reason why you married me.
Ama benimle evlenmenin nedeni bu olamaz.
If she calls me on the phone... you don't have to tell her I ain't here. I can do that myself.
Telefonda beni aramışsa burada olmadığımı söylemek sana düşmez.
I ain't gonna let you or me or nobody louse that up for me.
Ne senin, ne benim, ne de bir başkasının bunu bozmasına izin vermem.
Now, that ain't no way to greet an old pal like me, is it, Goldie?
Eski dostuna bir selam vermeden gitmek yok, Goldie.
That's what Vitajex does to me, and I ain't even swallowed them yet.
Bunu bana yapan Vitajex ve daha onu yutmadım bile.
That ain't nice to say to me, Doc.
Kalbimi kiriyorsun doktor.
It ain't like that to me.
Bana öyle gelmiyor.
That decision ain't up to me.
O karar bana bağlı değil.
That don't worry you none because you ain't coming with me.
Sana ne ki, zaten benimle gelmiyorsun.
But I ain't holding these things aging'you and if you're holding a grudge agin'me, Lafe, just remember that between you and Buchanan here, I just had to choose Buchanan
Ama bunlardan seni sorumlu tutmuyorum ve bana bir kin besleyeceksen, Lafe sadece sen ve Buchanan arasında bir seçim yapmam gerekseydi, sadece batı Texas Iı olduğu için Buchanan'ı seçerdim.
You kill me, Buchanan, ain't nobody going to open that safe.
ÖIdür beni, Buchanan, kimse o kasayı açmayacak.
I ain't about to let him take me in with that.
Ama ben bu numaralara kanmam.
What with all that money in the pool, I... 7 is lucky for me, ain't it?
Havuzdaki para ne olacak, Ben... 7 Benim şanslı sayım olmuyor mu?
Dave, just between you and me, that little old schoolteacher of yours you know, she ain't too good an influence.
Dave, aramızda kalsın ama şu öğretmen seni pek iyi etkilemiyor.
I ain't had that for, let me see now... Nine long years.
Benim böyle bir şeyim yok, bir bakayım... dokuz uzun yıldır.
That's me, ain't it?
O ben mi oluyorum?
Look at me. Ain't that pretty?
Baksana. ne güzel, değil mi?
What seems most important to me is that they ain't afraid to live.
Daha da önemlisi, tuhaftır, yaşamaktan da korkmuyorlar.